Türkiye sinemasına damga vuran en önemli dönemlerden biri Yeşilçam’a fotoğraf makinesiyle tanıklık eden, duayen fotoğrafçı Güngör Özsoy yaşamını yitirdi. Ediz Hun, Fatma Girik, Türkan Şoray, Kemal Sunal, Cüneyt Arkın gibi yüzlerce aktörün çok özel karelerini arşivinde biriktiren, unutulmaz anları fotoğraf karelerinde ölümsüz kılan Kadıköylü sanatçı, 77 yaşında vefat etti. Özsoy’un cenazesi, 16 Haziran Cumartesi günü Eyüp Sultan Camii’nde öğle namazını müteakip kılınan cenaze namazının ardından Edirnekapı’daki aile mezarlığına defnedildi.
GAZETE KADIKÖY’E RÖPORTAJ
Kadıköylü fotoğraf sanatçısı Güngör Özsoy, yaşadığı ağır sağlık sorunlarına rağmen, gazetemizi ziyaret etmeyi ihmal etmez, anılarını, fotoğraflarını biz gazetecilerle paylaşmaktan büyük zevk alırdı. Belediyenin de desteğiyle Kadıköy’de sergiler açan Özsoy, defalarca Gazete Kadıköy sayfalarının da konuğu olmuştu. Yeşilçam sinemasına dair anlattıkları, yıldızlarla anıları ve siyah beyaz set fotoğraflarıyla okurlarımızla buluşturmaktan mutluluk duyduğumuz Güngör Özsoy’u saygıyla anıyor, gazetemize verdiği röportajlardan ve kitaplarından derlediğimiz anılarla sizleri baş başa bırakıyoruz…
YILMAZ GÜNEY’İN MESLEK AŞKI VE AZMİ…
“Yılmaz Güney, Yılmaz Atadeniz yönetiminde çekilen bir filmde silahşörü oynuyordu. Attığını vuran değil, vurmak istediğini vuramayan kişiydi. Silah eğitimi yoktu. Buna canı sıkılan Güney, Yılmaz Atadeniz’e yaklaşarak, ‘Abi bu sahnenin çekimini bırakalım. Silah ve mermileri bırakın.’ dedi. Bütün ekip gitti Yılmaz tek başına kaldı. Ertesi sabah oldu. Ekip gelince karşılarındaki Yılmaz Güney’in bir silahşör olduğunun farkında değillerdi. Yılmaz’daki hırs, azim ve meslek aşkı 24 saat içinde attığı kurşunla parayı havada vuracak hale gelmişti.”
ARABADA “SENEDE BİR GÜN”
Güngör Özsoy, unutamadığı anılardan birini de Ertem Eğilmez’in çektiği “Senede Bir Gün” filminde yaşar. İki defa çekilen bu filmin ikisinde de Adnan Şenses yer alır ve filmin şarkısını seslendirir. Filmin Halkalı’daki taş ocakları sahnesinde çekimden dönerken Kartal Tibet arabayı kullanmaktadır. Güngör Özsoy ile Adnan Şenses de arabadadır. Kartal Tibet arabayı durdurur ve Adnan Şense’e, “Adnancığım şimdi Senede Bir Gün’ü söylemenin zamanıdır” der. Adnan Şenses’in güzel sesi ve yorumuyla hepsi mestolur ve bu anı da unutulmayanlar arasında yerini alır.
FATMA GİRİK ROLÜNÜN HAKKINI VERİRDİ
Güngör Özsoy, Fatma Girik ile “Ben Bir Sokak Kadınıyım” filminde çalışmaktadır. Kartal Tibet ile birlikte set fotoğraflarının çekiminde Özsoy’a çok yardımcı olurlar. Sıcakkanlılığı, sette herkesle iyi anlaşmasıyla Fatma Girik herkesin sevgi ve saygısını kazanır. Özsoy kitabında bir anısını şöyle anlatıyor: “Bir filmde rol icabı 90 kg.lık Reha Yurdakul’u sırtında taşıdı. Senaryonun gerektirdiği rolünün tam anlamıyla hakkını verirdi. Sanat hayatındaki başarısını bugün de karakter rolleriyle sürdürüyor.”
HABABAM’IN AMATÖRLERİ
“Hababam Sınıfı” çekim hazırlıklarına başlamıştık. Ertem eğilmez, Hababam Sınıfı için Kemal Sunal’ın yanında Zeki ve Metin’i oynatacaktı. Zeki ve Metin’e Erman Film’den teklif gelince bırakıp gittiler. Ertem Eğilmez de birden “Ben bu filmi öğrencilerle, amatörlerle yaparım” diye yola çıktı. Validebağ’da Valide Sultan Kasrı’ndaki çekimlerden önce sette amatör oyunculara şöyle seslendi: “Çocuklar bu işi ticari olarak düşünmeyin. Sinemayı sevin ve severek çalışın. Benim amacım sizlerle beraber iyi bir eser ortaya koymak. İçinizden başarılı oyuncular çıkabilir, kazancımız bu olsun.”
HAKKI KOŞAR ÇİNLİ OLURSA…
1973’te çekilen “Tarkan Kolsuz Kahramana Karşı” filminde ünlü karate ustası Hakkı Koşar, Tarkan’ın karşısındaki Uzakdoğulu kötü adamı canlandırmaktadır. Makyaj ustası Sait Muhammet makyajları yapar, Hakkı Koşar ve diğer karateci rolündeki oyuncuları makyajla birer Çinli’ye çevirmesi herkesin ilgisine mazhar olur. Bu arada ilginç bir karşılaşmayı kitabında Güngör Özsoy şöyle aktarıyor: “Büyükdere Bilezikçi Çiftliği’nde Tarkan’ı çekerken çiftliğin diğer yanında Malkoçoğlu filmi çekiliyordu. Kostümüyle sete gelen Cüneyt Arkın, “Kolay gelsin” diyerek Hakkı Koşar’ın yanına gitti. Karate selamı verdi. Böylece Malkoçoğlu’yla Kolsuz Kahraman karşı karşıya geldi. Benim için bulunmaz bir görüntüydü.”
**
“Fotoğrafçılık güzellikleri ebedileştirme sanatıdır”
Fotoğraf Sanatçısı Güngör Özsoy’un güzel sanatlara eğilimi, yetenekleri genlerinde vardı. Özsoy müzisyen bir ailenin çocuğu olarak 1941 yılında İstanbul’da doğdu. Özsoy, kemanıyla profesyonel bir ses sanatçısına eşlik edebilecek, Selahattin Pınar gibi bir müzik dehasıyla aynı sahneyi paylaşabilecek derecede müzik bilgisi ve becerisine sahipti. 1958-60 yıllarında dönemin ünlü müzikholü Küçük Çiftlik Gazinosu’nun sahnesinde çalıştı. Güngör Özsoy, 1960 yılında, o güne kadar amatörce ilgilendiği fotoğraf sanatı tutkusunun ön plana çıkmasıyla, magazin muhabiri olarak gazeteciliğe başladı. Önce, Gece Postası ve Radyo Alemi gibi dönemin ünlü gazete ve dergilerinde çalıştı. Daha sonra sırasıyla Artist, Sinema, Ses ve Perde gibi magazin ağırlıklı dergilerde şöhret basamaklarını hızla tırmanarak, Erol Dernek, Sayıl Erman, Meftun Olgaç gibi magazin dünyasının efsane isimleri arasına katılmayı başardı. Türk sinemasında 250-300 filmin çekildiği, yeni yeni sinema yıldızlarının ortaya çıktığı, dolayısıyla magazin dergilerinin tiraj patlaması yaparak, altın devirlerini yaşadığı 60’lı yıllar Güngör Özsoy’un hem basında hem de sinema alanında adını daha çok duyurduğu dönem oldu. Askerlik hizmetinden sonra çalışmalarını Suat Yalaz’ın yayınladığı Saklambaç dergisinde sürdürdü. Bu sırada Suat Yalaz, yarattığı Karaoğlan’ı beyaz perdeye uyarlamaktaydı. Özsoy, bu filmle sinema fotoğrafçılığına başladı. Aynı yıl, Ertem Eğilmez’in davetiyle Arzu Film’e geçen Özsoy, aralıksız 15 yıl fotoğraf direktörlüğü yaptı. Ünlü kameraman Kriton İliadis’ten edindiği kazanımlarla çektiği film fotoğrafları, sinema tarihimizin altın değerinde kaynaklarından oldu. Güngör Özsoy, Türk Sineması’nın çöküş yıllarının başladığı 80’li yıllarda reklam ve sanayi fotoğrafçılığına yöneldi. 90’lı yıllarda Özsoy’un imzası, daha çok kartpostallarda, takvimlerde, posterlerde ve turistik kitaplarda görülmeye başladı. Doğaya da yönelen Özsoy, yaşamının son yıllarında Türkiye’nin tarihi ve doğal güzelliklerini yansıtan fotoğraflar çekiyordu.