Öğrencilik yıllarında yerleştiği Kadıköy’ü “Rahat ve özgür bir semt” olarak tanımlayan tiyatro oyuncusu Meltem Yılmazkaya, “Tiyatro tuhaf meslek, bir kere ucundan tuttunuz mu sizi bırakmıyor” diyor
Erhan DEMİRTAŞ
Başarılı oyunculuğu ile Güldür Güldür’de büyük beğeni ile takip edilen Kadıköylü tiyatro oyuncusu Meltem Yılmazkaya ile Kadıköy ve tiyatro üzerine söyleştik. Oyunculuk eğitimine Müjdat Gezen Sanat Merkezi Konservatuar Bölümü’nde başlayan aynı zamanda Yeditepe Üniversitesi Tiyatro Bölümü mezunu olan Yılmazkaya, “Kendimi bildim bileli tiyatro vardı hayatımda” sözleriyle tiyatroya olan bağlılığını özetliyor.
“ÖĞRETMEN OLACAKTIM…”
• Tiyatrocu olmaya nasıl karar verdiniz?
Annem beni hep sosyal bir çocuk olarak yetiştirmeye çalıştı. Küçük yaşlardan itibaren kurslara gittim ve iyi bir tiyatro izleyicisi oldum. Tiyatro tuhaf meslek, bir kere ucundan tuttunuz mu sizi bırakmıyor. Durum böyle olunca, tiyatro okumaya karar verdim. Aslında edebiyat öğretmeni olmayı da çok istiyordum ancak zamanı ve mekânı sınırlı bir iş yapamazdım.
• Tiyatro ve sinema dışında neler yapıyorsunuz?
Pulbiber adında bir edebiyat dergisinde köşe yazarlığı yapıyorum. Bu disiplin ve deneyimlerimi insanlarla paylaşmak beni çok heyecanlandırıyor. Her ay yeni heyecan. Bunun dışında müzik var hayatımda, çok fazla bestem var. Ara ara onları paylaşıyorum. Bunun dışında ailem ile zaman geçiyorum.
“BİR KAP SU”
• Hayvanlarla güzel bir iletişimiz var. Nasıl bir deneyim bu?
Hayvanları severdim ama empati kuramazdım. Ta ki hayatıma bir yavru kedi girinceye kadar. Bu deneyimi kazandığınızda birçok hayvan için bir şeyler yapmak istiyorsunuz. Ancak bireysel çaba zor, çünkü sonu yok. Onlara yiyecek bırakmıyoruz. ‘Çöpten bulur’ deyip geçiyor çoğu kişi. Oysaki o çöpe sigarasını da atan var, kimyasal atığını da. ‘Sen olsan yer misin’ diye sorasım geliyor. Kapının önüne bir kap su bir lokma ekmek bırakmak kimseyi yormaz. Aynı evrende aynı havayı soluyoruz. Eğer benim kadar hassas bir yapıya sahipseniz hayvanlarla olan bu deneyim güzel ama zor.
“RAHAT VE ÖZGÜR…”
• Kadıköy ile nasıl bir ilişkiniz var, neler yapıyorsunuz Kadıköy’de?
Doğma büyüme Bakırköylüyüm aslında. Yeditepe Üniversitesi’nde okurken, son yıl Bostancı’da yaşamaya başladım. Rexx Sineması, Barlar sokağı ve Bahariye Caddesi hep hayatımda olan yerlerdi. Artık daha da yakınım, Bahariye’ye taşındım. Ev burada olunca her şeyi burada yapıyorsunuz. Yeni açılan yerlerde kahvaltı yapıp, kahve denemeye bayılıyorum bu ara.
• Kadıköy sanatçılar için nasıl bir semt?
Rahat ve özgür. Her şey elinizin altında. Sinema, tiyatro, konser, opera ne isterseniz. Zaten iki yıl öncesine göre daha kalabalık. Kadıköy’ü tercih eden kesim genelde sanatçılar. ‘Yeni Cihangir’ benzetmesi bu yüzden yapılıyor. Ama Kadıköy’ün olanakları, ulaşımı, düzeni çok daha iyi.
“MÜZİKLE ÖZGÜRÜM”
• Güldür Güldür’deki müzik performanslarınız dikkat çekiyor. Müzikle ilgili bir planınız var mı?
Müzik, benim hep amatör kalmasını istediğim yanım. Daha iyi ve özgür hissediyorum kendimi. Kimi spor yaparak, kimi sigara içerek rahatlar. Ben de şarkı söyleyerek rahatlıyorum. Çok fazla bestem var, ben de arada Youtube sayfamda paylaşıyorum. Bu alanda en büyük isteğim bestelerimi birinden dinlemek. Bir şeyler var ama zaman gösterecek.
• Tanınmak ve ünlü olmak için ekranda görünmek gerekiyor. Bir tiyatro oyuncusu olarak bu durum sizi rahatsız ediyor mu?
Başlarda tuhaf bir utangaçlık vardı, onu üzerimden atmak uzun zaman aldı. Fotoğraf çektirmek istediklerinde bile panikliyordum. İnsan her şeye alışıyor tabi, şimdi insanlar tanıyıp bir şeyler paylaştıklarında seviniyorum ve bu beni besliyor.
Kadıköy’den 5 vazgeçilmeziniz?
Rıhtım
Coffe&shop
Liman rozet
Victor Levi Şarap Evi
Sahaflar