100. yılında İstanbul’un işgali

İstanbul’un 4 yıl 10 ay boyunca işgal altında kaldığı ve aradan tam 100 yılın geçtiği mütareke yıllarında hem askeri hem sosyal alanlarda neler yaşandığı TESAK’ta yapılan söyleşiyle tartışıldı

23 Kasım 2018 - 13:04

İşgal altındaki İstanbul üzerine 16 Kasım Cumartesi günü TESAK’ta İstanbul Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünden Prof. Dr. Ali Şükrü Çoruk ve 29 Mayıs Üniversitesi Tarih Bölümü öğretim üyesi Dr. Zekeriya Türkmen’in katıldığı bir söyleşi gerçekleştirildi. Çoruk, mütareke dönemindeki sosyal hayatı ve günlük yaşamı tartışmaya açarken; Türkmen, askeri ve siyasi alanlardaki gelişmeler üzerine konuştu.


‘TESLİM OLUN’ ÇAĞRISI

Osmanlı İmparatorluğu’nun Birinci Dünya Savaşı’nda 10 farklı cephede savaştığına ve mağlup olduğuna değinerek söze başlayan Dr. Zekeriya Türkmen, işgal öncesi günleri ve mütarekenin imzalanmasını şöyle anlattı: “İngilizler, 20 Temmuz 1918’de, 21 Ağustos 1918 gibi tarihlerde İstanbul’u hava taarruzuna tutmuştur. Özellikle Beyazıt’ta bulunan Harp Komutanlığı’na -şimdiki İstanbul Üniversitesi binası- defalarca bombardıman yapıldı. Halka, bu dönemde propaganda afişleri dağıtıldı ve ‘Teslim olun’ çağrısı yapıldı. Cephelerdeki mağlubiyetler, mütarekenin imzalanmasını zorunluluk haline getirdi. 30 Ekim 1918 bir kara gün. Mütarekenin imzalandığı gün. Bizi ağır bir mütarekeyle mağlup ettiler. Silah teçhizatının devredilmesi, ordunun terhis edilmesi gibi pek çok husus mütarekede yer alıyordu.”

Türkmen, İstanbul’un müttefik devletler tarafından bölüşüldüğü üzerinde durdu ve şöyle devam etti: “İşgal kuvvetleri, 13 Kasım 1918’de karaya çıktılar. Çaresiz şekilde onları izlemek zorunda kaldık. 3 bin 626 asker, 167 harp gemisi, boğazın önünde gövde gösterisi yaptı. İşgal, hızla İstanbul’u sarmaladı. Fransızlar, İngilizler, Yunanlar ve İtalyanlar kendi kontrol noktalarını belirlediler. Silah depolarına el konuldu. Tarihi yarımadayı Fransızlar, üst bölgeyi İtalyanlar, karşı yakayı ise İngilizler kontrol ediyordu.”

KADIKÖY’DE İŞGAL KARŞITI MİTİNG

İşgal devam ederken direnişin de büyüdüğünü belirten Türkmen “19 Mayıs 1919’da mitingler başladı. Daha önce 17 Mayıs’ta da Darülfunun’daki profesörler toplantı yapmış ve işgali kınamıştı. 23 Mayıs’ta çok kalabalık bir Sultanahmet mitingi yapılmıştır, bu mitinge Halide Edip Adıvar’dan Mehmet Emin Yurdakul’a önemli isimler katılmıştır. Bu yakada da Üsküdar Doğancılar ve şu an bulunduğumuz binanın ön kısmı Kadıköy Rıhtım’da da geniş katılımlı işgal karşıtı mitingler düzenlenmiştir.” dedi.

Tarihçi Dr. Zekeriya Türkmen genel yargının aksine ‘Almanlar yenildiği için biz de yenilmiş sayıldık’ tezine karşı çıkarak sözlerini sonlandırdı. Türkmen’in ardından söz alan Prof. Dr. Ali Şükrü Çoruk ise basılı medyadaki görsellerden bahsetti ve örnekleri aktardı: “Mütareke sonrası ittihatçı liderler çok ağır eleştirilere maruz kalmıştır. Özellikle matbaadan çıkan görsellerde Enver Paşa’nın kaçtığı görüntüler kullanılır ve bunca kişinin hayatını kaybetmesinin sorumlusu olarak gösterilir. O zamanda yayımlanan Vakit Gazetesi’nde ise Mustafa Kemal Paşa’nın İstanbul’a girişini birinci sayfasından haber yapmıştır. Onun Çanakkale’deki mücadelesinden ve çok önemli bir asker olduğundan bahseder. Mustafa Kemal’in ilk kez bu kadar görünür olduğu bir yayın olduğu için önemlidir.”

GRİP, YOKSULLUK, GÖÇ...

İşgal zamanında çoğu kez, farklı farklı mahallelerde işgal kuvvetleriyle Türkler arasında taşkınlıkların çıktığını vurgulayan Çoruk, işgal sırasındaki diğer olayları şöyle anlattı: “Savaşın ortaya çıkardığı sorunların en başında ise hastalıklar geliyor. Özellikle İspanyol nezlesi olarak bilinen hastalığa yakalanmayan neredeyse yok. İstanbul’da mütarekenin sonuna kadar 20 binden fazla sivil kaybı var. Mesela Atatürk, Vahdettin gibi isimler dahi bu gribe yakalanıyor, mebus olan Fuat Bey bu gripten ölür.”

Çoruk, işgal sırasında yaşanan göçe ve değişime ise şöyle değindi: “O sırada yaşanan Rus Devrimi’nden sonra Beyaz Ruslar da yoğun şekilde İstanbul’a göç etmiştir. Amerikan malları bu dönemde İstanbul’da satılmaya başlanmıştır. 1918 Mayıs’ında Aksaray’a yakın bir yerde dev bir yangın çıkıyor ve birçok insan evsiz kalıyor. Yine Trakya’daki işgal sebebiyle yoğun bir muhacir göçü var. Bu insanlar genelde camilere perde çekerek buralarda kalıyorlar.”

Söyleşi soru - cevap kısmıyla son buldu.


ARŞİV