Ahmed Adnan Saygun Süreyya Operası’nda anıldı

Türk müziğinin öncü bestecisi, müzik eğitimcisi ve etnomüzikolog Ahmed Adnan Saygun ölümünün 34. yılında Kadıköy Belediyesi Süreyya Operası’nda düzenlenen etkinlikle anıldı. Saygun’un müzik dünyasına kazandırdığı eserler ve hayatına dair detaylar, etkinlikte bir kez daha hatırlandı

10 Ocak 2025 - 10:50

Kadıköy Belediyesi’nin organizasyonuyla, 4 Ocak Cumartesi günü Süreyya Operası'nda Ahmed Adnan Saygun anısına sempozyum, konser ve sergiden oluşan bir dizi etkinlik gerçekleştirildi. Saygun’un hayatına ve müzikal yaşamına odaklanan sempozyumun ardından soprano Ayşenur Ayyıldız Haksoy ve bariton Burak Kul gibi yeni kuşak sanatçılar konser verdi. Kemal Küçük tarafından hazırlanan “Ahmed Adnan Saygun” konulu serginin açılışı yapıldı. Sergi, Saygun’un 1934-1937 yılları arasında yaşadıklarına dair önemli bilgiler içeriyor ve 6 Mart’a kadar Süreyya Operası’nda ziyaret edilebilir.

“CUMHURİYETİN EN ÖNEMLİ DEĞERLERİNDEN”

Anma etkinliğinin açılış konuşmasını yapan Kadıköy Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Müdürü Ömür Kurt, “Bugün burada çok büyük bir sanatçıyı anıyoruz. Müzik zengin fakir demeden herkese ulaşıyor. İnsanların duygularını harekete geçiren, sanat algısının oluşmasında ve dünyaya farklı gözle bakması açısından da çok önemlidir. Son dönemlerde müziğin kalitesinin düşmesini gözlemlerken, diğer yandan da kaliteli müziği oluşturmaya çalışan Cumhuriyetin en önemli değerlerinden biri olan Ahmed Adnan Saygun’u anmak büyük bir onur. Bu etkinliği düzenleyen Süreyya Operası Genel Koordinatörü Murat Katoğlu’na da çok teşekkür ediyorum.” dedi.

“ATATÜRK İÇİN YAZDIĞI BESTELER VAR”

Sempozyuma öncülük eden ve moderatörlüğünü yapan müzikolog Ersin Antep, “Mezun olduğum MSGSÜ Müzikoloji Bölümü’nün kurucusu olan Saygun, 34 yıl önce aramızdan ayrıldı. Onun eserleri hâlâ keşfedilmeye devam ediyor.” diyerek sempozyumun açılışını yaptı. Üç oturum olarak düzenlenen sempozyumun ilk oturumda Ahmed Adnan Saygun’un müziğe yaklaşımının farklı yönleri konuşuldu. Tarihçi-Müzikolog Prof. Dr. Gülper Refiğ, “İnsanlık tarihinde çok büyük eşikler ve kırılma noktaları vardır. Bana sorarsanız toplumsal ve sosyal tarihte yaşanan kültürel değişimleri gelişimleri en güzel şekilde ifade eden müziktir. Büyük bestecilerin büyük eserleridir. Saygun da 7 yaşındayken 1. Dünya Savaşı başlıyor. 12 veya 13 yaşındayken İzmir bombalanıyor ve işgal başlıyor. O sırada olan her şeye şahit oluyor. Küçük yaşta ölümle karşılaşıyor. Sonrasında o kötü günlerden kurtuluyorlar. Sonrasında Atatürk ona ilk milli Türk operasını besteletiyor. Saygun’un Atatürk için yazdığı bestelerine baktığınızda bu günleri anlatıyor. Sözleri de muhteşemdir. Dünyada seküler opera tarzında yazılan birkaç şaheserden biridir.” diyerek sanatçının eserlerinin önemini vurguladı.

“İLK ÖNEMLİ OPERASI KEREM OPERASI”

Ahmed Adnan Saygun anmasına program yoğunluğundan dolayı katılamayan orkestra şefi Rengim Gökmen, gönderdiği videoda duygularını şu sözlerle anlattı: “50 yıl önce eğitim almak için Roma’ya gittiğimde müzik kültürümü geliştirmek için kitaplar okurdum. İlk günlerdeki heyecanla ansiklopedileri karıştırırken iki Türk isme denk geldim. Bu isimlerden birisi ise hocam Ahmed Adnan Saygun’du. Beni çok heyecanlandırmıştı. Onun İtalya'da müzik çevresinde de tanınıyor olması beni gururlandırmıştı. Gerçekten şaşırtıcı olan bir kaynakta var. Tekerlek icadından matbaanın buluşuna kadar insanlık tarihinin çeşitli adımlarının aanlatıldığı Almanca tarihi araştırma kitabında Anadolu’nun kültürel değişim çizgisini gösterirken Kerem Operası’nın Ankara’da sergilenmesini de yazıyor. Opera bir ulusun en önemli medeniyet göstergesinden birisidir. Saygun’un da sanat tarihinde verdiği ilk önemli operası Kerem Operası’dır.”

“SAYGUN TAVRI”

Süreyya Operası’nda sergisi de açılan Kemal Küçük, sempozyumda Saygun’un kişisel arşivinden derlediği belgeler, fotoğraflar ve özel çalışmalarının da içerdiği kitabından seçtiği bölümleri okuyarak Saygun hakkında detaylı bilgi verdi.

Sempozyumun ilk oturumunun son konuşmacısı olan Hacettepe Üniversitesi Ankara Devlet Konservatuvarı Öğretim Görevlisi Orhan Veli Özbayrak, Saygun'un kişiliğinden bahsederek, “Adnan hocanın çok öne çıkardığı bir özelliği vardı. Buna da zaten bir röportajında ad veriyor. Saygun tavrı dediği bir cümle. Adnan Bey'in gizemli bir tarzı da var. 70’li yıllarda verdiği bir röportajda ‘Hocam yazmakta olduğunuz bir eser var mı?’ diye soruyorlar, o da ‘İnsan sırrını kolay kolay söyler mi? Söylemem.’ diyor. Burada da onun gizemli tavrını tekrar görüyoruz.” dedi.

ESERLERİ VE ARAŞTIRMALAR

Sempozyumda İlker Özöztürk, üniversite, yüksek lisans ve doktorasını Ahmed Adnan Saygun’u örnek alarak yaptığını belirterek, “Kuğu Masalı Balesi üzerine Saygun’un müziğini, dilini ve tarzını anlatmaya çalıştım ve bu yönde araştırmalar yaptım.” diye konuştu.

Türk etnomüzikolog, akademisyen, yazar Melih Duygulu da konuşmasında Saygun ve halk temasından bahsederek şu sözleri söyledi: “Saygun deyince halk müziği araştırmacısı olduğu insanın aklına geliyor. Aslında Osmanlı dönemi gencidir. O dönemin politikalarına duyarlıdır. O dönemin sanatçılarına da çok iltifat eder. O zaman takip ettiği sanatçıların en karakteristik özellikleri ise İslamcılık, Türkçülük; birinde Osmanlıcılık, birinde de çağdaşlaşma yani batıcılık öne çıkar. Saygun ise her iki sanatçıda bulunan ortak payda olan Türkçülüğü alır sonra bunu batıcılıkla sentezler.”

HALK MÜZİĞİNE DOKUNUŞU

Prof. Ahter Destan Merdzhanov ise sempozyumda Saygun’un eserleriyle karşılaşmasını, “Giresun'da Aydoğar eserine denk geldim. Genelde müziği dinlerken bende bir dalgalanma başladı. Çünkü o türküde melodiler peş peşe geliyor. Bir kreşendo, decresendolar geliyor. Bir rahatsız oldum, 'Bu türküyü ben mi söyleyeceğim?' dedim. Sonra çalışmaya başladım. Bağlamacılar buldum ve halk müziği çalışmalarına başladım.” şekline anlatarak Saygun’un halk müziğine dokunuşunu anlattı.

SAYGUN’UN EZGİ KİMLİĞİ

Sempozyumun son oturumunda müzikolog Ersin Antep bir sunum gerçekleştirdi. Sunumda Ahmed Adnan Saygun’un müzik hayatını ayrıntılarıyla anlattı. Doç. Dr. Mehmet Ali Özdemir ise Saygun’un “Ezgi Kimliği” hakkında bilgiler verdi. Özdemir, “1948’de uluslararası halk müziği konseyinin 1. toplantısında sunduğu metindeki başlık Halk Müziğinin Değerlendirmesi ve Notaya Alınması. 1948’deki metinde halk bilimcilerin derledikleri ezgilerde eserin kimlik kartının olması gerektiğini söylüyor ve bunlara önem verilmesi gerektiğini vurguluyor.” diyerek eserlerin bir sonraki dönemlere aktarılırken kimliğinin olmasına önem verdiğini ifade etti.

GÖREVDEN EL ÇEKTİRİLDİ

Sempozyumun son konuşmacısı olan Türk besteci ve akademisyen Hasan Uçarsu, Saygun’un görevden el çektirildiğinde yazdığı sözleri şöyle aktardı: “‘Bakanlık emri ile neden görevden el çektirildiğimi yazmamı benden istemiş idiniz. Yazım uzunca oldu. Buraya yazdığım ve yazmadığım birçok şey hafızamdadır. Bunları yazmak bana çok ağır geldi. Yazının sonuna geldiğimde ezildiğimi daha çok hissettim. Ben bu zamana kadar alnı yukarda yaşamış bir insanım. Bundan sonra öyle yaşamak ve öyle ölmek isterim. Benim için ne kanun ne başka bir şey artık hiçbir şey bahis değildir. Bu yazımı da sadece Türk Musikisi evriminin bir sayfasını aydınlatan bir belge olarak tutun.’ diyor Saygun.” Adnan Saygun için Milli Eğitim Bakanlığı'nın bir kanun teklifi sunduğunu anlatan Uçarsu, sanatçının 1936 tarihinden itibaren 10 yıl bakanlık emrinde açığa alındıktan sonra geçen sürelerini anlattı.

 


ARŞİV