Türkiye, yaz aylarında artan sıcaklıklarla birlikte orman yangınlarıyla mücadele ediyor. Son yıllarda artan iklim değişikliği, kuraklık ve insan faaliyetleri nedeniyle yangınlar daha sık ve yıkıcı hale gelirken Akdeniz ve Ege bölgelerinde sıkça görülen orman yangınları, doğanın ve insan yaşamının üzerinde derin etkiler bırakıyor. İstanbul Büyükşehir Belediyesi “İstanbul Doğal ve Kırsal Alanları Strateji Belgesi”nde yer alan verilere göre İstanbul’daki orman ve diğer ağaçlık alanlar kentin toplam yüzölçümünün yüzde 45,02’lik kısmını oluşturuyor. Bu oran İstanbul’da orman alanlarının mekânsal önemine de işaret ediyor. İstanbul’daki ormanlar ve diğer ağaçlık alanların yüzde 43,68’i Anadolu Yakası’nda bulunurken, yüzde 56,32’si ise Avrupa Yakası sınırları içerisinde yer alıyor. İstanbul’da orman ve ağaçlık alanların toplamı 344 bin futbol sahasına eşit.
Peki İstanbul’daki ormanlar için yangın riski var mı? Yangının önüne geçmek için neler yapılmalı? İstanbul Valiliği de haziran ayında her yıl yaz aylarında yaşanan ve İstanbul'un ormanlarında ciddi hasarlar oluşturan orman yangınlarının önüne geçebilmek amacıyla bir dizi tedbirler almıştı. Bu kapsamda, belirtilen alanların dışında yer alan ormanlık alanlara girişlerin 10 Haziran-15 Ekim tarihleri arasında yasaklandığı kaydedildi. İstanbul sınırları dahilinde yer alan piknik ve mesire alanları, tabiat parkları, korular, parklar ve eko turizm alanlarında piknik yapmak, spor, yürüyüş vb. faaliyetlerde bulunmak serbest olacak. Belirtilen alanların dışındaki ormanlık alanlarda mangal yapmak, tüp kullanmak, nargile ve her türlü ateş yapmak yasaklandı.
RİSKLİ BÖLGELER
Prof. Dr. Ünal Akkemik ile İstanbul’da yangın riskinin yüksek olduğu bölgeleri ve ormanların yeniden canlandırılmasının koşullarını konuştuk. “Yangınlar, ormanların ciddi olarak zarar görmesine neden olan ve sebebi yüzde 95 oranında insan olan afetlerden biridir.” diyen Akkemik, OGM verilerine göre en büyüğü 2021 yılında olmak üzere son 6 yılda 15 bin 786 orman yangınında 205 bin 769 hektar orman alanının zarar gördüğünü söyledi. İstanbul’da da orman yangını riskinin yüksek olduğunu ifade eden Akkemik, şu bilgileri paylaştı: “En fazla yangın riski Adalar’da olup burası yüksek yangın riski taşıyan bölgedir. Benzer şekilde sahil çamı, kızılçam ve fıstık çamı gibi türlerin hâkim olduğu çamlık alanlarda da yangın riski yüksek. Buna karşın özellikle kuzeyde yer alan yapraklı ormanlarda yangın riski daha az. Sıcak ve kurak günlerde özellikle Adalar ilçesi kızılçam ormanlarına çok dikkat etmek gerekiyor.”
YETKİ VE SORUMLULUK OGM’DE
Orman yangınlarının söndürülmesinde İstanbul Orman Bölge Müdürlüğü’nün yeterli donanım ve birikime sahip olduğunu ifade eden Akkemik, Ormancılık teşkilatının pek çok ormancılık tekniğinin yanı sıra yanan alanların yeniden ormanlaştırılması konusunda 180 yıllık bir bilgi birikimi bulunmaktadır. Dolayısı ile yanan alanın yeniden ormanlaştırılmasının ormancılık bilim ve tekniğine uygun olarak yapma kapasitesinin olduğu bilinmelidir. Bununla beraber toplumun gösterdiği duyarlılığın yarattığı kamuoyu baskısı nedeniyle geçmiş büyük orman yangınlarında, ormanın ağaç türü kompozisyonu ve genetik yapısını değiştiren hatalı uygulamaların yapıldığı da biliniyor. Aynı hataların tekrar edilmemesi için ekolojik ilkelere dayanmayan, ormancılık bilim ve tekniğine aykırı popülist yaklaşımlara kesinlikle taviz verilmemeli.” dedi.
“VARLIKLARINI SÜRDÜRÜYORLAR”
Yanan ormanlık alanların yeniden ormanlaştırılması sorumluğunun OGM’de olduğunu söyleyen Akkemik, “OGM’nin dışında yangın sahalarında yeniden ormanlaştırma çalışması yapmak mümkün değildir; doğru da değildir. Bu nedenle vatandaşların ya da sivil toplum kuruluşlarının fidan dikimi ya da başka bir teknik destek verme talepleri de uygulanabilir değildir. Vatandaşların ya da sivil toplum kuruluşlarının fidan dikimi ya da başka bir teknik destek yerine finansal ve moral destek sağlaması beklenmelidir.” diye konuştu.
Yanan ormanlık alanın hemen hemen tamamının kızılçam orman ekosistemi içinde kaldığını aktaran Akkemik, şöyle devam etti: “ Kızılçam ormanları, binlerce yıldır insan eliyle maruz bırakıldığı yangın koşullarında evrimleşerek varlığını günümüze kadar başarıyla devam ettirmiş. Adalar’da yangın çıkması durumunda yeniden ormanlaştırma çalışması doğanın restorasyonu olacağından, yanan alanda ağırlıklı olarak kızılçam türünün kullanılması kaçınılmazdır.”