KA.DER (Kadın Adayları Destekleme Derneği) Karaköy Rotary Kulübü’nün desteğiyle 23 Kasım Cuma günü Kozyatağı Kültür Merkezi’nde “Kadına Yönelik Şiddeti Önleme ve Arabuluculuk” paneli düzenledi. KA.DER Yönetim Kurulu Üyesi Avukat Arabulucu Handan İlağa ile Kalamış Rotary Kulübü üyesi Uzman Eczacı Belkıs Ünver’in konuşmacı olduğu panele, Kadıköy Belediyesi Başkan Yardımcıları Bahar Yalçın ile Keriman Nalbant, KA.DER Kadıköy Şube Başkanı Arzu Nizamoğlu ile KA.DER ve Rotary Kulübü üyesi kadınlar katıldı.
“DESTEK OLMALIYIZ VE DAYANIŞMALIYIZ”
Panel, KA.DER Kadıköy Şube Başkanı Arzu Nizamoğlu’nun KA.DER’in çalışmalarını anlatması ile başladı. Nizamoğlu’nun bilgilendirmesinin ardından söz alan Kadıköy Belediyesi Başkan Yardımcısı Bahar Yalçın, “Kadına yönelik şiddet ilk olarak evde kız çocuklarına ‘sen kız çocuğusun böyle durma, oturma ve gülme’ ile başlıyor, ‘ayıp onu yapma’ ile devam ediyor. ‘Sen neden benim mesajıma cevap vermedin diye’ sorular… Bizler bu sorular karşısında kendimizi açıklamak zorunda kalıyoruz. Şiddet yavaş yavaş hayatımıza giriyor. Daha fazla görünür ve hayatın içinde olmalıyız. Kendimizi hatırlatmalıyız. Birbirimize destek olmalıyız ve birbirimizle dayanışmalıyız.” diye konuştu.
“YAŞAMIN HER ALANINDA OLMALIYIZ”
Kadıköy Belediyesi Başkan Yardımcısı Keriman Nalbant da, “Belediye’de göreve başladığım zaman ilk kadın encümen üyesi oldum. Şu an ise 7 encümen üyesinin 6’sı kadın. Kadınlar her alanda başarılılar. Çünkü bir anda birçok işi yapabiliyorlar. Örneğin kadın öğretmenler daha başarılıdır. İş alımında kadınlara daha fazla öncelik verilmesinden yanayız. Çünkü kadınların yaşamın her alanında olması gerekiyor. Örneğin kadın zabıtaların farkındalık getireceğini düşünüyorum.” şeklinde konuştu.
FİZİKSEL VE CİNSEL ŞİDDET İÇ İÇE
“Kadına Yönelik Şiddeti Önleme” başlığı altında konuşmasında aile içi şiddete yer veren Belkıs Ünver, “Şiddet insan yaşamının her alanında görülebiliyor. Daha sonra da artarak devam ediyor. Şiddet; ekonomik, fiziksel, psikolojik ve cinsel şiddet olarak karşımıza çıkıyor. Yapılan araştırmalar fiziksel ile cinsel şiddetin iç içe olduğunu gösteriyor.” dedi. Şiddete maruz kalan kadınların duygusal yaraları ömür boyu yaşadıklarını söyleyen Belkıs Ünver, şiddetin babadan oğla, mağduriyetin ise anneden kıza nesilden nesile taşındığını, şiddet mağduru çocukların ya çok sessiz ve pasif ya da çok agresif, asi ve saldırgan olduğuna işaret etti.
“ŞİDDET YÜCELTİLİYOR”
2018 yılının Ocak ayında 28, Şubat ayında ise 47’i kadının öldürüldüğünü vurgulayan Belkıs Ünver, konuşmasını şöyle sürdürdü; “Ülkemizdeki şiddet mağdurlarının yüzde 90’ı aile bireylerinin kurbanıdır. Ülkemizde kırsal kesimde ‘kol kırılır yen içinde kalır, kızını dövmeyen dizini döver’ gibi sözler ile şiddet yüceltilmektedir. Kentsel kesimde ise kadınlar şiddeti gurur kırıcı olarak gördükleri için ses çıkarmıyorlar.” 25 Kasım’ın tarihsel sürecine de değinen Ünver, sözlerine şu bilgiyi de ekledi; “İtalya’nın güneyindeki Pieorante bölge mahkemesi kadına şiddet uygulayanları vatandaşlıktan çıkarmakta. Amerika Birleşik Devletleri Georgia Üniversitesi’ndeki Dr. Brian da hayvanlara şiddet uygulayan çocukların ileride kadınlara şiddet uygulayıcını söylüyor.”
Belkıs Ünver’in konuşmasının ardından Avukat Arabulucu Handan İlağa ise “Kadına Şiddet ve Arabuculuk” konusu çerçevesinde görüşlerini katılımcılarla paylaştı. Ülkemizde kadına yönelik şiddetin 4320 sayılı Ailenin Korunması Hakkındaki Kanun, 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun ve en önemlisi de İstanbul Sözleşmesi hükümleri ve ilgili başkaca yasal düzenlemeler ile önlenmeye çalışıldığını söyleyen Avukat Arabulucu Handan İlağa, “Şiddete uğrayan kadına sağlanacak geçici sığınma yeri masrafları, sağlanacak geçici korumanın ücreti, yapılacak maddi yardım ödeneği, tedavi masrafları, atanacak avukatın ücreti İstanbul Sözleşmesi hükümlerine göre devlet tarafından bedelsiz olarak karşılanmak zorundadır.” dedi.
“ÇOCUK GELİNLER ARTABİLİR”
Handan İlağa, “2016 yılında hükümet ‘‘Boşanma Komisyonu’’ raporu hazırlamıştır. Bu rapor kadına yönelik şiddet konusunda hiçbir önlem içermiyor. Raporda mevcut yasal hakları da ortadan kaldıracak önerilerde bulunulmaktadır. Örneğin; 15 yaş altı kız çocuklar ile evlilik kanuna göre yasaktır. Ancak taslaktaki öneriye göre 15 yaş altı kız çocukları ile yapılan evliliklerin 5 yıl sonra denetlenmesi ve evlilik sorunsuz ise bu eylemin suç olmaktan çıkartılması var. Böyle bir düzenleme çocuk gelinlerin desteklenmesi demektir ve kabul edilmesi mümkün değildir. Tecavüze uğrayan çocuk 15 yaşından küçük ise kamu davası evlenmiş olsa dahi devam etmektedir. Taslak ise evlilik varsa artık suç olmasın demektedir. Bu da cinsel istismarı engellemek yerine arttıracak olan bir tekliftir.” diyerek rapordaki önemli bir noktaya değindi.
“KORUMA KARARI İÇİN 15 GÜN”
Raporda ayrıca şiddete uğrayan kadının karakola müracaatı konusunda mesai saati kısıtlamasının önerilmesinin de yer aldığını ifade eden Handan İlağa, konuşmasına şöyle devam etti; “Yapılan istatistiklere göre şiddete uğrayan kadın gece yarısı ya da sabaha karşı karakola, jandarmaya ve hastane acil servisine sığınmak zorunda kalabilmektedir. Şiddete uğrayan kadınlara gece gelince kapalıyız sabah gelin mi denilecektir? Ayrıca mahkemelerce verilen uzun süreli koruma kararlarının delil getirilmez ise 15 gün gibi kısa süreye çekilmesinin önerilmesi de söz konusu.”
“AİLE İÇİ ŞİDDETTE ARABULUCUK UYGULANAMAZ”
Avukat Arabulucu Handan İlağa, “Arabuluculuk tarafların kendi çözüm yollarını kendilerinin bulduğu bir sorun çözüm yöntemidir. Bu çözüm yönteminde mahkemelerdeki hâkimler gibi sorunun çözümünü arabulucu yapmaz. Taraflar kendi çözümlerini kendileri yaratır. Adalet Bakanlığı tarafından ‘Boşanmanın mali hükümleri’ ve ‘Çocuğun ebeveyn ile şahsi münasebeti’ konusunda ‘Zorunlu Aile Arabuluculuğu’ getirilmesi yönünde çalışmalar yapılmaktadır. ‘Zorunlu Aile Arabuluculuğu’ na gidilmesinin kadın hakları yönünden son derece sakıncaları vardır.” dedi.Aile hukukunda da ‘Zorunlu Aile Arabuluculuğu ‘ sistemi getirildiği takdirde kadının doğrudan mahkemeye gitme hakkına sahip olamayacağını, önce mahkemedeki Arabulucu Merkezi’ne gitmek zorunda kalacağını dile getiren Handan İlağa, konuşmasına şöyle devam etti; “Ancak burada gizli bir tehlike var. O da İstanbul Sözleşmesi hükümlerine göre ‘Aile içi şiddet’ var ise arabuluculuk yöntemi uygulanamaz. Şiddetin fiziki şiddet olması şartı yoktur. Psikolojik, ekonomik her türlü şiddet ‘Aile içi şiddet’ olarak kabul edilmektedir. Kadın arabulucuya ‘Aile içi şiddet vardır’ dediği anda arabulucu müzakereleri derhal sonlandırmak zorundadır. Ancak kadınlar bu haklarını bilmemektedir, arabulucu da müzakerenin başında kadına ‘Aile içi şiddet var mı ?’ sorusunu sormaz ise kadınlarımız aile içi şiddet sorunlarını arabulucu ile çözmeye mahkum edilmiş olacaklar ve arabulucuda yapılan görüşmelerin gizli olması ilkesi gereğince yaşanan aile içi şiddet vakalarının gizli kalması tehlikesi oluşacaktır.”