Elektrik işçiliğinden sinemaya geçen Metin Avdaç, çok sevdiği Sabahattin Ali’nin 41 yıllık ömrünün izini sürdü ve doğduğu kentten öldürüldüğü ormana kadar yaşadığı yerleri, bir sözüyle dokunduğu insanları beyazperdeye taşıdı. Ustanın ölüm yıldönümü olan 2 Nisan’da galası yapılan ‘Sabah Yıldızı’, özgürlük yolunda hayatını kaybedenlere adandı. Film, 11 Mayıs Cuma günü de CKM'de Kadıköylüler'le buluşacak.
Yönetmenliğini Metin Avdaç’ın yaptığı, Sabahattin Ali’nin hayatını konu alan ‘Sabah Yıldızı’ belgeselinin galası, ustanın ölüm yıldönümü olan 2 Nisan’da Cemal Reşit Rey Konser Salonu’nda yapıldı. Kızı Filiz Ali, çevirmen arkadaşı Erol Güney ve araştırmacı yazar Hıfzı Topuz gibi Sabahattin Ali’yi yakından tanıyan konukların yanı sıra Ali’nin şiirlerini besteleyen sanatçılar Sadık Gürbüz, Kerem Güney, Gülten Kaya ve Zülfü Livaneli geceye katılan isimler arasındaydı. Kuyucak Belediye Başkanı Ali Ulvi Akoğlu ve Sabahattin Ali’nin doğduğu Bulgaristan’ın Ardino şehrinin Belediye Başkanı Resmi Murat da galada yer alan diğer isimlerdi. Film gösterimi başlamadan önce Işık Yenersu ve Rutkay Aziz, Sabahattin Ali’nin şiir, öykü ve yazılarından bölümler okudu. Sabahattin Ali dostları ve sevenleri Cemal Reşit Rey Konser Salonu’nu tıklım tıklım doldurdu.
Uzun süresine rağmen hiç sıkmadan, yazarın hayatının derinliklerine götüren “Sabah Yıldızı”nı, özgürlük yolunda yaşamını yitirenlere adayan Metin Avdaç ile filmin gösterimi öncesi bir röportaj yaptık. Kendisi bir işçi olan ve emekli olduktan sonra sinemaya adım atan Avdaç, büyük zorluklarla ve maddi sıkıntılarla çektiği filmin sonbaharda gösterime girebilmesi için destek bekliyor.
-İşçi sınıfından gelen bir sinemacısınız değil mi?
Evet, Türkiye Elektrik Kurumu’ndan 2009’da emekli oldum. Aslında sizin de söylediğiniz gibi bir işçiyim, işçi sınıfından geliyorum. Sanat aşkı ağır basınca emekli olmaya karar verdim. Sabahattin Ali beşinci belgesel filmim. Ondan önce “Torakçılar” ile fındık işçilerinin hikâyesini anlatan bir belgeselim var. İFSAK’ın 50. Yıl filmini çektim ve en son memleketim Batman’da petrol rafinerisiyle yaşanan değişimi anlattığım “Kara Altından Altın Mikrofona” belgeselini yaptım. 1 Nisan Yılmaz Güney’in doğum günü. Ben Yılmaz Güney sayesinde sinemaya adım attım. 1970’lerin başında Batman’da Yılmaz Güney’in filmlerini izlemek için okuldan kaçardık. Yani bugün sinema yapıyorsam suçlu o güzel insandır. Yine Yılmaz Güney’le Paris’te aynı yerde yatan Ahmet Kaya da çok güzel bir insandır. Sabahattin Ali’nin “Geçmiyor Günler” şiirinden Ahmet Kaya’nın bestelediği şarkıyı da “Sabah Yıldızı” belgeselimizde kullandık.
-Daha önce de Sabahattin Ali’yi anlatan belgeseller yapıldı ama Sabah Yıldızı en kapsamlısı sanırım. Nasıl karar verdiniz bu belgeseli yapmaya?
2010 yılının Mayıs ayında bir yolculuk sırasında bu belgeseli yapmaya karar verdim ve kısa bir süre sonra da çalışmalarına başladım. 3 Temmuz 2010’da Kırklareli’ndeki Sabahattin Ali Günleri’nde Sabahattin Ali anıt-büstünün açılışıyla çekimlere başlamış olduk. Bir buçuk yıl devam ettik. En son 2011’de Bulgaristan’ın Ardino kasabasında yani Sabahattin Ali’nin doğduğu kasabaya gittik ve orada çekimleri tamamladık. Sabahattin Ali, babasının görevi gereği o zaman Osmanlı toprakları içinde bulunan Ardino’da dünyaya gelmiş.
-Başka nerelerde çekimler yaptınız? Sabahattin Ali’nin hayatında Almanya da önemli bir yer tutuyor…
Kesinlikle öyle. Almanya’da Berlin’de de çekimler yaptık elbette. 1928-1930 yılları arasında eğitim aldığı kasabaya gittik, okulunu bulduk. İkinci dünya savaşında yıkılmadığını gördük. Çok sevindik. Okulunu, kaldığı odayı çektik.
-Kürk Mantolu Madonna’nın izinden gittiniz mi?
Tabii ki. Belgeselde Kürk Mantolu Madonna’dan bahsetmeseydik çok eksik kalırdı. İzlerini aradık ve evet bulduk. Romanda bir mağazadan bahseder Sabahattin Ali, onu çektik. Yine romanda Maria Puder’le yani Madonna’yla sık sık gittiği National Gallery’yi çektik. Kanalda gece yürüyüşünü anlatan bir sahneyi de ekledik. Potsdam’da oturduğu evinin bulunduğu sokağı bulduk. Sokağın ismi İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra değişmişti, bulmak zor oldu. Oturduğu evi de çekmek isterdik ama olmadı. Evlerden bazıları yıkılmıştı, sokak çok değişmişti.
-Türkiye’de nerelerde çekim yaptınız?
İstanbul başta olmak üzere hemen hemen Sabahattin Ali’nin bulunduğu tüm şehirlerde çekimler yaptık. Kırklareli’nde cesedinin bulunduğu orman, Kırklareli Cezaevi, Aydın Cezaevi, Konya Cezaevi, Sinop Cezaevi, Paşakapısı Cezaevi, Yozgat’ta ve Konya’da öğretmenlik yaptığı okullar var belgeselde. Konya’da çok sevdiği öğrencisi Mustafa Tanrıkul’u bulduk ama maalesef çekimden sonra kaybettik Mustafa amcayı. Yani Sabahattin Ali’nin Türkiye’de ve yurt dışında yaşamını sürdürdüğü her yer ve hayatındaki tüm kişiler var bu filmde. İsterdim ki Sabahattin Ali’nin bir film görüntüsü ya da ses kaydını bulayım. Maalesef bulamadım.
-Hiç yok mu böyle bir kayıt?
Yok maalesef. Kızı Filiz Ali’yle de konuştuk, böyle bir kayda rastlamadık. Ki Sabahattin Ali aynı zamanda bir fotoğraf sanatçısı. Kendisini, ailesini, dostlarını, çevresini fotoğraflamış ve günümüze bırakmış. Ne mutlu ki Nazım Hikmet’in görüntü ve sesleri bize kalmış.
-Belgesel için oldukça uzun süresi var; 115 dakika. Neredeyse 2 saatlik bir belgesel, neden bu kadar uzun tuttunuz?
Çünkü anlatılması gereken çok şey vardı. Kurgusu 6 ay sürdü. Thomas Balkenhol kurguladı filmimizi. Kendisini, Özcan Alper’in Sonbahar filmini ve İki Dil Bir Bavul’u izleyenler bilirler. Çok iyi bir kurgucudur. Benim de 5 filmimden 4’ünü kurgulayan biridir ve benim çok yakın dostumdur.
-Filmi nerelerde izleyebileceğiz?
Sabah Yıldızı’nın ikinci galasını Sabahattin Ali’nin doğduğu kent olan Ardino’da yapmayı düşünüyoruz. Daha geniş bir kitleyle buluşması için ise desteğe ihtiyacımız var. Destek alabilirsek sonbaharda vizyona sokmak istiyoruz.
‘BİZE ALMANCA’DAN ÖNCE İNSANLIĞI ÖĞRETTİ’
‘Sabah Yıldızı’ belgeseli Sabahattin Ali’nin Bulgaristan sınırında kitap okurken sırtından vurularak öldürüldüğü yerden başlıyor. Sabahattin Ali’nin Ardino, Edremit, Almanya, Aydın, Konya ve Ankara’da yaşadığı günlerden tanıklarla ve bu tanıkların yakınlarının duyduklarıyla belgesel zenginleştirilmiş. Konya’da Almanca öğretmenliği yaptığı öğrencilerinin anlattıkları izlemeye değer. Öğrencileri Sabahattin Ali’den “Bize Almanca’dan önce insanlığı öğretti” sözleriyle bahsediyorlar. Eşi Aliye Hanım’dan önce gönlünü kaptırdığı Ayşe Sıtkı’yla mektuplaşmaları farklı bir Sabahattin Ali’yi tanımamıza yardımcı oluyor. Muzip, çapkın bir Sabahattin Ali var bu sefer karşımızda.
Semra ÇELEBİ