45 yıllık kitabevi geleneği: AKADEMi KİTAPEVİ

Bir zamanlar “edebiyatın sosyal yerleşkesi” olan Akademi Kitapevi, geçmişten gelen mirası günümüze taşıyor

22 Ekim 2015 - 11:57
Gökçe UYGUN
Hikâye, 1960 yılında Kasımpaşa’da başlıyor. Hadi Olca burada 4 metrekarelik küçük bir dükkânda Gemi Kitabevi’ni kuruyor. Burası, kuruluşunda ve devamında; Orhan Kemal, Kemal Tahir gibi birçok yazar ve aydının buluşma noktası oluyor. Gemi Kitabevi, 1980 yılına dek varlığını sürdürürken; Hadi Olca 1971’de Nişantaşı’na geçerek “Akademi Kitabevi” ni kuruyor. Şair Halim Şefik’in deyişiyle “Kasımpaşa’dan kalktı bir Gemi, vardı Nişantaşı’nda Akademik bir limana…”
İstanbul’da edebiyatla ilgisi olan hemen herkesin uğrak yeri olan Akademi Kitabevi, Vedat Türkali, Cemal Süreya, Turgut Uyar, Adalet Ağaoğlu, Uğur Mumcu, Aziz Nesin gibi isimlerin buluşma noktası oluyor. Doğan Hızlan’ın deyişiyle ‘kitapçı değil, kitaplı bir buluşma mekânı’ olan kitabevinde, her hafta düzenlenen söyleşilerle ve imza günleriyle edebiyat soluk alıyor.  Taa ki 90’lı yılların başına dek... Hadi beyin ölümünün ardından bir süre sonra Akademi Kitabevi kapanıyor.
İşte bu efsane kitabevi, iki yıl önce Kadıköy’de yeniden hayat buldu. 2000’li yılların başında şimdiki Akademi’nin bulunduğu yerde (Caferağa Spor Salonu karşısı), yayıncı Özcan Sapan ve Hadi Olca’nın oğlu Muzaffer Olca’nın sahibi olduğu Khalkedon Kitabevi vardı. İkili, Akademi’yi küllerinden yeniden doğurmak istiyordu ama buna cesaretleri yoktu. Zira Akademi, ciddi bir külliyat demekti. Adına yaraşır bir şey yapılması gerekiyordu, bu mirasa haksızlık etmekten çekiniyorlardı. Üç yıl boyunca ince eleyip sık dokudular. Derken yıl 2013’e geldi. Akademi’yi yeniden canlandırma fikirleri olgunlaşmışı. Kolları sıvadılar, mekân detaylı bir tadilattan geçti. İki yıl önce efsane geri döndü; “Akademi 1971 Kitabevi Cafe & Kütüphane” yeniden kapılarını açtı.

KAFEDE KÜTÜPHANE!
Özcan Sapan’a göre, 45 yılına adım atmaya hazırlanan Akademi Kitabevi’nin bugün Nişantaşı’ndakinden iki farklı özelliği var; kahvesi ve kütüphanesi… Sapan, “Bir kitabevinde kafe, genelde o kitabevini amorti etmesi için açılır. Ama bizim öyle bir sorunumuz yok. Hadi Olca Kütüphanesi var. Kitabevi, kafe ve kütüphanenin aynı bünyede toplandığı bir yer daha yoktur Türkiye’de. 12 bin kitabımız var. Dileyen herkes buradan ücretsiz olarak yararlanabiliyor” diyor.

AKADEMİ GELENEĞİ…
Özcan Sapan, “Türkiye’de bir dönem edebiyatın nabzının attığı Akademi, bugün de benzer işlevi sürdürüyor mu sizce?” sorumuzu şöyle yanıtlıyor; “Yaptığımız söyleşi ve imza günleri ile bunu yapmaya çalışıyoruz. Özellikle Kadıköylü edebiyatçıların uğrak yer olduğumuz kanaatindeyim. Yalnız şöyle de bir durum var; zamanında Hadi amca bir edebiyat merkezi olduğunun pek de farkında değildi. Sonradan anlaşıldı öyle olduğu. O anlamadı, biz anladık. Biz o birikime, yenilerini katarak ilerliyoruz. Biz ne yaptığımızı bilerek yapıyoruz. Belki şu an buranın müdavimi olan, ilk kitabı çıkan taze bir yazar, 20 sene sonra Nobelli bir yazar olacak, kim bilir?”

45 YILLIK KAZANIM…
Kadıköy’de kitapçıların azalmasına karşın kafe ve barların çoğaldığına dikkat çeken Özcan Sapan, “Sıradan bir kafeden çıkan bir insan ile kitapçıdan çıkan insanın algısı da bakışı da  farklıdır” yorumunu yapıyor. Sapan, Akademi’nin bu coğrafyada 45 yıldır varlığını sürdürmesinin önemli bir kazanım ve korunması gereken bir değer olduğunu vurgulayarak, “İnsanlar kitapları yine netten alsınlar, kahvelerini de zincir kahvecilerden içsinler ama buraya da bir uğrasınlar. Gelsinler, kitaplara dokunsunlar. Hatta Gazete Kadıköy’de bu röportajı okuyup da geldiğini söyleyenlere, bir kahve ikramımız olsun. Bizim derdimiz illa bir şey satmak değil. Kiminin yarasına, kiminin sevdasına dokunursun. Bizim arzumuz, - yabancılaşmaya karşı- insana dokunmak…” diye konuşuyor.

ARŞİV