Yerel yönetimlerin geleceği Kadıköy’de tartışıldı

Mimarlar Odası’nın Kadıköy’de düzenlediği sempozyumda yerel yönetimlerin görevleri ve önümüzdeki yerel seçimlerde izlenmesi gereken politikalar konuşuldu

07 Kasım 2018 - 10:28

TMMOB Mimarlar Odası 3 Kasım Cumartesi günü Kadıköy Belediyesi’nin ev sahipliğinde Kozyatağı Kültür Merkezi’nde “Kriz Koşullarında Yerel Yönetimler Kentleşme ve Demokrasi Sempozyumu” düzenledi. Etkinliğe Kadıköy Belediye Başkanı Aykurt Nuhoğlu, Mimarlar Odası Genel Başkanı Eyüp Muhcu, Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi Başkanı Esin Köymen, Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Emin Koramaz ile meslek odaları temsilcileri, akademisyenler, yerel yöneticiler ve uzmanlar katıldı.

“TEPEDEN İNME KURALLARLA YÖNETİLİYORUZ”

İstanbul’daki kentsel dönüşümün sosyal hayata ve ekonomiye etkilerinin, mahalli idarelerde yaşanan değişim ve gelişmelerin tartışıldığı sempozyumda ilk konuşmayı Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi Başkanı Esin Köymen yaptı. Parlamenter sistemin büyük oranda etkisini yitirdiğini ve Cumhurbaşkanının geniş yetkilerle donatıldığını söyleyen Köymen, “Cumhurbaşkanı kararnameleri ile idare edilen bir ülke haline geldik.16 Nisan ve 24 Haziran seçimlerinden sonra tümden değişen siyasi ve idari atmosfer içerisinde yerel yönetim seçimlerine gidiyoruz. Genişletilmiş Cumhurbaşkanı yetkileri ve bunun dışındaki idari yetkilerin merkezileşmesi sonucunda bizler, yaşadığımız kentler, kırsal alanlar, tepeden inme kurallarla yönetilir hale geldi. Planlama süreçlerinden yatırım kanallarına kadar her şey, katılımcılıktan ve hatta çoğunlukla da bilimsellikten uzak olarak alınan kararlarla kurumlara dayatılıyor” dedi.

Planlamadan imar mevzuatına, yönetmeliklere ve hatta ruhsat vermeye kadar tüm sürecin Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından yapıldığına dikkat çeken Köymen,  bu ortamda yerel yönetimlerin yetkilerinin daraltıldığını da vurguladı. Köymen, “Hem ekonomik canlanma hem de krizi aşmanın bir yöntemi olarak iktidar tarafından teşvik edilen inşaat sektörü, tüm kural tanımaz süreçler soncunda kendi krizini de yaratmıştır. Kamusal hizmetlerin özelleştirilmesi sonucunda kamuya ait arazilerin yine bakanlık eliyle planlanıp özel sektördeki yatırımcılara ihale edilerek alışveriş merkezleri ve rezidanslara dönüştüğünü görüyoruz. Son zamanlarda askeri alanların da aynı yöntemlerle elden çıkarıldığını düşünürsek kentin içinde kamusal alanlarımızın neredeyse yok olmak üzere olduğunu da görüyoruz. Bilimi dışlayan, yapıların büyüklükleriyle övünen bu anlayış, mega projeleriyle de övünmeye devam ediyor. Tüm uyarılara ve bilimsel tüm raporların aksini söylemesine rağmen gerçekleştirilen üçüncü köprü, üçüncü havalimanı ve sıradaki proje olan Kanal İstanbul projeleri, kamu kaynaklarının kontrolsüz kullanımıyla ekonomik krizin daha da derinleşmesine neden olacak.” şeklinde konuştu.

“YEREL SEÇİMLER TARİHİ ÖNEME SAHİP”

Esin Köymen’den sonra söz alan Mimarlar Odası Genel Başkanı Eyüp Muhcu da sempozyumun  Kadıköy’de organize edilmesinin bir tesadüf olmadığını söyleyerek şöyle devam etti: “Son yıllarda kültür ve sanat düşmanı politikaların egemen olduğu bir dönemde kültüre ve sanata kucak açan, kültürel ve sanatsal koşulların gelişmesine olanak sağlayan ve kültür mekanlarının geliştirilmesi konusunda önemli çalışmalar yapan Kadıköy Belediyesi’nin yaklaşımı nedeniyle toplantımızı Kadıköy’de gerçekleştirilmeye karar verdik.”

31 Mart 2019’da yapılacak yerel seçimlerin tarihsel bir önem taşıdığını söyleyen Muhcu, “Yerel seçimlerle, kentlerin topluluk adına sahibi olan yerel yöneticiler yeniden belirlenecek. Bu dönemde demokrasinin beşiği olarak kabul edilen belediyelerin uygulamaları, kente müdahaleleri, merkezi hükümetin yerel yönetimle ilişkileri ve yerel yönetim üzerindeki baskısı, kamusal özerklik, demokrasi, hukuk, mimarlık ve şehircilikle ilgili konuları değerlendirmeye odaklanmalıyız. Seçimlerde yağma ve otoriter anlayıştan yana olanların teşhir edilmesi ve demokratik yerelleşme ve sağlıklı kentleşme anlayışlarının teşvik edilmesi kamusal sorumluluklarımız arasında yer almaktadır. Başta hükümet yatırım ve uygulamalarında olmak üzere yerel yönetimlerde, devlet kurumlarının bütününde ‘kamu ve toplum yararını merkeze alan’ bir anlayış yerine sermayenin ihtiyaçlarına yanıt veren bir yaklaşımı hiçbir dönemde olmadığı ölçüde benimseyen bir yaklaşımın öne çıktığını görmekteyiz. Bu anlayış ne yazık ki kentleri ‘rantın ve sermayenin ihtiyaçlarının maksimize edildiği’ mekanlar olarak görmektedir. Ülke toprakları kentsel dönüşüm adı altında yağma alanı ilan edilmiştir.” şeklinde konuştu

“TÜRKİYE SİYASAL KRİZ YAŞIYOR”

Türkiye’nin uzunca bir süredir bir kriz yaşadığını söyleyen Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Emin Koramaz da “Kriz deyince aklımıza sadece ekonomik kriz geliyor. Aslında Türkiye, bu ekonomik kriz patlak vermeden çok daha öncelerinden beri bir siyasal kriz yaşıyor. Yerel yönetim politikaları tek adamın keyfine göre değil, halkın ihtiyaçlarına göre şekillendirilmelidir. 31 Mart’ta yapılacak seçimler önemlidir. Biz mühendis ve mimarlar için de önemlidir. Bilime tekniğe aykırı gördüğümüz her türlü uygulamaya dava açıyoruz. Ama ne yazık ki Türkiye’de hukukun uyguladığı kararlara uyulmuyor. Yerel yönetimlerin sorunlarını merkezi sorunlardan ayrı tutmamak gerekir. Kente ait tüm kararlar belirli sermaye grupları tarafından değil, belediyeler tarafından halka ve meslek odalarına danışılarak alınmalı. Çıkar çevrelerin söyledikleri değil toplumun söyledikleri dikkate alınmalı. Halkçı, toplumcu belediyecilik anlayışı benimseyen adaylar adayımız olacaktır” dedi.

“YEREL YÖNETİMLERİN YETKİSİ ALINIYOR”

Koramaz’dan sonra söz alan Kadıköy Belediye Başkanı Aykurt Nuhoğlu da İstanbul’un çevreden sağlığa, eğitimden ulaşıma çok farklı sorunlara sahip olduğunu söyledi. Nuhoğlu konuşmasını şöyle sürdürdü: “Kentlerin nereye gittiğine dair bir belirsizlik var. İstanbul’da şu ana kadar gelinen nokta; alışveriş merkezleri, gökdelenler, inşaatlar. İnşaat alanı rant olarak görülmeye ve yönetim anlayışı değişmezse bu süreç aynı noktada devam edecek gibi görünüyor. Ciddi bir yetki karmaşası var, yerel yönetimlerin yetkileri alınıyor. Tek kişilik yönetimler ciddi şekilde bir yönetim boşluğu oluşturdu. Kaymakamlar, milli eğitim müdürleri ve valiler dahil hiç kimse sağlıklı ya da güvenli bir şekilde yetkisini kullanamıyor.”

“ÖZELLEŞTİRMELERE KARŞI ÇIKTIK”

“Peki, bütün bu süreç yaşanırken muhalefetin belediye başkanları olarak bu süreçlerde neler yapabiliriz?” diyen Nuhoğlu, belediye başkanı olarak yaptıkları çalışmaları şöyle sıraladı: “Aslında çok şey yapmak mümkün. Biz ilk 6 ay içerisinde stratejik plan toplantıları yaptık. Bu toplantılarda 50’nin üzerinde proje çıkarttık ve bunları hayata geçirdik. Bir belediye başkanın görevi de budur. Aslında bu siyasi bir görevdir. Bütün bunların konuşulmadığı bir Türkiye’de, bütün bunların yapılmadığı bir Türkiye’de bu mevcut siyasal kriz, ekonomik krizi nasıl aşacaksınız?  Bir tercih yapmak zorundayız. Haydarpaşa Garı’nda bir tercih yaptık. O projeyi bir buçuk sene imzalamadık, geri aldılar projeyi ve gar olarak devam etmesine karar verildi. Kalamış Yat Limanı’nın özelleştirilmesine karşı çıktık. Devlet Demiryolları arazisinin özelleştirilmesine, Salı Pazarı’nın özelleştirilmesine karşı çıktık ve direndik. Bu direnişlerde biraraya geldiğimiz zaman gördük ki aslında mevcut iktidar bir santimetre dahi ileriye gidemedi. Demek ki ortak bir tavrı ve ortak bir çizgiyi oluşturduğumuz zaman çok rahat bir şekilde direnebiliyoruz. Peki, biz niye bu ülkenin tamamını neden yönetemiyoruz, yönetimine talip olmuyoruz da sadece belediyelerde bulunuyoruz? Gezi sürecinde milyonlarca insan sokaktaydı. Cumhuriyet yürüyüşleri de dahil olmak üzere, son 29 Ekim’de milyonlarca insan ülkesinin birliğini bütünlüğünü korumak için, yurttaşlık kavramını güçlendirmek için sokaktaydı ve hep birlikte bir araya geldiler. Bunu ortak iradeye dönüştürüp seçimlere yansıtabiliriz. Bizler bu güce sahibiz. Ortak bir irade oluşturduğunuz zaman emin olun önümüz çok aydınlıktır. Bu ülkenin geçmişine baktığınız zaman bunu yaşadı bu ülke, bunu hayata geçirdi 100 yıl önce. Bundan sonraki süreçte de uzun vadede düşündüğümüzde bütün bunları hayata geçirebiliriz.”

Sempozyum, Prof. Dr. Hüseyin Tarık Şengül’ün Olağanüstü Koşullarda Kent Yönetimi ve Demokrasi Sorunu” sunumunun ardından forumlarla devam etti. Üç oturum şeklinde gerçekleştirilen forumlarda kentsel dönüşüm ve afet politikaları, kültürel miras ve kent kimliği ve yerel yönetim politikalarının demokrasiye etkileri tartışıldı.


ARŞİV