İsviçre’de yaşayan fotoğrafçı-akademisyen Mine Dal’ın, bundan yedi yıl evvelki bir Türkiye tatilinde, Kadıköy’de bir fotoğraf karesi ilişti gözüne. Önce şaşırdı, sonra duygulandı. Ve deklanşörüne basarak o anı ölümsüzleştirdi. Osmanağa Cami’nin hemen bitişiğindeki Pavlonya Sokak’taki bu fotoğraf karesinde; tabureler, şemsiye, sehpa ve türlü cisimler ve duvara asılı bir Atatürk tablosu vardı…
“Bu kadar karmaşık bir ortamda Atatürk’ün fotoğrafının bulunmasına şaşırdım. Anlam veremedim ama çok da hoşuma gitti. O zamandan beri gittiğim her yerde Atatürk’ü arar oldum” diyen Mine Dal, Türkiye kazan kendisi kepçe misali gezmeye başladı. 2013-2020 yılları arasında, onlarca kasap, fırın, market, işyeri, kuaför gibi mekanlara girip çıkarak duvarlardaki Atatürk fotoğraflarını çekti. Bu koleksiyon yaklaşık 11 bin fotoğrafa ulaşınca da, yaşadığı Zürih’teki Patrick Frey Yayınevi’yle anlaşarak bir kitap hazırladı; “Halkın Atatürk’ü” (Everybod’s Atatürk)
Türkçe ve İngilizce yayınlanan 651 sayfalık kitapta 364 fotoğraf bulunuyor. Önsözünü yazar-müzisyen Zülfü Livaneli, son sözünü de siyasetçi-gazeteci Altan Öymen’in kaleme aldığı kitap, yayınevinin internet sitesinde 68 İsviçre Frangı (yaklaşık 1000 TL) karşılığında satılıyor. Dağıtımı bütün dünyada gerçekleştirilen kitabın Türkiye’deki satışını ise Robinson Crusoe kitapevi üstlendi. Kitap Türkiye’de 250 TL’ye satılıyor.
KALPTEKİ ATA İMZASI
Mine Dal, kitabın ismindeki gibi halkın Atatürk’ünü belgelemek istediğini belirterek, “Hiçbir yasa, kural olmadan herkesin duvarlarına Atatürk’ü asması ilginç bir fenomen. Böyle bir şey dünyada yok. Ne Lenin Rusya’da günlük hayatın böylesine içinde, ne Mao Çin’de. Vefatının ardından 83 yıl geçti, Atatürk hep var.” diyor. Bu kitabın, alışılmışın dışında bir eser kitap olduğunu, çünkü diğer Atatürk kitaplarında hep aynı fotoğrafların kullanıldığını vurgulayan Dal, şunları söylüyor: “fotoğrafları çekerken çok değişik tepkilerle karşılaştım. Mesela Moda’da bir dükkan sahibi ajan olduğumdan şüphelendi. Başka bir yerde de karakolda sorgulandım. Öte yandan bu fikrimi çok beğenip gururla duvarlarındaki Atatürk resimlerini gösterenler de oldu. Tepkilerin bu kadar uç noktada farklı olması, bence herkesin bu durumu kanıksamış olmasından kaynaklanıyor. Her yerde, her duvarda Atatürk var neredeyse ve benim bunların fotoğrafını neden çektiğimi anlayamıyorlardı. Bir anımı anlatayım; güney bölgesinde bir seradaydım. Seracı gence, gayet ukala bir tavırla ‘Sizin kulübenizde Atatürk fotoğrafı yokmuş’ dedim. ‘Atatürk bizim kalbimizde’ diye yanıt alınca, ben yine aynı ukalalıkla ‘Evet yani zaten hepimizin kalbinde’ deyince, seracı genç eliyle tişörtünü sıyırıp tam kalbinin üstündeki Atatürk dövmesini gösterdi… Şaşırdım, hemen çektim fotoğrafını. O fotoğrafı da kitabın arkada kapağına koydum”
Atatürk’ün çok yönlü varlığı…
Kitabın tanıtımında şu ifadelere yer veriliyor; “Bu kitap, çağdaş Türkiye'de gündelik yaşamında görsel bir yolculuk... Mine Dal, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün çok yönlü varlığının izlerini aramak için Türkiye'yi çok gezdi. Türk toplumunun çok yönlü bir portresi ortaya çıktı. Atatürk'ün sembolik figürü, günümüz sosyal ve kamusal yaşamının hemen hemen her alanına nüfuz eder: terzide, kasap veya manavda, restoranlarda ve okullarda, kuaför ve ayakkabı mağazası - nereye bakarsanız bakın Atatürk'ü bulacaksınız. Atatürk, Türkiye'yi modernleştirmek için sosyal, yasal ve ekonomik reformlar yaptı. Mine Dal'ın fotoğrafları büyük şehirlerde olduğu kadar Anadolu köylerinde, kıyı ve dağlık bölgelerde de günlük yaşamı gösteriyor. Türk halkının açık fikirli, kozmopolit bir Türkiye'ye olan bağlılığını da yansıtıyor.”