Alejandro Zambra: Okumamak

Alejandro Zambra'nın Okumamak kitabı okuru, yazarın sözünü ettiği birçok kurmaca metinden daha geniş hayal dünyasına sürüklüyor

25 Mart 2022 - 09:21

Kadir Işık

Alejandro Zambra, “Okumamak” adıyla Türkçeye çevrilen son kitabında yazma ve okuma deneyimleri üzerine düşüncelerini okurla paylaşıyor. Kitapta adı geçen birçok yazarı tanıyoruz, çoğu daha önce okuduğumuz Latin Amerikalı yazarlar. Zambra ile pek çok ortak yanımız olması kitabı okurken alınan hazzı katlıyor. Dili ağdalı, akademik ya da felsefi değil, yalın, okurla sohbet tadında.

“Zorunlu Okumalar” adlı ilk denemesi eğitim sisteminin bize okul sıralarında mecbur tuttuğu kitaplar üzerine. Üstelik sadece bizde ya da onlarda değil, dünyanın her yerinde benzer sorunların yaşandığını duymak bir yanıyla yüreğimize su serpiyor bir yanıyla rahatsız ediyor. Sonuçta okulda öğretilenlerin çoğunu unutarak geç de olsa doğru kitaplar üzerinden yolumuzu bulmak bize kalan tek seçenek. Milli eğitim müfredatının okunması zorunlu, öğrencileri kitaptan soğutan temel(siz) eserleri, bazen de öğretmenlerin okumadığı ama hacmine bakarak öğrencilere okuttuğu kitaplar ister istemez öğrencinin okumaktan haz almasını engelliyor. Hepimiz eğitim sisteminin yaraladığı bireyleriz, farkındalığımızı oluşturduğumuz noktada düzelme başlıyor ama bazen bir ömür sürebiliyor.

Bir grup lise öğrencisinin elinde Dostoyevski’nin “Yeraltından Notlar” kitabını görmüştüm yıllar önce. Öğrenciler kitabın inceliğinden memnun ama kitabın ana karakterinin bunalımını, takıntılarını, her şeyden bağımsız narsizmini kavrayabilecek ya da karakterin davranışlarıyla kendilerini özdeşleştirebilecek yaşta değil, bu durum kitabı sevmelerine değil de okumaktan sıkılmalarına neden olacak elbette. 

Okumamak okuru, yazarın sözünü ettiği birçok kurmaca metinden daha geniş hayal dünyasına sürüklüyor. Okuduğumuz kitaplar üzerine yeniden düşünmemizi sağlıyor. Kitabı okurken zaman zaman kaybolduğum yolları tekrar yürümem gerekti. Hem okur hem de yazar olarak aklımı kurcalayan birçok sorunun cevabı denemelerde çıktı karşıma. Mesela çocukken okumanın hazzını aldıktan sonra artık geri dönülmez bir yola girdiğinin farkında olmuyor insan.  Okumak bazen içinde bulunduğu çevreden kaçış, çoğu zaman öğrenme hevesi ya da sıkıntıdan kurtulma aracı, nadiren başkalarının dünyalarına ortak olma, onlarla hemhal olup duygularını paylaşma merakından kaynaklanıyor.

Kitaplarla Seyahat Etmek adlı denemesi bir yazarın kitaplarla ilişkisini anlamaya yönelik içten bir anlatı. Hepimiz benzer yollardan geçtikten sonra öğreniyoruz yazmasını, sırtımızda bir çanta, içinde bir, bazen iki kitap. Okusak da okumasak da kitaplara yakın olduğumuzu bilmek, boş bir anımızda ya da çekileceğimiz bir köşede kendimize yarattığımız küçük bir dünyaya sığınmak bizi rahatlatıyor. Mehmed Uzun’un “Yitik Bir Aşkın Gölgesinde” kitabını üniversite öğrencisiyken on iki saatlik otobüs yolculuğunda cebimde kalan son parayla aldığımı hatırlıyorum. Yanımda bir de Yaşar Kemal kitabı. Doksanlı yıllar doğuya giden bir otobüsteyseniz, elinizde kitap varsa, o kitaplardan biri Yaşar Kemal, öbür de Mehmet Uzun ise, belli aralıklarla arabayı durduran yarı sivil giyimli asker mi polis mi ya da o günlerde oldukça görünür olan Jitem mi olduğunu bilmediğiniz devlet görevlileri, önce elinizdeki kitaba, sonra da size bakması içten bile değildi. Ama siz korkuyu gençliğin verdiği cesaretle yok sayıyorsanız, onlardan gözlerinizi kaçırmadığınız anlar da oluyordu.

Zambra’nın geçmişte okumadığı kitaplar yıllar sonra tekrar karşısına çıktığında onları okumamanın hazzını en az okumak kadar yaşadığına değiniyor. Yazı serüveninde başından geçen olaylar, kitaplarla, okumayla ilişkisinin aktarıldığı denemelerinde kendimizi hem yazar hem de okur olarak satır aralarında görüyor ve ona katıldığımız, karşı çıktığımız noktalar üzerine düşünüyoruz. Yıllar önce okurken hayran olduğumuz, daha sonra bize yavan gelen kitaplar olduğu gibi, geçmişte okumadığımız ya da okurken anlamadığımız, kötü olduğunu düşündüğümüz kitaplarla yıllar sonra tekrar karşılaştığımızda ve zevkle okuduğumuzda yaşadığımız değişim okuma serüvenimizin vazgeçilmez bir parçası.

“Bazen bir edebi eserin ancak yüksek sesle okuma sınavından geçebilirse, başkalarının sabrıyla ya da insanın kendi nazik kulağıyla sınanırsa iyi sayılabileceğini düşünürüm,” diyor Zambra, bu yüzden sesli kitapları sevdiğinden söz ediyor. “En iyi kitaplar okumak istediğimizi bilmediğimiz kitaplardır,” diyor, peki, o kitaplara nasıl ulaşacağız. En çok okumaktan zevk aldığım kitapları tesadüfen buldum, birilerinin önerileri doğrultusunda aldığım birçok kitapta hayal kırıklığı yaşadım.

“Birinin söyleyecek bir şeyi olduğunu düşünmesi elbette aşırı kibirli bir tutum. Bu nedenle çoğu kez sayfa temiz, kitap da boş kalıyor.” diyor bir başka denemesinde. Bir okur olarak hepimiz sayfaları tıka basa dolu, içeriği boş kitaplarla karşılaşıyoruz. Eskiden başladığım bütün kitapları sonuna kadar okur, mutlaka bana katacağı bir şeyler olduğunu düşünürdüm, şimdi kattığı şeylerin aldığı zamandan daha değersiz olduğunu düşünerek ilk sayfalarda bırakıyorum elimden.

Sosyal medyaya sırtını dayayan kötü edebiyatın zamanla yok olduğuna da değiniyor yazar. Sanata, edebiyata ve yaşama dair birçok konuda düşüncelerini biz okurlarıyla paylaşıyor. “Okumamak” her yazarın ve okurun okuma listesinde olması gereken bir başucu kitabı. (Notos Kitap, 326 sf)

 

Etiketler; zambara

ARŞİV