Yıllar geçiyor ama engeller kalkmıyor

Türkiye, Engelliler Haftası’nı eğitim, sağlık ve istihdam alanında yaşanan sorunlarla kutluyor

10 Mayıs 2018 - 10:57

Türkiye’de 10-16 Mayıs tarihleri Engelli Haftası olarak kabul ediliyor. Bu hafta boyunca engelli bireylerin katıldığı etkinlikler ve kutlamalar düzenleniyor. Ancak yayınlanan raporlar ve araştırmalar engelli vatandaşların yaşadığı zorlukları bir kez daha ortaya koyuyor.

TÜİK verilerine göre Türkiye’de yaklaşık 5 milyon engelli var. Yani Türkiye nüfusunun yüzde 6’sını engelliler oluşturuyor. Bunun yüzde 42,8’i erkek, yüzde 57,2’si kadın. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın raporuna göre, özel eğitim kurumlarında örgün eğitim alan engelli öğrenci sayısı 2001 yılında 53 bin iken, bu sayı 2016-2017 yıllarında 306 bin 205’e yükseldi. Yine aynı rapora göre, özel eğitim ve rehabilitasyon merkezlerinin sayısının da 2 bin 74 olduğu paylaşıldı. TÜİK’in 2011 verilerine göre ise engellilerin yüzde 66,9’u yollardan ve kaldırımlardan, yüzde 66,3’ü ise konutların erişilebilir olmamasından şikâyetçi. Engelli nüfusun eğitim düzeyi, nüfusun geneline göre düşük. Okuma yazma bilmeyen engellilerin oranı yüzde 23,3. Bu oran erkeklerde yüzde 10,9. Kadınlardaysa yüzde 32,4. Yükseköğretim mezunu olanların oranı erkeklerde yüzde 4. Kadınlarda ise yüzde 1,5.

Toplumsal Haklar ve Araştırmalar Derneği’nin 2016 yılı raporuna göre; engelli bireylere yönelik fiziksel-cinsel şiddet ile istismar ve kötü muamele olaylarında artış yaşanıyor. Engelli bireylerin maruz kaldıkları şiddetin kamuoyu tarafından bilinmediği vurgulanan TOHAD raporunda, mağdur engellilerin büyük bölümünün, zihinsel engelli olması nedeniyle yaşananların adli makamlara da taşınmadığı belirtildi.

“ŞİDDET VAKALARI İKİ KATINA ÇIKTI”

2015 yılında engelli yurttaşlara yönelik 75 şiddet ve istismar olayının tespit edildiği bilgisini paylaşan TOHAD, bu sayının 2016’da yaklaşık iki katı artarak 121’e çıktığını açıkladı. Raporda, fiziksel ve cinsel şiddet ile kötü muameleye maruz kalan engelli mağdurların yüzde 36’sının 18 yaş ve altındaki bireylerden oluştuğu kaydedildi. Raporda, şu tespitlere yer verildi: “2016’da gerçekleşen 24 taciz ve tecavüz saldırısının beş tanesi 15 yaşından küçük, iki tanesi ise 16-18 yaş arasındaki engelli çocuklara karşı gerçekleşti. 84 fiziksel şiddet olayının 34’ü, 24 cinsel içerikli saldırı olayı içeren çoklu ihlal olayının 12’si, yetişkin engellilere karşı gerçekleşen fiziksel şiddet olayı olarak kayda geçti.”

İŞSİZLİK ENGELİ ARTIYOR

Engelli bireylerin yaşamlarındaki büyük problemlerden biri de istihdam sorunu. Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu’na (DİSK) bağlı Türkiye Genel Hizmetler İşçileri Sendikası’nın (Genel-İş) engellilerin sorunlarını görünür kılmak amacıyla istihdam sorununa dair hazırladığı güncel bir raporu bulunuyor. Genel-İş raporunda Türkiye İş Kurumu, Devlet Personel Başkanlığı, Engelli ve Yaşlı Hizmetleri Genel Müdürlüğü tarafından hazırlanan verileri kullandı. Raporun sonuçlarına göre Türkiye’de çalışan toplam engelli sayısı; kamu işyerlerinde 10 bin 822 kişi, özel sektörde 92 bin 413 kişi.

Raporda, en temel insan hakları arasında yer alan çalışma hakkından engellilerin  eşit biçimde yararlanamadığı vurgulanırken, bunun nedeni ise şöyle açıklanıyor: “İşverenler işyerlerini engelli istihdamına uygun olarak düzenlemiyor, engellileri ‘duygusallık yaratacağı’, ‘iş akışını yavaşlatacağı anlayışı’ ile işe almıyor ve engellilerin çalışması için işyerlerinde özel düzenlemelerin yapılmasını maliyet unsuru olarak görüyorlar.”

ENGELLİLER NE TALEP EDİYOR?

Peki, engelliler neler istiyor? Daha fazla istihdam ortamının yaratılması mı, toplumda gereken saygı ve sevgiyi görmek mi? Bu soruların cevabını Engelli Hakları Forumu aktivisti  Mahmut Keçeci ile konuştuk. Keçeci, engellilerin bağımlılıktan kurtulma yolunun daha fazla istihdamdan geçtiğini vurguluyor. “İşsizlik, engellilerin engelini büyüten bir bariyerdir” diyen Keçeci, “Çünkü engelliler için çalışmak, üretime katılmak yaşamda var olma nedenidir. Asıl rahatsız edici olan ise bu sorunun varlığı değil, çözme iradesinin yokluğudur. Öyle ki, kamuda yasalar gereği oluşan,  doldurulması gerekirken boş tutulan  engelli kadro sayısı 25 bindir. Tablo bu olunca,  engelli çalıştırma görevini yerine getirmeyen kamunun özel sektörü denetleme görevini yapmasını beklemek ve tek başına mevcut yasal düzenlemelerin sorunu kökten çözeceğine inanmak da saflık olur.” diyor.

Türkiye genel nüfusunun yüzde 10.5’inin, engelli nüfusunun ise yüzde 92’sinin  işsizlik kıskacında olduğunu söyleyen Keçeci, çalışan az sayıda engellinin işyerlerinde yaşadığı erişebilirlik, çalışma şartlarının uygunluğu, mobbing ve ayrımcılık gibi sorunların da en az işsizlik kadar büyük sorunlar yarattığını belirtiyor.

“Evde Bakım Ödeneği” ve “Engelli Maaşı” gibi sosyal desteklerin hak edilişine ilişkin kriterlerin ağırlaştırıldığını söyleyen Keçeci, bu durumun  engelli bireyi bir yurttaş olarak görmeyen bir yaklaşımın sonucu olduğunu ifade ediyor.  Keçeci, engelli vatandaşların sağlık alanında yaşadığı sorunları şöyle dile getiriyor: “Engelli bireylerin ailenin gelirine endekslenmesi ise engellilerin açlık, yoksulluk ve sefalet koşullarında yaşamaya terk edilişinin açık bir göstergesidir. Üstelik “Sağlık Uygulamaları Tebliği” marifetiyle de sağlık için hayati önemdeki ilaçlara, fizik tedavi ve rehabilitasyon gibi olmazsa olmaz mahiyetteki medikal uygulamalara ve ortez, protez, işitme cihazı, beyaz baston, gözlük, akülü ve tekerlekli sandalye gibi organ hükmündeki medikal malzemelere yönelik ödeme kesintilerinin getirdiği kısıtlar da bu girdabı derinleştiren faktör olarak ortada duruyor.”

EN BÜYÜK PROBLEM ERİŞİLEBİLİRLİK

Engelli bireylerin yaşadığı diğer sorunlardan biri de erişilebilirlik. Erişilebilirlik çatısı altında; okul, hastane ve işyeri gibi mekanlara gidip gelebilmek, yasalarda tanımlanan hak ve hizmetlerden yararlanabilmek ve bilgiye ulaşmak sıralanıyor. 2005 yılında çıkarılan 5378 Sayılı Engelliler Yasası’nda; yükümlü mercilere, erişebilirliğin sağlanmasına yönelik 7 yıllık bir süre tanındığını söyleyen Keçeci, ilerleme olmadığı gözlenince 7 Temmuz 2012’de bu düzenlemenin ertelendiği bilgisini paylaştı.

Engelli vatandaşların karar alma süreçlerine katılmadığı sürece engelleri ortadan kaldırmaya yönelik adımların kağıt üzerinde kalacağını söyleyen Keçeci, “Erişebilirlik için mücadele, yaşamı kuşatan engeller nedeniyle her an her yerde sürüyor. Ancak bu mücadeleyi bilince çıkarmak, görünür kılmak ve dayanışmayı gerçekleştirmek üzere odaklanmak istendiğinde en anlamlı gün, tüm engellenenlerin belleğine kazınmış olan 7 Temmuz günüdür. Çünkü 7 Temmuz 2012 tanınan 7 yıllık sürenin uzatıldığı gündür.” diyor.


ARŞİV