Alman sanatçıdan Kadıköy’e ‘keşke’ armağanı

Sanat projesi kapsamında, Kadıköy sokaklarından topladığı kartonlardan dev boyutta bir ‘Keşke’ yazısı hazırlayan ve onu sokaklarda gezdirerek insanları "keşke"leriyle ilgili düşündüren Alman güzel sanatlar öğrencisi Helen Weber, sonra da sanatını Kadıköy sokaklarına armağan etti…

17 Ocak 2018 - 12:22

Helen Weber… Almanya’dan bir öğrenci. Güzel Sanatlar eğitimine Stuttgart’ta 2014 yılında başlamış. 2017/18 güz dönemi eğitimi için de İstanbul’a gelmiş. Marmara Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi Heykel Bölümü’nde Erasmus değişim programı öğrencisi olarak eğitim alıyor. Yeldeğirmeni’nde yaşıyor. Kendi deyimiyle ‘zamanının çoğunu yürüyerek ve düşünerek geçiriyor’. Bazen belirli , ama daha çok farklı konular üzerine. Bu düşünme süreçleri zaman zaman zihnine yeni sorular getiriyor. Kimi zaman bu düşünceler bir sanat eseri şeklinde mevcudiyet buluyor. Tıpkı son çalışması ‘Keşke’ gibi…

Weber, geçen Eylül’de İstanbul’a gelişiyle birlikte Türkçe’nin günlük ve şiirsel kullanımına ilgi duymaya başlamış. Alman ve Türk şairlerle yaptığı görüşmelerden sonra “Keşke” kelimesinin Almanca’ya tercümesinin zorluğu dikkatini çekmiş. Ve buradan hareketle bu sanat projesini yapmaya karar vermiş. Keşke, basit materyallerden vücut verilmesinin ardından 1 Ocak 2018 tarihinde İstanbul’da  halka açık çeşitli alanların gerek hareket halinde gerekse durağan halde bir parçası olarak izleyicileriyle buluştu. Kimileri önünde fotoğraflarını çektirdi, kimileri seslice okumakla yetindi, kimileri ise iç geçirerek temenni ve pişmanlıklarını mırıldandı Keşke’nin ardından.

Detayları Weber’e sorduk.

Projeniz için “Keşke” kelimesini seçmenizin sebebi nedir? Neydi bu kelimede sizi çeken?

Genel olarak dil ile ilgileniyorum. Halka açık alanlarda ve halka açık alanlarla çalışmanın dışında Almanca şiir ve nesirler yazıyorum. Dil, benim sanat çalışmalarımda büyük rol oynuyor. Yapı olarak farklı dillerin, bireylerin kendilerini ifade etme yollarını şekillendirdiğini düşünüyorum. Bu sebeple Türk dilinin yapısı, tarihi ve imkanları üzerinde çok düşündüm. Keşke…  Almanca’da  bu anlamı tek bir kelime ile ifade etmek mümkün değil. Bu durum, hem estetik hem de poetik açıdan kelimeye belli bir potansiyel kazandırıyor.

Bu projeyi yapmanızdaki asıl amaç nedir? Sanat izleyenlerine neyi göstermek istediniz?

“Keşke” benim çok anlamlı bulduğum bir kelime, ona vücut verme isteğime karşı koyamadım.  Bir sanat çalışması olarak “Keşke” benim burada geçirdiğim süre zarfında  üzerinde düşündüğüm pek çok hususu içinde barındırıyor diyebilirim. Yüzleşme fikrini seviyorum. İnsanlar dillerinin içerisine fırlatılmış, sıkışmış  durumdalar. O halde neden heykeli bir yol olarak kullanmak suretiyle insanları dillerinin bir parçası ile yüzleştirmeyelim? Halka açık alanlarda çalışmak, mekana pek çok anlam kazandırıyor, mekan da çalışmanın bir parçası haline geliyor. Şayet bir amaç arıyorsak, şöyle söyleyebilirim: Bu çalışmada boşluktan ya da mekandan gelen ve yine mekana  atıfta bulunan bir sanat çalışmasıyla boşluğa ya da mekana dikkatleri çekmek istedim, bir nevi çember gibi yani.

Keşke’yi nerede ve nasıl yaptınız?

Keşke’yi arkadaşım Ali Can Metin'in Yeldeğirmeni’ndeki stüdyosunda ve evimin terasında yaptım. Heykel çalışmaları ya da üç boyutlu çalışmalar her zaman insan vücudunu referans almak suretiyle çalışılırlar. Ben de çalışmanın boyutlarını kendi boyumu esas alarak hazırladım. Harflerde basit ve keskin çizgilere ulaşmak için ise DIN yazı tipini seçtim. Materyal hakkında da bir müddet düşündükten sonra mümkün olduğunca basit ve hafif bir yapıya karar verdim ve yardımcılarımın da desteğiyle Kadıköy sokaklarından karton topladık. Ve Keşke’yi yaptık.

PARKTA, GÜVERTEDE, İSKELEDE KEŞKE…

 Keşke’yi insan içine ne zaman çıkardınız?

Öncelikle, harfleri sokağa indirmemiz gerekti. Keşke,  ilk kez bütün bir kelime olarak, iplerle, 1 Ocak’ta o gün kapalı olan Küff Cafe’nin önüne indirilmiş oldu. Bu kelimenin anlamının insana ve mekana göre nasıl değiştiğini gözlemlemek için daha sonra Kadıköy iskelesine yürüdük ve gitmek zorunda kalana kadar oraya bıraktık. Karaköy motoruna bindiğimizde ise güverteye bıraktık. Galata Köprüsü’nü geçtik ve oradan Galata Kulesi’ne yürüdük. Pera’ya, Taksim’e ve Cihangir’e yürüdükten sonra Kadıköy’e geri döndük. 5 Ocak’ta Keşke, Kadıköy Ali İsmail Korkmaz Parkı’ndaydı. 10 Ocak’ta yine Kadıköy’de bir yürüyüş esnasında Moda ve Yeldeğirmeni’nde bir müddet kaldı.

Bu mekanları neye göre seçtiniz?

Anlamı ve algısı açısından nereye, ne zaman ve nasıl konulduğu oldukça önemli. Çünkü mekan bağlamında ele alındığında  insanların da keşke algısını etkileyeceğini düşündüm. Dolayısıyla hem kamusal turistik alanlara hem de şehrin rastgele sokaklarına koyduk.

İnsanlar sokakta dev gibi bir Keşke görünce nasıl tepkiler verdiler?

Elbette farklı farklıydı. Biz yürürken insanların çoğu harfleri okumayı deniyor, bunu da çoğunlukla yüksek sesle yapıyorlardı. Sokakların kalabalıklığına bağlı olmakla birlikte, Keşke de bulunduğu yerdeki sokak seslerinin bir parçası oluyordu. Kimileri bize Keşke’nin ne olduğunu, neden orda olduğunu sordu, kimileri sadece geçip gittiler. Ben bu çalışma üzerinde açıklama yapmamayı tercih ediyorum çünkü okuma bilen her Türk zaten okuyabilir.  Bir yere bıraktığımız zaman genelde geri çekilip izliyorduk, dolayısıyla sorumluların kim olduğu belli olmuyordu. Kimse parçalamaya ya da düşürmeye çalışmadı, bulunduğu mekanın doğal bir parçası olarak saygı gördü. İnsanların büyük bir çoğunluğu önünde fotoğraf çektirdi, çok az bir kısmı ise sadece bakmakla yetindiler.

Keşke’nin yolculuğu bitti mi peki?

 “Başlangıç” ve “son”u tanımlamak zor. Keşke’yi 10 Ocak akşamı Moda sahile bırakmaya karar verdim ve öyle de yaptık. Böylelikle ona ne olacağını ya da olduğunu asla bilemeyeceğim. Muhtemelen birileri tarafından parçalara ayrılmış ve götürülmüştür, umarım bunu yapanlar karton toplayıcıları olurlar. Belki birisi sadece tek bir harfi almıştır. Bilmiyorum, bana ait değil çünkü. O artık bir heykel olarak sürdürmüyor varlığını, yarattığı yüzleşme  son buldu. Aynı zamanda fotoğrafını çeken pek çok insan oldu, bir şekilde viral oldu. Eminim Keşke onların telefonlarında yanında, önünde bazı insanlarla, bir vesileyle var olmaya devam ediyor.

Projenin sonuçları neler? Demek istediğim; ne arıyordunuz, ne buldunuz?

Beklediğim veya ulaşmaya çalıştığım belirli bir sonuç yoktu. Kamusal alan bağlamı muhtemel durum ve tepkilerle dolu, Keşke de pek çok tepki aldı. Her kesimden insan onu ilgi odağı haline getirdi, tıpkı popüler bir ikon gibi. Anlamını düşündüğüm zaman bunu ironik, hatta komik buluyorum. Belki insanlar kendilerini poz vermek, fotoğraf çekmek ve kamusal alanda bir performans göstermek zorunda bile hissetmiş olabilirler.

Keşke ekibi (soldan sağa Helen Weber, Lea Meier, Sandro Vidotto, Lisa Söhnchen, Emre Kayalan)

Fotoğraflar: Obada Ashraf ve Emre Kayalan


ARŞİV