Yılların ayakkabıcısı Necdet ustanın hikayesi 

Necdet Şener, 32 yıldır Kadıköy’de ayakkabı ve çanta yapıyor. Mesleği Rum ve Ermeni ustalarından öğrenmiş. O dönemleri övünerek anlatıyor, “İşi bırakmak istiyorum ama öğrenmek isteyen de yok artık bizim mesleğimizi” diyor

21 Ocak 2022 - 16:27

Zaman geçtikçe kaybolmaya yüz tutmuş meslekler var. Ayakkabı ve çanta imalatçılığı da bu mesleklerden biri aslında. 

32 yıldır Kadıköy’de olan Necdet Şener, 1954 doğumlu. Aslında Erzincanlı ama çocukken İstanbul’a gelmiş ve ustalarının yanında ayakkabı ve çanta imalatını öğrenmiş. Babası Anadolu’da bir çiftçi. Baba mesleği değil. Hasköy, Fatih, Beyoğlu gibi yerlerde çalıştıktan sonra son durağı Kadıköy olmuş. 

Şu anda Kırtasiyeci Sokak’ta Ekşioğlu İş Hanı’nda bir imalathanesi var. Şener, ısmarlama ayakkabı ve çantalar yapıyor. Yani toptan üretim yapmıyor, kişiye özel üretimler yapıyor. Son dönemdeki tanınırlığı ise dans ayakkabıları yapmasından dolayı artmış. 

“PARA KAZANMADIM, SEVGİ KAZANDIM”

“Eskiden muazzam bir çevremiz vardı, Kadıköylülerin çoğu bizi tanır” diyen Şener, geçen 30 yılı şöyle özetliyor: “İnsanlar beni sevdi, ben de onları sevdim. Yaşım geldi ama onlar beni bırakmıyor. 30 yıllık müşterilerim var, rahmetli olanlar var, onların çocukları var. Özel ayakkabı yapınca tüm aileyi, çevresini tanıyorsunuz. Biz çok para da kazanmadık, sevgi kazandım. Karnımız doyduktan sonra yetiyor bize. Para hırsım olmadı hiç. Güven veriyoruz karşımızdakine. Benim için önemli olan bu ilişkilerimdi. Şimdi zamanımız da geçti. Böyle devam ediyoruz.”

Mesleğe nasıl başladığını, nasıl karar verdiğini sorduğumda ise eski zamanları örnek veriyor yine: “Herkes okumaya meyilliydi ama biz Anadolu çocuğu olduğumuz için bizi okutacak kimse yoktu. Ama okuduktan sonra da, okumasanız da o dönem insanlarda bir sanat, zanaat aşkı vardı. Şimdiki insanlarda böyle bir düşünce yok. Gidiyorlar kahvede oturuyorlar, bizde öyle değildi.”

RUM VE ERMENİ USTALAR…

Necdet Şener, mesleği Rum ve Ermeni ustalarından öğrenmiş. Özellikle eskinin Beyoğlu’nu öykünerek anlatıyor. Rum ve Ermenilerle ekmeklerini paylaştıklarını, işlerini paylaştıklarını, çok iyi insanlar olduğunu söylüyor: “Ben mesleğe Rumlarla, Ermenilerle başladım. Ustalarım onlardı. Şimdi onları sayan yok. İş ahlakı bana onlardan kaldı, doğrusunu söylemek gerekirse. Çok dürüst insanlardı. Ustalarımın biri Amerika’da öldü, biri Türkiye’de öldü, Rumlar Yunanistan’a gitti. Deride, çantada bu işin zirvesine çıkmıştık. Beyoğlu’nda çok dükkanları vardı o zaman. Sanat öğrendik biz yani. İspanya’da nasıl yapılıyorsa öyle yapıyorduk, çok değerli insanlardı. Bakma sen; bizim kültürümüzde Ermeni düşmanlığı olmuş ama çok yanlış bu. Çok iyi insanlardı. Yıllardır ekmeğimizi paylaştık, işimizi paylaştık, onlardan öğrendik. Bizim Türkiye’deki sistem üzerinden insanları dışlamışlar, onlar gidince sanat yok oldu ülkemizde. Bir inceliği vardı o zaman. İnsanlar dışlamıyordu birbirini, siyasetçiler yaptı bunu hep.”

“ESKİ BEYEFENDİLER YOK ŞİMDİ”

“Güzel bir hayat yaşadım diyebiliyorum şimdi arkama baktığımda” diyebiliyor. Mesleğini seven ve yaptığı zanaata önem veren biri Necdet usta. Eskiden aynı zamanda işçiliğin de çok önemli olduğunu, bir çantayla iki gün bile uğraştığını hatırlıyor anlatırken, “Çantalar ve ayakkabılar eskiden çok detaylıydı, işçilik vardı. Şimdi torba dikiyorlar binlerce liraya satıyorlar. O zaman bir çantayla iki gün uğraştığımı biliyorum. Emek önemliydi. Yeni gelen nesil serkeş şeyler giyiyor. Eskiden hazır gömlek diye bir şey yoktu, ısmarlama elbiseler yapılırdı. Birebir insanların ölçüsü alınıp yapılırdı. Şimdiki nesil hiç bilmiyor bunları. İnsanlar moderndi, argo yoktu, insanlar birbirine saygılıydı. Eski beyefendiler yok şimdi.”

1990’da geldiği Kadıköy’ün eski ve yeni halini karşılaştırmasını istediğimiz Şener, şöyle yanıtlıyor: “Kadıköy’de 30 yıl önce Bahariye’den aşağı çift yönlü dolmuşlar vardı. Çok lüks mağazalar vardı. Şimdi 3-5 kuruşu olan kafe açıyor. Manzarası yok, bir şeyi yok. Önemi yok ama insanlar buralara oturuyor. İskeleler vardı, Haydarpaşa’ya sandallarla giderdik. Çok güzeldi Kadıköy. Şimdi, o güzellik yok oldu. Modern ve eskinin insanları buraya gelmiyor artık.”

“İŞİ BIRAKMAK İSTİYORUM AMA…”

Söyleşimizi ‘eski’ ile noktalıyoruz. Çünkü Şener, mesleğinden bahsederken sürekli geçmişe referanslar veriyor. Belki de birçok meslek erbabı gibi geçmişin güzelliklerini arıyor…

“Eski ustalarımız gibi olamasak da şimdikiler gibi de değiliz. Şimdi para daha ön planda. O dönem yoksulluk vardı ama insanlık vardı, saygı vardı, değer vardı. Biz yaşadık ama bizden sonrakilere yazık. Para olsa da o güzellikleri bir daha göremezler ve yaşayamazlar. Yaşım geldi. İşi bırakmak istiyorum ama öğrenmek isteyen yok artık bizim mesleğimizi.” 


ARŞİV