Moda sevgisini kitap yapan Karikatürist-yazar İzel Rozental, ‘’Moda benim ilk aşkımdı, hala da öyle. Ama bu aşka karşılıksız kalmadı, Moda da bana çok şey verdi’’ diyor
Gökçe UYGUN
Moda sakini karikatürist-yazar İzel Rozental, semtine duyduğu aşkını satırlara döktü, “Moda Sevgilim ‘Yeniden’” diye bir kitap yazdı. Kırmızı Kedi Yayınları’ndan çıkan kitapta, 40 yılı aşkın sürede değişen semtin nabzını tutuyor. Bunu yaparken de kâh anılarından, kâh hayallerinden kâh Moda’nın ikonik isimlerinden besleniyor.
Rozental ile semtin en sevdiği mekânlarından olan Moda Deniz Kulübü’nde buluştuk, iflah olmaz Moda sevgisini konuştuk.
● Aslında bu kitabın ilkini 7 yıl önce yazdınız “Moda Sevgilim” adında. Şimdi neden tekrar kaleme alma ihtiyacı duydunuz?
Aslında ilk kitap Heyamola Yayınları’nın “40 Semt 40 Kitap” serisinin bir parçası idi. Açıkçası bana sipariş edildi böyle bir kitap hiç aklımda yokken. Biraz aceleye geldiği için biraz eksik kalmıştı. Yazamadığım yerler, kişiler vardı. Ağzımda buruk bir tat bırakmıştı kitap. O nedenle şimdi yeniden yazdım kitabı. Bazı öyküler aynı kaldı ama eklemeler, kısaltmalar yaptım.
● Size ‘sonradan Modalı’ desek doğru olur mu?
Evet. Eşim Nita Modalı. Evlenip ‘içgüveysi’ geldim buraya! (gülüyor)
● Caddebostan’da yaşarken Moda’ya gıptayla bakarmışsınız…
Öyle. Nişanlandığım güne dek Modalı olamamıştım. Moda’ya, kedinin ciğere baktığı gibi hep uzaktan bakmıştım. Karım Modalı olduğu için onu sevdim diyecek halim yok da (gülüyor), ama hakikaten güzel bir tesadüf oldu.
● Moda, sizi aşkta da kendine çekmiş…
Moda aşk yeri zaten. Hatta bence Moda sahil yoluna ‘Âşıklar Yolu’ filan denilmeli. Hatta belki böyle bir isim konulursa insanlar daha sahip çıkarlar, daha temiz tutarlar.
● ‘Sanatçı olunmaz, doğulur’ diye bir klişe vardır. Peki ya ‘sonradan Modalı’ olunabiliyor mu?
Bu semtin, insanı kendine çeken bir tılsımı var. Belli bir süre burada yaşadıktan burası benimsendikten sonra Modalı olunabilir. Zira buranın çok kültürlü bir yapısı var ve o hiç değişmez. Her sosyal katmandan insan bir süre sonra Modalı olur.
● Ama sanki bu bahsettiğimiz çok kültürlülük, geçmişte daha yoğundu. Mesela belki de o nedenle 6-7 Eylül olayları burada o kadar da sert yaşanmadı. Ne dersiniz?
Yok, 6-7 Eylül burada da sert yaşandı. Ama bunu yapanlar Modalı değil, dışarıdan gelenlerdi. Yani hiçbir Modalı, komşusu olan gayrimüslimlere zarar vermedi. Evet, Moda’da çok kültürlülük hala var, azınlıklar rahatça yaşıyorlar. Çünkü komşunu tanıdıkça düşman olmazsın. Gerçi Ermeniler hala tehcirden, Rumlar mübadele ve 6-7 Eylül’den bahsetmezler, Yahudiler zaten çok kapalı bir toplumdur.
● Modalı olmanın yazılı olmayan kuralları var mı sizce?
En başta saygı! Çok enteresandır burada siyasi kavga olmaz. Sert tartışmalar olur ama kavgaya varmaz. Moda’da sağ kesim de sol kesim de üst düzeyde temsil edilmiş. Düşünün ki bir yanda DP’lilerin geldiği Moda Deniz Kulübü, öte yanda CHP’lilerin Lozan Kulübü vardı.
Modalı, semtine zarar verecek girişimlerin karşısında hep sesini yükseltir. İçki yasağı, Moda sahil yolunun otoyol olması protestolarını hatırlayın. Ayrıca, Modalılar alışkanlıklarına bağlı insanlardır. Aynı esnafı tercih ederler hep.
● Semtin ikonik isimleri varmış. Peki, şimdi var mı öyle kişiler? Misal bundan 50 yıl sonra biri Moda’yı yazsa, bahsedecek isim bulabilir mi?
Belki kitapta bahsettiğim kişiler artık hayatta değil ama mesela emekli olan taksici-dolmuşçuların oğulları, akrabaları var şimdi de. O gelenek sürüyor yani. Çünkü Modalının esnafla kurduğu bir ilişki vardır, kolay kolay bozulamayan, hep canlı kalan. Şimdi de var elbette. Mesela Kadıköy Belediyesi’nin Bülent isminde bir temizlik görevlisi var. Ben hangi saatte Moda sahile gidersem gideyim hep on görevi başında görürüm. Her sabah sahili boydan boya gezer, çöpleri toplar. Hatta kargalar çöp poşetini delip, çöpleri ortalığa saçar. Bülent o çöpleri tekrar tekrar toplar. Onun hikayesi yazılmaz mı hiç?
● Moda’nın bir özelliği de sokak hayvanlarına sevgisi.
Evet, o kesinlikle Moda kültürüne ait bir şey. Öyle ki, biri tatile çıkınca sokak hayvanlarını besleme nöbetini hemen diğer Modalılar aralarında paylaşılıyor. Köpeğimiz Tarçın’ın ölümüne çok çok üzüldüler mesela…
● Modalıların semt tutkusunu başka bir ilçede pek görmedim ben. Düşünsenize Moda aşkı size 200 sayfalık kitap yazdırmış! Nasıl bir sevgi bu?
Moda’nın havasından sanırım! Buradan pek çok yazar, sanatçı, şair, müzisyen çıkmış. Nazım Hikmet bile ülkesini terk edip Rusya’ya gitmeden evvelki gece Mühürdar Gazinosu’ndan güneşin batışını seyretmiş. Moda’nın böyle bir tılsımı var.
Çok fazla da reklam yapmayalım (gülüyor). Modalılar rahatsız oluyor çok insan geliyor diye.
● Evet, o çokça tartışılan bir konu. Ama İstanbul’un başka yerlerinde yaşayan insanların Moda’ya gelmesini engelleyemezsiniz ki…
Yok yahu, niye engelleyelim ki! Gelsinler tabi, Moda’yı, İstanbul’u tanısınlar. Ama özelikle metronun yapılışından sonra çok kalabalıklaştı Moda. Modalılar bilhassa hafta sonu dışarı çıkmamayı tercih ediyor. Moda’yı bir atraksiyon alanına, bir lunaparka çevirmemek lazım. Mesela Kadıköy Lisesi’nin bahçesinde panayır gibi bir şey yapılıyor. Keşke olmasa…
Tutucu biri değilim. ‘Ah geçmiş çok güzeldi’ diye nostalji yapmıyorum. Değişim şart. ‘Değişmeyen tek şey değişimin kendisi’ demiş filozof. Moda da zaten kendiliğinden değişiyor, yeter ki zorlama olmasın. Buranın zaten kendini cazip kılan doğal güzellikleri var, ekstra bir şey ekleme gerek yok. Moda doğal haliyle çok güzel ve bu şekilde korunmalı.