"Zeytinciliğin idam fermanı açıklandı"

Resmî Gazete'de yayımlanan yeni bir yönetmelikle zeytinliklerin maden projelerine açılması mümkün hale geldi. Türkiye Ormancılar Derneği Marmara Şubesi Başkanı Sezai Kaya “Bu karar ile zeytinciliğin idam fermanı açıklanmıştır” dedi

18 Mart 2022 - 08:43

Resmî Gazete'de 1 Mart'ta yayımlanan yeni bir yönetmelikle zeytinliklerin maden projelerine açılması mümkün hale geldi. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı tarafından hazırlanan Maden Yönetmeliği'nde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik'te, "elektrik ihtiyacını karşılamak üzere yürütülen madencilik faaliyetlerinin" zeytinlik alanlarına denk gelmesi durumunda "zeytin sahasının madencilik faaliyeti yürütülecek kısmının taşınmasına" Bakanlık tarafından izin verilebileceği belirtildi.

“MEVCUT YASAYA AYKIRI”

Ayçiçek yağına yönelik aşırı talep sonrasında oluşan görüntüler tarım politikalarının yeniden tartışılmasına yol açmıştı. Peki yönetmelikte yapılan değişiklik zeytincilik faaliyetlerini, gıdaya erişimi ve tarım ekonomisini nasıl etkileyecek? Türkiye Ormancılar Derneği Marmara Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Sezai Kaya ile konuştuk.

Maden Yönetmeliği’nde yapılan bu değişikliğin, yürürlükteki Zeytincilik Yasası’na aykırı olduğunu belirten Kaya, “Kamuoyunda Zeytin Yasası olarak bilinen ‘3573 Sayılı Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerinin Aşılattırılması Hakkında Kanun’a göre, ‘zeytinlik alanlar ve bu alana üç kilometre mesafede zeytinyağı fabrikası hariç hiçbir tesis yapılamaz’ hükmü ortada. Ancak yönetmelik değişikliğiyle ‘ülkenin elektrik ihtiyacını karşılamak’ üzere zeytinlik alanlarda madencilik faaliyeti yürütülebilecek ve bu faaliyetlere ilişkin tesisler inşa edilebilecek. Çağ dışı ve tüm dünyanın bugün terk ettiği bir enerji üretim biçimi için, zeytin ağaçlarımızın yok edilmesi, benzer şekilde orman varlığımızın tahrip edilmesi, havamızın kirletilmesi, sağlıklı gıdaya erişim hakkımızın tehlikeye atılması ve iklim krizine karşı kırılganlığımızın arttırılması anlamına geliyor.” dedi.

TAŞINMASI MÜMKÜN MÜ?

Yönetmelik değişikliğinde ‘zeytin sahasının madencilik faaliyeti yürütülecek kısmının taşınması’ gibi hükümlerin yer aldığını söyleyen Kaya, bunun mümkün olmayacağının altını çizdi. Kaya şu değerlendirmelerde bulundu: “Madencilik faaliyeti yürütecek kişiye, faaliyetlerin bitiminde sahayı rahabilite etmesi şart koşuluyor. Madencilik faaliyetinin bitiminde, o alanın tekrar zeytinciliğe uygun hale gelemeyeceği çok açık. Bu şart, kamuoyunu kandırmak dışında hiçbir işe yaramayacak ve yaptırımı bulunmayan bir şart. Bugüne kadar orman alanlarında binlerce maden işletildi ve hiçbirinde, bırakın başarıya ulaşmış bir rehabilitasyon projesini, uygulamaya geçilmiş proje yok. Açık maden işletmesinden artakalmış kayalıklarda ağaç yetişir mi? Ağaçların da başka bir yere taşınması ve bunlardan verim alınması mümkün değil. 50 yıllık, 100 yıllık ağaçlardan bahsediyoruz. Bu ağaçların kökleri de geniştir. Hadi 5-10 tanesini taşıdınız ama binlerce ağaçtan bahsediyoruz. Bu ağaçların kendi eko sistemi var.”

MİLYONLARCA AĞAÇ

Kaya’ya göre bu kararın hayata geçirilmesi durumunda hem geniş bir alana yayılan zeytincilik faaliyetleri hem de o bölgede yaşayan insanların sağlığı ve ekonomisi olumsuz etkilenecek. Yapılan bu değişikliğin kamu yararına olmadığını ifade eden Kaya, şu bilgileri paylaştı: “Zeytinlik alanlar ülkemizde Akdeniz, Ege ve Marmara’da yoğun olarak bulunuyor. Anavatanı ise Anadolu'nun Hatay, Kahramanmaraş ve Mardin üçgenidir. Sadece Akdeniz ülkelerinde olan özel iklim koşullarına gereksinim duyan bir ağaç türünden bahsediyoruz. Ekonomik olarak ancak bu koşullarda iyi verim alınabilir. Bu alanlar başka alternatif arazi olmadığından bırakın madenciliği, kesinlikle korunması esas olmalıdır. Yani söz konusu olumsuzluktan 12-13 milyon hektar arazi etkilenecek demektir. Sayısal anlamda 190-200 milyon adet civarında olan zeytin ağacının tamamının bu durumda tehlike altında olduğunu söylemek abartı olmaz.”

BİNLERCE AİLEYİ İLGİLENDİRİYOR

Türkiye’nin İtalya, İspanya, Yunanistan ve Tunus gibi diğer Akdeniz ülkeleriyle birlikte dünyanın önde gelen zeytin ve zeytinyağı üreticilerinden olduğunu söyleyen Kaya, “Tüm dünyadaki 900 milyon Zeytin Ağacının yüzde 98'i Akdeniz çanağında yer alıyor. Ekonomi Bakanlığı’nın 2013 verilerine göre toplam tarım alanlarımızın yüzde 3,45’i zeytinliklerden oluşuyor. TÜİK’in 2014 yılı verilerine göre ise yaklaşık 320 bin zeytinci aile işletmesi bulunuyor. Dünyadaki zeytinlik alanların yüzde 8,3 ünü ise ülkemizin zeytinlik alanları oluşturuyor. Zeytin ve zeytinyağı üretiminde dünyadaki ilk beş ülkeden biriyiz.

Ülkemizin zeytin üretimi bakımından dünyada ilk sıralarda olmasına karşılık, sektörde yaşanan kalite, pazarlama, standartlar, üretim teknolojileri vb. sorunlar nedeniyle elde edilen ürünler hem gereği gibi değer yaratamamakta hem de yurtdışı pazarlarda hak ettiği yeri bulamıyor.”

Kaya’nın verdiği bilgilere göre zeytincilikle geçinen 300-320 bin aile de bu durumdan olumsuz etkilenecek. Ancak bu olumsuzluğun bir de çarşı pazara yansıması söz konusu. Kaya, “Yaşadığımız gerçeğin gıda krizi haline gelmesinde iktidarın artık yönetemez hale gelmesi ve yanı başımızdaki savaş etkili. Ancak; bütün krizi bu savaş ortamına bağlamak da doğru değil. Uygulanan ekonomik politikalar ve TL'nin sürekli değer kaybetmesi, girdi maliyetlerinin aşırı artması öncelikle mevcut yönetim tarzının değişmesini ve işin yeni bir zihniyetle ele alınmasını gerektiriyor. Son 20 yıldan bu yana Ticaret Kanunu mu yoksa Orman Kanunu mu daha çok değişikliğe uğramıştır desek birçok kişi Ticaret Kanunu diyecektir. Oysa son 20 yıllık zaman diliminde Orman Kanunu 28 kez değişikliğe uğradı. Bu veriler iktidarın doğaya ve doğal varlıklara tam anlamıyla bir savaş açtığının da göstergesi.” şeklinde konuştu.

Son 10 yıl içinde zeytinlik alanların amacı dışında kullanılmasının önüne açacak yasa değişikliklerinin gündeme geldiğini belirten Kaya, “Hukuki girişimlerle bu olumsuzlukları durdurmak temel amacımız olmalı ancak toplumsal dinamiklerin, yerel kuruluşların, yöre insanlarının tepkisi ve kamuoyu ile bu tepkilerin ve sesin ortaklaştırılması gerekiyor. Öncelikle taş ocaklarına, HES'lere ve benzer girişimlerin yanında doğayı ‘kamu yararı’ kılıfı altında tahrip etmek isteyen girişimlere izin vermemek gerekiyor.” dedi.


ARŞİV