Kökünü gelenekten, gücünü gelecekten alan Tiyatro Hayali, yeni sanat sezonuna yeni bir oyunla karşılıyor; “Mercaniye Çok Yaşa”. Tiyatro Hayali’nin yeni hayali Mercaniye Çok Yaşa, neşeli oyunbazlığı; izahsız mizahı; şarkılarındaki dönem tınıları; sirto’su, longa’sı, sirtaki’si, marşlarıyla ve ibretlik karakterleriyle zaman tüneline davet ediyor seyircisini. Ahmet Sami Özbudak'ın yazdığı, Emrah Eren'in yönettiği eser, Osmanlı'nın son döneminde, yüzüp yüzmeyeceği belirsiz donanma gemisi Mercaniye’nin kaptanı Asaf Kaptan'ın mücadelesi üzerinden bir devrin kapanışını ele alıyor. Erdem Akakçe, Sevil Akı, Bülent Çolak, Bihter Dinçel ve Fatih Koyunoğlu'nun rol alacağı oyun 20 Eylül Cuma akşamı Kadıköy’deki Baba Sahne’de prömiyer yapacak.
“MERCANİYE YÜZEBİLECEK Mİ?”
Komedi türünde, 2 perde ve 120 dakikalık oyunun tanıtımında şu ifadelere yer veriliyor: “Osmanlı’nın son zamanları… İmparatorluğun görkemli donanması yirmi yıldır Haliç’te uykuda… Hayal bu ya: içten içe çürüyen bu donanmadaki onlarca savaş gemisinden biri de gemimiz “Mercaniye” olsun. Aslında yıllar önce frenkten satın alınmış bir yolcu gemisi. Top teçhizatı takviyesiyle savaş gemisi kılığına sokup donanmaya katmışlar. Bir yanda Kasımpaşa kahvelerinde pinekleyip ömür çürüten, sayıca yetersiz ve liyakatsiz mürettebat; bir yanda içinde bahçelerin olduğu, tavukların gezindiği, çardakların çatıldığı, ineklerin otladığı ve Devlet-i ‘Aliyye’nin kaderine terk ettiği “Mercaniye. Yirmi yıl boyunca büyük bir azim ve sabırla açık denizlerde kahramanlık hikâyeleri yazmayı beklemiş deniz aşığı Asaf Kaptan. Ama gelin görün ki; bu memleket onu da alıkoymuş kurduğu hayallerden. Tayfaları Şerif Ali, Kazel ve Mimhal’le birlikte, bozuk teçhizatlı, çürük gövdeli bu su üstü köyüne mahkum. Fonda bitmeyen savaş söylentileri ve İstanbullunun sırtında ekonomik buhran… Olup bitenin tek şahidi ise geminin gedikli hayaleti Mesaret. Mercaniye mi memleket, memleket mi Mercaniye? Gülerek ve güldürerek baş edebiliyoruz aklımızın havsalamızın almadıklarıyla… Dönüp dolaşıp, al baştan-sil baştan maruz kaldıklarımızla… Tekerrür ettikçe çamura saplanan tarihin yapraklarıyla…Mercaniye gerçekten de yüzebilecek mi? O kahramanlık hikayesi sonunda yazılacak mı? Bir akşamüstü İstanbulluların Mercaniye Çok Yaşa tezahüratlarıyla bilinmez bir sefere uğurlayacakları Mercaniyenin çapası yosunlarından arınacak mı?”