'Kadıköy seyircisi ‘Japon' değil'

Kadıköylü oyuncu Barış Kıralioğlu, “Biz tiyatrocular, tepki vermeyen izleyiciye ‘Japon’ deriz. Kadıköy seyircisi coşkuludur” diyor

20 Mayıs 2016 - 09:58

GÖKÇE UYGUN
Gazete Kadıköy okuyucuları ve Kadıköylüler onu mutlaka tanıyordur. Ya rol aldığı/yönettiği oyunlardan ya da en az kendisi kadar ünlü köpeği Jön’den… Tiyatro ve sinema oyuncusu, yönetmen Barış Kıralioğlu’ndan bahsediyoruz. Kısa meslek yaşamında 17 oyunda rol adı, 14 oyun yönetti. Her daim faal bir tiyatro insanı olan ‘Jön’ün babası’ ve oyuncu Kıralioğlu ile kahkahalar eşliğinde  samimi bir söyleşi gerçekleştirdik.

 
-    86 doğumlu genç bir oyuncusun. Sahne tozu ile ilk nasıl tanıştın?
İtalyan Lisesi’ndeyken merak sardım, okul tiyatrosuyla başladım. Sonra 2003 yılında bir gün annem gazetede ‘Gazanfer Özcan Tiyatrosu yetiştirilmek üzere genç oyuncular arıyor’ diye ilan gördü. Başvurdum, sınavı kazandım, orada eğitim aldım ve bir oyunda oynadım. Böylelikle  profesyonel tiyatro yaşamım başlamış oldu yani oyunculuğu meslek olarak seçtim. Beykent Üniversitesi’nde Oyunculuk bölümünde burslu olarak okudum. Öğrencilik dönemimde çeşitli tiyatrolarda yer aldım. 2006-2011 arası Tiyatro Açıkça’nın oyunlarında rol aldım, oyunlar yönettim. Sonra da, 25’imdeyken Beyoğlu’nda ‘Tiyatro Barbone’ adıyla kendi alternatif sahnemi açtım. 3 yıl boyunca oyunlar sergiledik ama maddi imkansızlıklardan kapatmak zorunda kaldım. Bir süre serbest çalıştım. 2 yıl Tiyatro Yan Etki’nin 2 oyununda oyandım. Şuan da Tiyaro Kedi’deyim. Haldun Dormen ile Müfettiş oyununda oynuyorum. Ayrıca 8 yıldır sahnelenen Kibarlık Budalası oyununda bir oyuncunun yurtdışına gitmesi üzerine ekibe dahil oldum. Ayrıca genç mezunlarla Kaplan Maplan isimli bir çocuk oyunu sahneye koydum.

 
-    Hep özel tiyatrolarda yer almışsın. Şehir ve devlet tiyatrolarına bakışın nedir?
Liseden beni ŞT oyunlarını severek takip ederim. DT’ye ise nadir giderim. ŞT oyuncularının disiplinlerine hayranım. Haftanın 5-6 günü sahneye çıkıyorlar, işleyen demir gibiler. Çok iyidir ŞT oyuncuları ama başka birşey yapmaya zaman bulamadıkları için onları pek televizyonda ya da sinemada görme şansımız olamıyor. Ben de şahsen ŞT’de bir oyun yönetmeyi, ileride bir gün de –o yoğun tempoya ayak uydurabileceğim bir zaman- rol almayı da çok isterim.

 
-    Sahnede oynamak mı yönetmek mi diye sorsam…?
İkisinin de sevdiğim tarafları var. Ama bir oyuncunun yönetmenlik yapmasının şöyle bir avantajı oluyor; oyuncu ile empati yapabiliyor. Mesela ben uzun provaları sevmem bir oyuncu olarak. Yönettiğim oyunlarda da provaları kısa tutmaya çalışırım. Ayrıca yönetmenlik yaptığım oyunun her temsiline de mutlaka giderim. Hatta o nedenle artık kendime de ufak bir rol koymaya başladım. Sinemada yönetmenin bir karede görünmesi gibi. (gülümsüyor)

 
-    Tiyatro oyuncularının televizyon dizilerinde oynaması hakkında ne düşünüyorsun?
Ben de 3 yıl önce Salih Kuşu dizisinde İtalyan aşçı rolünde oynamıştım, kısa ve güzeldi ama uzun süremedi. Benc tiyatrocuların dizilere mesafeli durmasının nedeni çoğunlukla hızlı ve özensiz işler yapılması… Elbette İkinci Bahar gibi efsane diziler de yok değil. Ama genelde diziler hızlı yapılıp, hızlı tüketiliyor. Ben o nedenle daha kalıcı olduğu için sinemayı daha çok seviyorum. Tabi ki tiyatronun yeri bambaşka. Keşke haftada 5-6 gün sahnede olabilsem…

 
-    Dikkatimi çekti; İtalya ile bağlantılı roller hep sana mı geliyor?
Biraz öyle (gülümsüyor). Çünkü İtalyanca bilen sanatçı az. Yöentmen olarak Ferzan Özpetek, oyuncular Serra Yılmaz, Mehmet Günsur, bizim jenerasyondan birkaç kişi ve ben.

 
-    Türkiye’de yıllardır hep ‘tiyatro izleyicisinin az olduğundan’ yakınılır. Senin gözlemin nedir?
Seyircisi olmayan bazı tiyatrolar bunu söylüyor ama seyircileri olsun diye de bir çaba göstermiyorlar. Günümüzde sosyal medyayı çok iyi kullanmak lazım çünkü artık insanlar oyunlara oradan ulaşıyorlar. İyi bir oyun, iyi oyuncular, iyi duyuru… Bunlar sağlanırsa seyirci geliyor mutlaka. Seyirci azalmış değil.

 
-    Kötü bir rol canlandırmak istiyormuşsun. Neden?
bugüne kadar hep komedi rollerinde oynadım. Ciddi oyunda  bile herkes bana gülüyor. Komik bir yönüm var biliyorum (gülüyor). Ama artık kötü bir karakteri de oynamak isterim. Öyle bir rolde olayım ki insanlar benden korksun, nefret etsin. Çünkü oyunculuk çok kapsamlı bir şey. Her yönünü tatmak istiyorum. 

 
-    Sezon bitiyor ama siz Yamyamlar oyununu sahnelemeye başladınız.
Evet, tam da sezon sonuna yaklaşırken, İstanbul’da yaşayan İtalyan yönetmen arkadaşım Andrea Cariglia’dan bu oyun teklifi geldi. Ben de zevkle kabul ettim. Zaten normalde tiyatrolar,  2 yılda bir yapılan Tiyatro Festivali için oyunlar hazırlarlar bu dönemde. Birkaç temsil yapıp, gelecek sezona dek ara verirler. Bir nevi yeni sezon oyunlarının ön hazırlığı olur bu. Biz de öyle yapacağız. 4-5 temsil sonra yaz arası verip, Ekim’de tekrar başlayacağız.

 
-    Yarım saatlik, ilginç bir oyun. Afişte ‘Nefretin sınırları hakkında bir oyun’ diyor. Biraz anlatır mısın?
Andrea Cariglia'nın sahneye koyduğu benim hem yardımcı yönetmeni olduğum hem de oynadığım bir oyun. Tek perdelik kısa bir trajedi diyoruz. Aslında bir masal gibi, şiirsel bir sahneleme var. Hep klasik tiyatro yapmış biri olarak benim için de ilginç bir deneyim. Seyirci, alışılagelmişin dışında bir oyun izleyecek.
Ben 3 farklı roldeyim, tüm kötü adamları oynuyorum. Dilenci 3 kadının, toplum tarafından dışlanmasını anlatıyoruz. İnsanların kendi gibi olmayanlara karşı nefretini…  Avrupa’ya büyük bir göç var ve mültecilere karşı hoşgörüsüzlük sözkonusu. Aynı şekilde Türkiye’de de Suriyelileri dışlayanlar var. Andrea bu oyunu, günümüzü düşünerek yazmamış ama günümüze de hitap ediyor.

 
-    Biraz da sinemadan bahsedelim. Yakın zamanda Kızkaçıran filminde rol aldın, değil mi?
Evet. Daha önce birkaç sinema filminde kısa roller almıştım ama Kızkaçıran başrollerden birini oynadığım ilk film. Komik bir yol hikayesi. Vizyondan kalktı ama yakında televizyondan izlenebilecek.

 
-    Yeni sezonda yeni oyunların olacak mı?
Müfettiş sürecek. Hatta sezonu kapatmıyoruz biz. Yazın da oynayacağız. Akasya AVM içinde bir sahne açılıyor. Haziran ve Temmuz’da orada sahneleyeceğiz. Zaman zaman da Kadıköy Halk Eğitim’de oluyoruz. Tiyatro Kedi’nin yeni oyunu Kanlı Nigar’da rol alacağım yeni sezonda.

 
Köpeği Jön de oyuncu olacak!
Biliyorsunuz, Kadıköy Belediyesi’nin ‘Satın alma sahiplen’ kampanyasıyla barınaktan edindiğim köpeğim Jön var. Onu artık tüm Kadıköy tanıyor, hatta benden daha ünlü! (kahkahalar) Jön’ün bu şöhretinden faydalanıp, daha çok kişinin barınaktan hayvan sahiplenmesine vesile olmak istiyorum. O nedenle aklımda bir oyun var; Jön Müzikal diye… Jön ile sahnede, çocuklar için bir müzikal yapmayı planlıyorum. Jön ile provalara henüz başlamadık ama kendisi çok uslu olduğu için rolünü kolayca yapacağına inanıyorum (gülüşmeler)

 
Kadıköy’ün ‘Japon’ izleyicileri…
-    Kadıköy izleyicisi çok coşkuludur. Oyundan sonra çılgınlar gibi alkışlar. Biz oyuncuların tepkisiz seyirci için kullandığı ‘Japon seyirci’ deyişi vardır. Kadıköylüler asla Japon değil. Tam tersine, içinde Akdeniz iklimini içinde barındıran, iyi bir seyirci...
-    Kadıköy Tiyatrolar Platformu’nu meslektaşlarım aracılığıyla takip ediyorum, önemsiyorum bu oluşumu. Bir hayalim var tiyatroya dair; sadece Kadıköylü tiyatrolar için değil de İstanbul’daki tüm tiyatroların biletlerinin satılabileceği bir web sitesi olsa… Hatta Taksim, Kadıköy meydanı, Bağdat Caddesi gibi merkezi yerlere de gişeler konulsa ve seyirci tüm biletlerini oradan alabilse…



 

ARŞİV