Yeni Tiyatro Dergisi 6.Emek ve Başarı Ödülleri’nde Yılın Ekibi seçilen Küçük Salon, sezonu ilginç bir oyunla kapatmaya hazırlanıyor. Sadece 6 oyuncunun 6 odada sadece 6 seyirciye sahnelediği ‘’Dokuz’’ adlı yenilikçi tarzdaki oyun kötülük ve günah gibi kavramları tartışmaya açıyor. 6 oyuncunun/performansçının isimleri; Ece Arman, Yunus Emre Can, Özlet Ezgi Çelebi, Melek Selin Olcay, Anıl İnce, Emre Tandoğan’ın rol aldığı bu deneysel işte, mekan tasarımları ve kostümler Elif Arman’a ait.
Seyirci nasıl izler?
Bahariye’de bulunan Küçük Salon’un kurucularından olan Emre Tandoğan, Dokuz oyununun hem yazarı hem de yönetmeni. Bu proje, kendisine ‘’seyircinin izleme eylemini ve izleme açılarını nasıl değiştirebilirim?’’ diye sormasıyla ortaya çıkmış. Avrupa’da seyircinin hareket halinde gezerek izlediği çeşitli projelerde çalışmış olan Tandoğan, bu fikirden hareketle “Deccal”, “ Faust”, “Dönence” ve “Dokuz” adlı seri performans/oyunlarını kurgulamış.
Şeytanın 9 kapısı!
Tandoğan -hem seyircinin merakını gıdıklayacak ama çok da ipucu vermeyecek şekilde- Dokuz’un konusunu şöyle aktarıyor; ‘’Bu proje, temellerini 5 sene önce yaptığım ‘Deccal’ adlı çalışmadan alıyor. 7 seyirciyle 7 odada gerçekleşen 7 performanstan oluşuyordu. Çıkış noktası inançlar, ahlakta iyilik ve kötülük kavramlarını tartışmaktı. Deccal oyununun temelleri Eski Ahit’den yola çıkışla 7 günaha dayanıyordu. Sonrasında, İslam’da iyilik ve kötülük başlığında ‘Dönence’ bir devam oyunu olarak geldi. Şimdi de “Dokuz” oyununu kurguladım. Bu oyun, 6 Oda 6 Seyirci 6 Oyuncu yapısı ile 666’yı yani şeytan kavramını sorguluyor. Dokuz rakamı da inanışa göre şeytanın dokuz kapısını ifade ediyor. Aynı zamanda Küçük Salon’un kuruluşundan bu yana yapmış olduğum dokuz tane oyunun her birinden bir öğe barındırıyor. ‘’
Çağdaş sanatın araçlarının tiyatronun kurgusal yapısında harmanlanmasıyla ortaya çıkan performansların bileşkesi olan oyun, kötücül olanın tatmin edilemez bir arzu nesnesi olarak iliklerimize kadar işle(n)mesi, ko(r)kmuşluğun verdiği dayanılmaz hafiflik ve var(lık) olmanın gerekliliğini yerine getirmiş olma duygusu gibi temalara odaklanıyor. Emre Tandoğan, ‘’ Kimse suçlu, kimse kirli, kimse günahsız değil. Neyden utanacağımızın adı daha önce koyulduğundan, utanç bir erdem değil. Günah ise insana içkin bir gerçeklik. Geriye bir tek kendimizi kabullenmek kaldı, olduğu gibi…’’ yorumunu yapıyor.
Kışkırtıcı bir deneyim
İzleyen seyircilerin oyunu ‘’tartışmacı ve kışkırtıcı’’ bulduklarına vurgu yapan Tandoğan, ‘’Herkesi bu deneyimi yaşamaya davet ederim. Gördüklerimden yola çıkarsam; şaşırıp donakalacaklarını söyleyebilirim’’ iddiasında bulunuyor.
Emre Tandoğan, ‘’Dokuz gibi yenilikçi oyunların hem tiyatro dünyasına hem seyirciye nasıl bir katkısı olduğunu düşünüyorsunuz?’’ sorusuna da ‘’Sanat yaparken toplumsal olanla ve sanatsal olanla olan çatışmanın her iki düzlemde de yapılması gerektiğini savunuyorum. Seçtiğim tüm işlerimde toplumla çatışırken tiyatro sanatının kendisi ile de çatışıyorum. Sanatın kendisiyle de kavga etmesi gerek. Toplumsal olanda bir şeyleri bozabilmeyi hedefliyorsanız, kendi varoluş alanınızdan yapı bozuma başlamanız gerekir anlayışına sahibim’’ yanıtını veriyor.
Oyun 19:00 -20:00 - 21:00’de olmak üzere 50’şer dakikalık seanslarda sahneleniyor. Her bir seansı 6 seyircinin izleyebildiği oyun, 21 Mayıs ve 4 -5 Haziran’da izlenebilir.
(Küçük Salon: 0216 336 50 02 - Caferağa Mahallesi, Soner Sk. No:19)