Zeytinlikten madene: TBMM’de kabul edildi

Zeytinlik, orman ve meraların madencilik faaliyetlerine açılmasının önünü açan torba kanun teklifi Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Genel Kurulu'nda kabul edildi ve yasalaştı. Çevre örgütleri, meslek odaları ve çiftçilerin tepki gösterdiği kanun neleri değiştirecek?

24 Temmuz 2025 - 15:26

Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Genel Kurulu’nda 199 “hayır” oyuna karşılık 255 “evet” oyuyla kabul edilerek yasalaşan ve kamuoyunda “zeytinlikleri madene açan yasa” olarak bilinen torba kanun, doğa koruma politikalarında yeni bir döneme işaret ediyor. Zeytinliklerin, meraların, ormanların ve bazı korunan alanların madencilik ve enerji yatırımlarına açılmasını öngören düzenlemeye karşı başta muhalefet partileri olmak üzere barolar, çevre örgütleri ve yurttaşlar sert tepki gösterdi. 

YASA NE GETİRİYOR? 
21 maddeden oluşan yasa, Maden Kanunu’ndan Zeytincilik Kanunu’na, Orman Kanunu’ndan Çevre Kanunu’na kadar birçok mevzuatta değişiklik içeriyor. Yasayla birlikte zeytinliklerde faaliyet gösterecek şirketlerin taşınan ve taşınamayan ağaç sayısının en az iki katı kadar yeni zeytin ağacı dikmesi zorunlu hale getirildi. Zeytinliği kamulaştırılan arazi sahiplerinin yeni zeytin bahçeleri tesisi ve taşınması için arazi tahsisine yönelik önerilerde de değişiklik yapıldı. Teklifin ilk halinde bu arazilerin rayiç bedel üzerinden 10 yıl süreyle kiralanmasına izin veriliyordu. Kabul edilen önergeye göre ise bu bedel Harçlar Kanunu'nun, “Kayıtlı değer, emlak vergisi değeri” başlıklı 63'üncü maddesine göre belirlenen harca esas değerin yüzde biri olarak hesaplanacak. Ayrıca araziler bu bedel üzerinden 20 yıl süre ile doğrudan kiralanabilecek. Kira süresi sonunda da bakım yükümlülüklerini yerine getirdiği tespit edilen ve talepte bulunan kiracıların kira süreleri 10’ar yıl süreyle uzatılabilecek.

ÇED SÜREÇLERİ DARALTILDI 
Yasaya göre kamu kurumları, Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) süreci kapsamında üç ay içinde görüş bildirmezse, söz konusu proje “onaylanmış” sayılacak. Çevre konusunda görüş ayrılığı yaşanması halinde ise nihai karar Cumhurbaşkanı Yardımcısı başkanlığında kurulacak bir komite tarafından verilecek. Yine aynı yasa ile Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü’ne (MAPEG) devlet ormanlarında faaliyet yürütmesi için 24 aya kadar bedelsiz izin verme yetkisi tanındı. 

 “İKLİM KANUNU’YLA ÇELİŞİYOR”
Ankara Barosu Kent ve Çevre Merkezi, yasa teklifine ilişkin “Zeytinlikten Linyite: 10 Günde Çevre Hukuku Trajedisi” başlıklı bir rapor yayımladı. Raporda, yeni yasanın Türkiye’nin 9 Temmuz 2025’te yürürlüğe giren İklim Kanunu’na doğrudan aykırı olduğu belirtildi: “İklim Kanunu ile Türkiye, 2053 net sıfır emisyon hedefiyle dünyaya taahhütte bulunmuştur. Ancak yalnızca 10 gün sonra kabul edilen torba yasa, bu hedefi hükümsüz kılmıştır. Yerli kömür adı altında linyit teşvik edilmektedir. Oysa Türkiye’de yerli kömürün yüzde 90’ı linyittir ve bu, taşkömürüne göre iki kat daha fazla karbon salımına neden olmaktadır. Cumhurbaşkanı yasayı onaylamamalı, TBMM’ye iade etmelidir. Başta zeytinliklerle ilgili maddeler olmak üzere, çevresel düzenlemeleri etkisiz kılan tüm hükümler metinden çıkarılmalı, Danıştay kararlarına uyulmalıdır.”

“İZİN VERMEYECEĞİZ”
Toprağımızı Vermiyoruz Kampanyası, Meclis’te kabul edilen düzenlemeye karşı bir açıklama yayımladı. Açıklamada, “Ellerini şimdiden ovuşturan maden ve enerji şirketlerine müştereklerimizi, zeytinliklerimizi, meralarımızı, ormanlarımızı ‘gelin alın’ demeyeceğiz. Mülksüzleştirmeye, tehcire ve işgale boyun eğmeyeceğiz. Anayasa’ya aykırı olarak mülklerimize, doğamıza ve yaşam alanlarımıza el koymalarına izin vermeyeceğiz. Sessiz kalacağımızı sanıyorlarsa yanılıyorlar.” denildi.

Temiz Hava Hakkı Platformu’nun düzenlemeyle ilişkin açıklamasında, yasanın ÇED süreçlerini etkisiz hale getireceği, maden ve enerji projeleri için acele kamulaştırma sürecini kolaylaştıracağı ve korunması gereken bölgelerin ve tarım alanlarının yatırımlara açacağı vurgulandı. Platformun sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada şu ifadelere yer verildi: Türkiye’nin enerji ihtiyacı ve hangi kaynaklardan karşılanabileceği gerçekçi ve bilimsel yöntemlerle ortaya konulmalı, bu veriler ışığında katılımcı politikalar geliştirilmeli. Yenilenebilir enerji projeleri ekolojik bir planlama ile hayata geçirilmeli. Madencilik konusunda bilimsel ekolojik bir perspektifle yapılmış bir strateji ve yol haritası oluşturulmalı. İklim krizinin geldiği aşamada kömür madenciliği de kömür yakıtlı termik santrallerden elektrik üretilmesi de terk edilmeli.”

ZEYTİNLİKLER, ORMANLAR, MERALAR…
Aralarında TMMOB Çevre, Gıda, Kimya, Meteoroloji ve Ziraat Mühendisleri Odalarının da bulunduğu Tarım Platformu, 16 Temmuz 2025’te yaptığı basın açıklamasında yasayı “Süper İzinli Torba Yasa” olarak nitelendirdi. Açıklamada şu ifadelere yer verildi: “Bu yasa teklifi; yalnızca bir torba yasası değil, halk iradesine, doğanın haklarına ve emekçilerin yaşam alanlarına yönelik topyekûn bir saldırıdır. Ne anayasal güvencelere ne de demokratik hukuk düzenine sığdırılamayacak bu yasa, açıkça yerli ve yabancı sermaye gruplarının, sınırsız kâr hırsı için, halkın toprağını, suyunu, havasını, geçimini ve geleceğini yok etmeyi hedeflemektedir.”

Tarım Platformu açıklamasında ayrıca şunlara dikkat çekildi:

Zeytinlikler: “Bin yıllık yaşam kültürüne sahip olan zeytinliklerin, yeni yasa ile maden sahalarına dönüştürülmesine ‘kamu yararı’ kılıfıyla izin verilecek. Zeytin ağaçları taşınamıyorsa, ‘eşdeğer’ bahçe kurulması yeterli görülecek. Zeytinlikleri madenlere feda etmek, sadece doğayı değil, emekçilerin geçim araçlarını ve tarihsel belleğini de ortadan kaldırmaktır. Bu doğrudan sınıfsal bir mülksüzleştirme operasyonudur.”

Meralar: “Hayvancılığa elveda, sermayeye merhaba diyebiliriz. Mera Kanunu’nda yapılan değişiklikle, çok iyi nitelikteki meralar dahi enerji yatırımlarına açılabilecek. Alternatif alan araştırması zorunluluğu kaldırılıyor. Kırsal geçim kaynakları, gıda güvenliği ve yerel ekosistemler göz ardı edilerek, meralar sermayeye devredilecek. Bu, sadece hayvancılığı değil, köylünün bağımsız üretimini ve geçimini yok eden bir düzenlemedir. Meraları yok etmek, köylüyü doğadan koparıp şirketlerin ucuz işgücü deposuna dönüştürmeyi hedeflemektedir.”

Ormanlar: “Madencilik için açık hedef haline getiriliyor. Orman vasıflı arazilerde madencilik için gereken tüm izinler artık doğrudan MAPEG tarafından sağlanabiliyor. OGM (Orman Genel Müdürlüğü) gibi kurumların görüş verme yetkisi fiilen kaldırılıyor. ÇED sürecindeki tüm denetim mekanizmaları işlevsizleştiriliyor. Bu düzenlemeyle birlikte ormanın korunması değil, sermayeye açılması esas hale gelmiştir. OGM’nin ‘olumsuz’ görüş hakkının ortadan kaldırılması, doğanın haklarını savunacak hiçbir kurumun kalmaması anlamına gelmektedir.”

“TAŞINAN AĞAÇLAR KURUDU!”
Geçtiğimiz günlerde görüşlerine başvurduğumuz Prof. Dr. Doğanay Tolunay, zeytin ağaçlarının taşınması konusunda şunları söylemişti: “Taşıma için zeytinlerin budanması, kök terbiyesinin yapılması, iklim ve toprak açısından uygun taşınacak alan bulunması gerekiyor. Bu durumda da taşıdıktan sonra iş bitmez. Zeytinleri yaşatmak için sulama, gübreleme yapmazsanız ağaçlar kurur. Yaşasalar da 8-10 yıl eski verim gücüne ulaşamazlar. Kanun teklifiyle binlerce zeytin ağacının taşınmasının önü açılmak isteniyor. ‘Bu kadar ağaç için uygun toprak ve iklim koşullarına sahip alan var mı? Ağaçları taşımak için hazırlık yapılacak mı? Taşındıktan sonra bakımları nasıl ve kimler tarafından yapılacak? Taşınan zeytinler kurursa ne olacak?’ gibi soruların cevapları belirsiz. Bugüne kadar bazı yerlerde zeytinler taşındı, ancak bu örnekler incelendiğinde çoğunun kuruduğunu görmekteyiz. Özetle ‘kesmiyoruz taşıyoruz’ denilerek kamuoyundan gelecek tepkiler hafifletilmeye çalışılıyor.”


ARŞİV