Eda Semahat Şanlı, Dumlupınar Üniversitesi Geleneksel El Sanatları bölümü mezunu bir el sanatları eğitimcisi ve ressam. Anadolu'nun birkaç ilinden masal derlemeleri yaptı, çocuklar için masallar ve hikayeler yazıyor.
Uzman psikolog Dilan Özcan da Nişantaşı Üniversitesi mezunu ve Alo Freud hattı kurucusu. Zaten Şanlı ve Özcan’ın tanışmaları da bu hat üzerinden olmuş.
Şanlı süreci şöyle anlatıyor; “Yapmak istediğim bu projeden bahsettim. Dilan da beğenip kabul etti. Çalışmalarımız başladı. Ben mitleri resimlerken, Dilan da resimlere uygun psikolojik travmaları yazdı.”
Süreç sonunda “Habis Ruhlar Kuyusu:Karayüzler” başlıklı sergi ortaya çıktı. 16 Eylül'de Yeldeğirmeni’ndeki Devridaim Enstitüsü’nde açılan sergi, üç gün sürecek. Sergide kaatı sanatıyla (kağıt oymayla yapılmış işler) yapılmış 20’ye yakın eser yer alıyor. Eda Semahat Şanlı, “Çalışmalar üç katmanlı; en alt katman zihnimizin karışıklığını, ortadaki görseller mitler, üst katman ise gözümüzdeki perdeyi temsil ediyor.” açıklamasını yapıyor.
Günümüze kadar ulaşan sözlü anlatıların Anadolu'da hala etkisini gösterdiğini anımsatan Şanlı, şunları söylüyor; “Anlatılmakta olan sözlü ürünler geleneksel inanç yapısını korur. Bu inanç yapısı da daha çok mitlerin yeraltı dünyasına dairdir. Pertev Naili Boratav, Türk Mitolojisi kitaplarının birinde ‘Yeraltında yaşayan cinler, periler ve mekirler toplu yaşarlar ve insanların toplumsal düzenine benzer bir sistemle yönetilirler, onların da padişahları, prensleri ve prensesleri vardır...’ der. Anadolu mitlerinin kötü, karanlık ruhları; alkarısı, hınkır mınkır, albastı...gibi mitlerdir. Bu mitlerle psikolojiyi karşılaştırdığımızda, insanın bilmediği, anlamlandıramadığı olayları anlamak, onların korkusuyla başa çıkmak için mitlerin yaratıldığını görüyoruz. Yani mitlerdeki kötü ruhlar insanın hem bilinç hem de biliçdışı zihnin tasviridir.”
İĞNELERDEN KURTULMA ZAMANI
Peki bu sergi ile amaç ne? Eda Semahat Şanlı, ‘alkarısı’ anlatılarından birinden örnek vererek yanıtlıyor; “İnsan tarafından yakalanmış alkarısının üzerine çengelli iğne tutturulur. Bu çengelli iğne alkarısını ömür boyu insana tutsak etmek içindir. Tutsak edilen alkarısının insanın hizmetine girdiği söylenir. Ne zaman ki çengelli iğne tutturulduğu yerden çıkarılırsa, o zaman alkarısı tutsaklıktan kurtulup özgürlüğüne kavuşur. Bizim burada yapmak istediğimiz şey, korkuların arkasındaki travmaları gün yüzüne çıkarmak. Bu sergi sizi çocuklukta büyüttüğünüz korkularınız, kaçmaya çalıştığınız kaygılarınızla buluşturuyor. Tüm hayatını kaygılarının esiri olarak geçirmiş her tutsağa sevgilerimizle… Şimdi çengelli iğnelerimizden kurtulmanın vakti…”