Kadıköy Belediyesi, edebiyatın usta isimlerinden Yusuf Atılgan’ı, ölüm yıldönümünde Tarih Edebiyat ve Sanat Kütüphanesi’nde düzenlenen konferansla andı
Kaan DERTÜRK
Anayurt Oteli, Aylak Adam ve Canistan gibi unutulmaz eserleri kaleme alan Yusuf Atılgan, Kadıköy Belediyesi tarafından ölüm yıldönümünde anıldı. “Ben, toplumdaki değerlerin ikiyüzlülüğünü, sahteliğini, gülünçlüğünü göreli beri, gülünç olmayan tek tutamağı arıyorum: Gerçek sevgiyi…” diyen Atılgan için 22 Ekim Cumartesi günü Tarih Edebiyat ve Sanat Kütüphanesi’nde konferans düzenledi. “Türk Edebiyatında Yeni Bir Açılım: Yusuf Atılgan” başlığını taşıyan konferansa, Yrd. Doç. Dr. Hilmi Tezgör ve yazar Ekrem Işın konuşmacı olarak katıldı. Yaklaşık 200 kişinin katıldığı konferansta, Atılgan’ın edebiyata bakış açısı ve hayatı konuşuldu.
“PSİKOLOJİK BİR ÇALIŞMA”
Konferansın ilk konuşmasını Yrd. Doç Dr. Hilmi Tezgör yaptı. Tezgör konuşmasına, Atılgan’ın her metninin psikolojik bir çalışma ürünü olduğunu söyleyerek başladı. “Atılgan’dan geriye elimizde sadece 14 öykü kaldı.” diyen Tezgör, usta edebiyatçının öykülerinin, romanlarından ayrı duramayacağını belirtti. Öykülerinin de rahatlıkla roman olabileceğinin altını çizen Tezgör, “Atılgan, karakterleri hayvan bile olsa insandan yola çıkarak anlatım yapan bir yazardı. İnsan olmanın en doğal hallerini bile ustalıkla anlattığını okuyabilirsiniz. Çoğumuzun bildiği “Saatlerin Tıkırtısı” öyküsünde bu ustalığı görmek mümkündür. Bireylerin sıkıntılı ve boğucu tasvirlerini de en net şekilde Yusuf Atılgan metinlerinde görebiliriz. Romanlarında hep yadırgama ve ötekileştirme temaları vardır. ‘Tutku’ öyküsündeki Osman karakterinde bu yadırgamayı tüm çıplaklığı ile bulabilirsiniz.” diye konuştu.
“ÖZGÜRLÜK VAZGEÇİLMEZİYDİ”
Tezgör, Yusuf Atılgan’ın köy ve kasaba öykülerinde niçin ‘özgürlük’ temasını sıklıkla işlediğine de değindi. “Kelime seçimleri ve kurduğu cümleleri analiz ettiğinizde karşınıza mutluluk kavramı çıkacaktır.” diyen Tezgör, Atılgan’ın hep ufkun ötesini merak eden bir yazar olduğunu vurguladı. “Kümesin Ötesi” adlı öyküde ise yazarın özgürlük temasını nasıl ustalıkla işlediğini anlatan Tezgör, şöyle devam etti: “Tavuğun ağzından anlatılan bu öyküde kümesten başka bir yaşam söz konusu değildir. Dış dünyaya açılan hiçbir kapı yoktur. Fakat dış dünyadan gelen sesler sürekli tavuğun merakını cezbeder. Öykünün ilerleyen sayfalarında ise tavuk, yaşadığı bu sıkıntıyı aşmak için dış dünyaya yolculuk yapar. Öncelikle kümesin ötesine geçer ve sonra dama sıçrar. Gördüğü dış dünya karşısında bağırmaya başlar. Küçük kümes yaşantısının ötesinde gördüğü koca dünya karşısında şaşkınlığa uğrar. Fakat tavuğa son anda bir köpek saldırır. Böylelikle dış dünyaya olan merak, korku ile bastırılmış olur. Tavuk karakterinin yaşadığı bu durumu, insan hayatında da kendimize vurduğumuz zincirler ile sıklıkla yaşıyoruz. Özgürlük ve tutsaklık ikilemini ancak Atılgan böyle bir yalınlıkla anlatabilirdi.”
“CUMHURİYET KAZANIMIYDI”
Konferansın bir diğer konuşmacısı yazar Ekrem Işın ise Yusuf Atılgan’ın nasıl bir toplum yapısı içinde yetiştiğini anlattı. Işın, Atılgan’ın unutulmazlar arasına girmesinde taşrada büyümüş olmasının büyük payı olduğunu söyledi. Taşra çocuklarının, Cumhuriyet modernizminin önemli isimlerinden olduğunu söyleyen Işın, “Yusuf Atılgan, Manisa’nın Hacırahmanlı köyünde doğdu. Manisa Ortaokulu’nda eğitim gördü. Aynı köyde doğan bir başka yazar ise İlhan Berk oldu. Yusuf, İstanbul Üniversitesi’ne, İlhan ise Gazi Üniversitesi’ne gitti. Bu isimler birer Cumhuriyet kazanımı oldu. Taşra çocuklarının Cumhuriyet ile buluşması işte bu yazarları doğurdu. İmkân verildiği takdirde tarih boyunca hiçe sayılmış coğrafyanın çocuklarının neler yapabileceğini gösterdiler. Yusuf Atılgan da öteki insanların çığlı oldu. Toplumun unuttuğu insanları kitaplarına taşıdı.” dedi.
“MERAK İLE BÜYÜDÜ”
Yusuf Atılgan’ın merak duygusu ile büyüdüğünü söyleyen Işın, edebiyatımızda yeni bir açılım yapmasının şaşırtıcı olmadığını söyledi. Aksine, yıllar boyunca içinde taşıdığı merak duygusu ile bunu yapmasaydı şaşırtıcı olacağını ifade eden Işın, “Ece Ayhan, Turgut Uyar, Sezai Karakoç ve daha nice ismi İkinci Yeni akımının üyeleri olarak biliyoruz. Bu üyeliğin yanı sıra buluştukları ortak bir payda daha var. Hepsinin taşradan çıkan şair ve yazar olmaları. Saydığımız bu isimler İkinci Yeni adında soyutluğun ve hayal gücünün ağır bastığı bir akım kuruyor. Oysa bu modern olarak adlandırabileceğimizin akımın, İstanbul’dan çıkması gerektiğine inanılır. Fakat gerçek hiç öyle değil. Yaşadığı köyün ötesini merak eden, hayalleri olan çocuklardı bunlar. Düşünce dünyalarını ve hayallerini kâğıda taşımaları ile Yusuf Atılgan, Ece Ayhan ve Turgay Uyar oldular. Merak duygusu ile büyüyen Atılgan da toplumun reddettiği, “aylak” dediği insanları anlattı.” dedi.
Yusuf Atılgan anısına düzenlenen konferans, soru – cevap kısmı ile son buldu.
YUSUF ATILGAN KİMDİR?
Yusuf Atılgan, çağdaşlarının özellikle toplumsal eserler yazdığı bir dönemde, “birey” ve “bireyin toplumla çatışması” temasını eserlerinde incelikle işleyen modern bireyin açmazlarını, uyumsuzluğunu, alışkanlıklara olan isyanını, yalnızlığını ve yabancılaşmasını anlatır. Beylik olan her şeyi sorgulayan samimi ve yalın üslubuyla hem kent, hem kasaba, hem de köy edebiyatımızda, psikanaliz ve varoluşçu yaklaşımı temel alarak yansıtabilmiş nadide bir edebiyatçı olan Yusuf Atılgan, 9 Ekim 1989’da Moda’daki evinde kalp krizi geçirmesi sonucu aramızdan ayrıldı.