İlkleriyle İstanbul'un gece hayatını, eğlence sektörünü, kültür sanat hayatına damga vuran Kadıköy’ün Karga’sı, 20. yılını kutluyor
GÖKÇE UYGUN
Başta Kadıköylüler olmak üzere pek çok İstanbullu’nun hayatında özel bir yere sahip burası. Çünkü sadece bir bar olmaktan öte ve fazlası. Çünkü buraya sadece alkol almaya gidilmez, burada konsere katılabilir, kabindeki dj’in çaldıklarına kulak kesilebilir, bağımsız bir yönetmenin ilk filmi izleyebilir, ücretsiz dağıtılan Karga Mecmua’nın sayfalarına göz gezdirebilir, yeni mezun bir ressamın ilk sergisine tanıklık edebilir velhasıl sanatla haşır neşir olabilirsiniz. Bundan tam 20 yıl önce, 26 Ekim’de, gece hayatının merkezinin Beyoğlu olduğu bir dönemde, Kadife Sokak’ta (Barlar Sokağı) kapılarını açan Karga; bugüne dek binlerce dj performansına, yüzlerce film gösterimine, pek çok sergi, festival ve etkinliğe, yüzlerce konsere ev sahipliği yaptı. Bu somut rakamların yanı sıra kaç çiftin tanışmasına, kaç dostluğun başlangıcına, kaç ayrılık konuşmasına, kaç kutlama buluşmasına tanıklık etti Karga...
Kadıköy gece hayatı ve kültür yaşamının amiral gemisi Karga, Türkiye’nin, gençliğin, hizmet sektörünün, müziğin, kültürün ve sanatın değişimine de hem şahitlik etmiş hem yön vermiş bir oluşum aynı zamanda. Vedat Rona, Fahri Karaoğlu, Özer Bal ve Berk Öğüt tarafından kurulan Karga’yı, açıldığından beri müzik direktörü olan Bahadır Dilbaz ve 7 yıldır koordinatörlük yapan Murat Seçkin’e sorduk.
* Karga sadece bir bar değil. Sizin için ne?
Murat: Manifestomuzda da yazar; Karga canlı bir organizmadır. Kendi kendine gelişip, büyür, insanlar gelip gider, çalışanlar değişir ama herkes bir ‘Karga’ olarak kalır. Burası sadece bir mekan, boş ve soğuk bir ticarethane değil ev gibi yaşayan bir yer.
* Nasıl gelişti bu durum yıllar içinde?
Bahadır: İnat bir nevi… Zor ama. Burası müzik açısından bakacak olursak plaktan kasete ve cd’ye geçiş sürecini yaşayan, bugün normal ama o zaman anormal görülen şeyler yapan bir yer.
* Bazı şeylerin oluşmasını sağlamışsınız?
Murat: Evet aslında öyle ama zaten olması gereken bir şey olduğu için bunu özellikle söylemekten utanıyoruz. Bunu biz değil, başkaları söylesin. (gülümsüyor)
* Karga manifetosu der ki; ‘’Kadıköy’de, İstanbul bar kültüründen bağımsız bir mekan olarak, popüler kültürün o sıralar, Türkiye’ de herkesin ‘birşeycilik’ in arkasına sığındığı dönemlerde kimliğini korudu. Karga o gün bugündür ‘hiçbir şeyci’ydi ve hala hiçbir şey olarak ‘görevini’ sürdürüyor.’’ Nedir bu ‘hiçbirşeycilik?
Bahadır: ‘Bir şey’ olmaya çaba göstermedik...
* Tanımlardan sıyrılmak belki bu biraz da…
Murat: Tabi, o da var. Biz kendimizi tanımlarsak bir şekilde, durur sabitleniriz. ‘Tamam biz nasılsa Karga’yız, bir şey üretmemize gerek yok’ dersek Karga olmayız.
* Tanımları sevmiyorsunuz ama, Karga’nın müzikal kimliğini nasıl tanımlarsınız?
Bahadır: İyi müzik… Başka bir tanımı yok.
Murat: Karga’nın müdavimlerinin oluşmasında müziği çok etkisi var. Karga’nın açıldığı 90’larda, hepimiz az çok müzik piyasası içindeydik. O dönemki dinleyiciler daha tutucu idi. Caz dinliyorsa caz, rock dinliyorsa sadece rock dinlerdi. Mesela o zaman Kadıköy’de elekronik müzik çalan tek yer burası olmuştu. Sonra da rock, heavy metal çalındı. İnsanlar başta itiraz ettiler ama sonra alıştılar.
Müzik her şeyden önce bir ‘ses’. Karga’da biz buna inanıyoruz. O nedenle mesela Bahadır birden farklı bir şey çalabiliyor kabinde, o nedenle farklı farklı grupların konserleri oluyor burada. Mesela bir cumartesi gecesi herkes ‘eğlence müziği’ beklerken, biz bambaşka bir şey çalabiliyoruz. Bu da ‘profesyonel müzik dinleyicisi’ni burada tutuyor.
* Karga’nın ‘içi’ nasıl bi yer? Mekanın sahipleri, çalışanlar vb.
Bahadır: Burada yetişenler sadece işi değil bir nevi hayatı da öğreniyorlar.
Murat: Buranın dışarıdan bakınca imajı ‘burnu havada sanatçılar’ havası var ama öyle değil. İçeri giren anlıyor ki müzik, sanat o kadar da ulaşılmaz şeyler değil. Saygı var elbette aramızda ama personel-idareci ayrımı yok. Buranın çalışanı hem iş öğreniyor, hem ‘başka bir hayatın’ varlığını. Hiç okumayan bir çalışana bir kitap okutsak o bile önemli bir kazanım bizim için.
* Karga varlığını sürdürmek, kalitesini korumak için ne yapıyor?
Murat: Maddi kazancımız pek çok mekandan farklı miktarda değil. Hatta bizden çok kazanalar da var. Ama kazancını, varlığını sürdürmesini sağlayan müzik, kültür ve sanata yatıran tek mekan bizi sanırım.
Bahadır: Kazandığımız paranın kalitesi yüksek diyebiliriz buna.
* KargART ve Canlı Karga, daha ziyade alternatif, bağımsız sanatçıları tercih ediyor, değil mi?
Murat: En baştaki hedeflerimizden biri kendi çevremizdeki -adı da az çok bilinen- kişilerle ortak projeler yapmaktı, bunu yapıyoruz. ‘Bağımsız ve birlikte’ ilerliyoruz. Bir şeyler üretmeliyiz, özellikle son 5-6 yıldır bir şeyler yapmak zorundayız
* Neden ?
Murat: Ülkenin hali yüzünden. Bir şey üretmeyip durduğumuz yerde sürekli şikayet edersek olmaz. Bu insanlara bu sahneyi açmazsak, o genç sanatçının remini duvara asmazsak… Yıllar sonra dönüp bakınca ‘Elimizde bu imkanlar varken ne yaptık?’ diye sorunca kendimize, ‘ Karga olarak sadece insanlara içki mi sattık?’ dememek için…
Bahadır: Kafayı yememek için…
* Kadıköy’de son yıllarda çok bar-kafe açıldı, nüfus artı. Değişen Kadıköy’de Karga nerede konumlanıyor?
Bahadır: Kendimizi, kimliğimizi korumaya çalışıyoruz. 2000’lerin başında, Karga gece kapandığında sokakta insan kalmazdı, o kadar tenha idi buralar. Ama sonra sigara yasakları, Gezi olayları derken insanlar karşı yakadan Kadıköy’e gelmeye başladı. Çok mekan açıldı. Bu kadar çok insan yoğunluğuyla birlikte, doğal olarak bir de bozulma var.
Murat: Evet artık Beyoğlu’ndan buraya geliniyor. Yeni açılan ve ticari beklentileri olan bazı mekanların sahipleri için bu cümle sevindirici olabilir ama bizim için pek değil. Çünkü Beyoğlu’nda dostumuz olan pek çok mekan ya ciddi sıkıntıda ya kapandı. Biz isteriz ki karşıda da bu yakada da insanlar olsun.
Kadıköy’deki rant durumu… Bazıları tarafından burası yatırım için harika bir yer olarak görünüyor. Ki öyle de, evet. Ama bu hava parası ticaretinin sonu, 3- 5 yıl sonra çok da parlak olmayacak bence, bir yerde tıkanıp kalacak.
Bahadır: Beyoğlu’nu seven biri olarak bu durum bana ağır geliyor. Kadıköy, –psikolojik açıdan- klostrofobik bir yer oldu benim için. İnsan arada bir vapura binip, karşıya geçmek ister ama artık o da kalmayınca…
Almanların Rum evi
Karga, Kadife Sokak numara 16’daki bulunduğu bina ile özdeşleşmiş durumda. Melankoliye davet eden gotik havası ile benzersiz olan bu bina, aslında Haydarpaşa'yı yapan Alman mimar ve mühendislerin lojmanları olan yan yana 4’üz yapılardan biri. Denilen o ki bölgede çok Rum evi olduğu için Almanlar da bu binaları Rum evlerine benzeterek yapmışlar.
Karga adı neyi sembolize ediyor?
Bu sorunun yanıtını, Karga Mecmua’nın Ekim 2011 sayısında Özer Bal şöyle veriyor; Kargalarla aram hep iyi oldu, sevdim onları. TDK’da ‘Ekin ve tarlalara zararlı siyah bir kuş’ diye tanım var. Bu kadar haddini bilmez bir tanımlama olamaz. Çok alçakça bir haksızlık. Biz adı Karga koyunca, ne kadar çok insanın onları sevdiğini, pek çok ülkede ‘Kargalar’ diye yerler olduğunu ve bunların hep alternatif mekanlar olduğunu fark ettik. Karga da ismi gibi anaakım dışında olan bir mekan halinde varlığını sürdüregeldi.
Kültür-sanat dergisi yayınlayan belki de tek bar olan Karga’nın aylık yayını Karga Mecmua, 109 sayıdır kesintisiz olarak, kolektif bir üretimle, ücretsiz olarak dağılıyor.