'Mizah herkese gerekli'

Grafik-mizah çalışmalarıyla bilinen Kadıköylü görsel sanatçı Doğan Arslan, “Güven ve sevginin zedelendiği, adaletin olmadığı toplumlarda mizah yapmak zor” diyor

17 Aralık 2015 - 16:40
Gökçe UYGUN
Akademik ve sanat yaşamında fotoğraf, illüstrasyon, grafik, kolaj, karikatür gibi farklı çalışmalar üretiyor. Eserleri ödüller kazanıyor, kara mizah içeren bazı üretimleri de sosyal medyada oldukça popüler. Çalışmalarında daha çok politik, sosyal ve kültürel konuları işliyor. Kadıköylü görsel sanatçı Doğan Arslan’dan bahsediyoruz. Sanatçı, geçtiğimiz günlerde  “Grafik-Mizah” isimli kişisel bir sergi açan, İstanbul Medeniyet Üniversitesi, Sanat ve Tasarım Fakültesi İnteraktif Medya Bölüm Başkanı Arslan ile konuştuk.
 
İşlerinizdeki temalar evrensel. ‘Herkes için’ çiziyor gibisiniz…?
Tespitinizde haklısınız!. Benim konum insan merkezli evrensel düşüncelerdir. Yaptığım çalışmalar yıllar geçse bile sesi olmayanlarının sesi ve soluğu olsun isterim. Çalışmalarımı aşk gibi, sevgi gibi, hava gibi herkes kullansın isterim.

Dünyayı ‘çizerek’ daha güzel/iyi bir yer haline getirebileceğinize (siz ve sizin gibi duyarlı sanatçılar) dair bir inancınız/hayaliniz var mı?
Türkiye ve diğer ülkelerdeki evrensel insani problemleri gördüğümde vicdanen bu konuda bir şeyler yapmam gerektiğini hissediyorum. bir birey olarak yaptığım çalışmalarla tepkimi ulaşabildiğim yere kadar ulaştırmaya çalışıyorum.

Çalışmalarınızda daha çok politik, sosyal ve kültürel konuları işliyorsunuz. Sanatçıda böyle bir duyarlılık olmak zorunda mı sizce?
Bu  benim tercihim. Herkes bu konulara eğilmek zorunda değil. Suya sabuna dokunmayan ve daha çok eğlendirmek amaçlı mizah yapan sanatçılarımız da var. Bu tür mizah da olmalı. Politik çekişmelerden bunalan ve yorulan toplumlarda zekice ve eğlence odaklı mizahın önemli olduğuna inanıyorum.

Terörist yazılı kuşlar çiziminizi sosyal medyada, terörist kelimesi yerine ‘fahişe’ yazılarak paylaşıldığını gördüm.  Siz ne düşünürsünüz bu paylaşımlar hakkında?
Doğrusu bu değiştirilen kelime de bir şekilde orijinal kullanımıyla da ilişkili.  Çalışmanın içeriği çok da değişmemiş. Hatta insanların bu çalışmayı ufak bir değişiklikle kendilerine mal etmesi hoşuma gitti diyebilirim.

Gördüğüm kadarıyla ‘trajikomik eserler’ üretiyorsunuz. Ne dersiniz bu tanıma?
Benim bazı çalışmalarımda kullandığım mizah dili “kara mizah”tır. Ciddi ve üzücü bir duruma yönelik yapılan ironinin, yüzümüzde oluşturduğu tebessüm olarak tanımlayabiliriz. Mesela barış güvercinin gagasında zeytin dalını taşıması yerine silahı alarak uçması…

Bu ülkede mizah yapmak... Zor mu, kolay mı mesela?
Türkiye’de mizah yapmanın zor olup-olmadığı mesele değil. Esas mesele, bu ülkenin renklerini oluşturan farklı din ve ırktaki insanların en temel haklarda dahi hemfikir oluşturamamasıdır. Biliyorsunuz halen 1980 askerlerin yaptığı darbe anayasasıyla yönetiliyoruz. Dolayısıyla herkesin gönül rahatlığıyla hem fikir olup, kabul edeceği insan merkezli sivil kanunlar gelmedikçe, bu ülkede herkes diken üzerinde olacaktır.

‘’Mizah farklı toplumlar arasında bir köprü vazifesi görür. Mizah, insanidir, her insan için gereklidir" demişsiniz bir röportajınızda. Bu bağlamda, Türkiye’deki kutuplaşmanın giderilmesinde mizaha/mizahçılara düşen rol nedir sizce?
Çok güzel bir soru Gökçe Hanım! Türkiye’deki kutuplaşmanın giderilmesinde sadece mizahçılara görev düşmüyor. Ayrıca eli kalem tutan, dilini kullanabilen, görebilen, yazabilen, müzik yapabilen bütün insanlara vazife düşmektedir. Yapacağımız tek şey, birbirilerimizi ön yargısızca yaklaşıp, içimizdeki duvarları yıkarak, koşulsuz sevgiyle iletişime geçmek. Mizahın muhalif ve eleştiri tarafı vardır. Bu özellikleri mizah sanatçıları veya edebiyatçıları yapıtlarında zeka ve espriyi ustaca birleştirebildiğinde, karşı tarafında hayranlıkla takdir edeceğini düşünüyorum. Tabii bazı politikacıların veya siyasetçilerinde alnının teriyle yapılan mizaha hoş görüyle bakabilmeli. Ama şunu da hatırlatmak isterim ki, mizahtan ve estetikten yoksun, katı, kaba ve hakaret boyutunu açmış bir karikatür veya yazı mizah değildir.

Atölyeniz Yeldeğirmeni'nde. Neden Kadıköy’ü tercih ettiğinizi öğrenmek isterim.
Kadıköy’de 3 yıla yakındır yaşıyorum. Daha önce 15 sene New York ve Londra gibi dünya şehirlerinde yaşadım. Kadıköy’de bulunmaktan memnunum. sanat ve kültür denince Taksim ve Beyoğlu’ndan sonra akla ilk gelen Kadıköy. Hem iş yerime (İstanbul Medeniyet Üniversitesi) yakın olması hem de sanat- kültür mekanı olması öncelikli tercihimdir. Tabii bu ilçeyi tercih etmemim diğer sebeplerinden biri de burada güzel sanat insanların yaşaması. Mesela Moda’da oturan Gürbüz Doğan Ekşioğlu gibi değerli sanatçılarımızla bir araya gelip bir kafede çay içmek gibisi yok…

Siz de gözlemlemişsinizdir Yeldeğirmeni son zamanlarda oldukça değişen, gelişen bir semt. Bu hareket/enerji,  sizin üretimlerinize nasıl yansıyor acaba?
Yel değirmeni’ni seviyorum. Özellikle sanat çalışmaları üreten biri olarak,  etrafımda atölyeler, galeriler, kafeler ve performans türü yerlerin olması benim için bir şans ve ayrıcalık. Buradaki enerji muhakkak çalışmalarıma pozitif katkı sağlamaktadır. Sizce Kadıköy mizah yönü olan bir yer mi? İnsanları mesela, komik mi?
Hiç düşünmemiştim. Doğrusu zor bir soru... Kadıköy’de yaşayan insanlar daha hoşgörülü, hoşgörülü olan toplumlarda mizah da gelişmiştir diyebiliriz. Geçenlerde sizin gazetenizde Kadıköy Belediyesinin “Mizah Evi” çalışması olduğunu okumuştum. Bu durum Kadıköy’e farklı bir renk katacaktır. Bu konudaki girişim yapanlara ve destekleyen yöneticilere teşekkür ederim.

Kadıköy’de henüz hiç sergi açmadınız yanılmıyorsam?
Açmadım,  fırsat ve ortam oluştuğunda düşünebilirim. Yalnız her ne kadar Kadıköy’de sanat mekanları belli ölçüde olsa da bence bu ilçeye en iyi gidecek mekan bir müzenin gerekliliğidir. Umarım sanatsever Kadıköy belediye yetkililerimiz ve bu ilçenin ileri gelen sanatçı ve aydınlarımız bu düşünceyi hayata geçirir.



ARŞİV