Çanakkale’den kekik kokulu mendiller…

Çanakkale Savaşı’nı konu alan “Mendilim Kekik Kokuyor” filminin yönetmenlerinden Hüseyin Özden, “Kahramanlık filmi yapmaya çalışmadık. İnsanların dramını yansıtmak için uğraştık” diyor

12 Mart 2020 - 11:47

Birinci Dünya Savaşı sırasında 1915 ile 1916 yılları arasında yaşanan Çanakkale Savaşı’nın tarihin en kanlı mücadelelerinden birine sahne olduğu tarihe bir not olarak düşüldü. Verilen mücadele sonucunda bir destan olarak anılan Çanakkale Savaşı’nda binlerce kişi hayatını yitirdi. Savaş geride gözyaşı, çaresizlik ve tarifi imkânsız acılar bıraktı. Savaş, 18 Mart’ta zaferle sonuçlandığı için bu tarih Çanakkale Zaferi ve Şehitleri Anma günü olarak takvimdeki yerini aldı. Acıya, gözyaşına, ölüme ve mücadeleye sahne olan bu savaş üzerine de filmler çekildi, belgeseller yapıldı. Bu filmlerden biri de 6 Mart’ta vizyona giren “Mendilim Kekik Kokuyor”. Filmin yönetmenlerinden Hüseyin Özden ve oyuncularından Çetin Büyükakın ile biraraya geldik, film üzerine söyleştik.

“BAŞROL OYUNCUSU ANADOLU

Yönetmen Hüseyin Özden, Çanakkale üzerine yapılan bütün filmlere ve çalışmalara saygı duyduğunu ve kıymetli bulduğunu belirterek şöyle devam ediyor: “Ama yeterli bulmuyorum ve bizim yaptığımızla da tamamlanmaması gerektiğini düşünüyorum. Çünkü Çanakkale’de 500 bin insan hayatını kaybetti. Tamamlanacak bir şey değil. Biz bireyin peşine takılıp kahramanlık filmi yapmaya çalışmadık. Çanakkale’de karşı karşıya gelen herkes benim gözümde kurbandı. Emperyal güçler tarafından oraya itilmişlerdi. Onlar birbirine tetik çekseler bile en ufak bir temasta insan olduklarını hatırlayabiliyorlardı. Biz de o insanların dramını yansıtmaya çalıştık. Bazı arkadaşları başrol olarak niteliyoruz ama filmimizin başrol oyuncusu yok aslında. Bu filmin başrol oyuncusu Anadolu ve Çanakkale’dir.”

“Travmayı yaşayan Anadolu insanıdır. Türk, Anzak ya da Özbek olması bir şey ifade etmiyor.” diyen Hüseyin Özden, “Orada anlamsız bir savaş var. Bir tarafta emperyal güçler diğer bir tarafta var olma mücadelesi veren insanların direnişi var. İnsanların duygularını kutsal gördük. Esas olan insanların içindeki düşmanı yenmek. Düşmanlığı yenmek için bir tohum atılmışsa biz o tohuma bir damla su vermeye çalıştık. İnsan odaklı bir film yapalım dedik. Filmin iskelet hikâyesini, iki amcaoğlunun bir kızı sevmesi ve bu yüzden normal hayatta tartışması, birinin mendili cepheye götürmesi, cephede vatanın istikbalini kurtarmak için verdikleri mücadele ve dost olmaları oluşturuyor.  Düşmanlığı yenmek için bilime, bilgiye ve sanata ihtiyaç var. Bu filmde üçüne de yer vermeye çalıştık. Bir gün bu üçünün birleşimi iktidar olursa insanlığa huzur gelecektir ve düşmanlık yenilecektir.” diyor.

“GELENEĞİ TEMSİL EDİYOR”

Mendilin Anadolu’da çok önemli bir ritüel olduğunu söyleyen yönetmen Hüseyin Özden, mendilin filmdeki metaforunu “Aşk, ayrılık, buluşma, hasret... içerir. Konu Çanakkale olunca mendil bütün Anadolu’ydu. Anadolu’nun bütün kıyıları sanki mendilin etrafını saran dantel gibidir. Cepheye giden gönüllüler Anadolu’yu temsil ediyordu. Keki kokusu ise Anadolu’nun birlerce yıllık geleneği, inancı,  iradesi, zafere olan inancı ve kararlığıdır. Var olma mücadelesi veren Anadolu’yu simgeler. Bu bakış açısıyla bu filmi çekmeye çalıştık.” diye açıklıyor.

Kalabalık bir ekiple büyük bir emek ve özveriyle çalıştıklarını belirten Özden, deneyimli bir oyuncu kadrosuyla çalıştıklarını da vurguluyor: “Oyuncu kadrosunda tiyatrocu arkadaşlarımız ve tiyatro öğrencileri de vardı.  Wilma Elles, Mehmet Çevik, Mike Mitchell, Özbek sinemasının çok önemli bir oyuncusu olan Şahruh Tuyçibayev başta olmak üzere çok sayıda değerli isim bu filmde yer aldı.”

“ÇANAKKALE RUHU ANTALYA’DA”

Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi’nin “Çanakkale Savaşları’nın 100.Yılı” senaryo yarışmasında birincilik ödülü alan senaryonun ilk adımının 2015 yılında atıldığını ve çekim tarihine kadar üzerinde çok çalışıldığını söyleyen Hüseyin Özden, kısıtlı bütçeleri olduğunu ve imece usulüyle filmi çektiklerine vurgu yaptığı konuşmasına şöyle devam ediyor; “2018’den 2019 yılının Mayıs ayına kadar hazırlık süreci vardı. 2019’un 19 Mayıs’ında motor dedik. Haziran ayının sonunda çekimler bitti. Film çekimleri Antalya’da Akseki, Kemer ve Tekirova’da gerçekleşti. Yöre halkı ve Antalya Valiliği büyük destek verdi. Ayrıca iki gün de Çanakkale’de çekim yaptık. Çanakkale’deki gerçek savaş alanları sit alanı olduğu için oralara dokunmak istemedik. O topraklarda anılar yaşadığı için bizim için gerçek mekânlar değil duygular önemliydi. Film setlerinin girdiği yerlerde illa ki tahribat olur. Şehitlerimizin anısına zarar vermek istemedik. O ruhu Antalya’ya taşıdık.”

“Bu film ailemizin bir ferdi evladımız gibi oldu.” diyen yönetmen Özden sözlerini şöyle bitiriyor: “Çünkü filme bütün enerjimizi verdik. Çok kişinin iyi niyeti var. Bir İstanbul’da bir de Antalya’da gala yaptık. Akseki’nin köylüleri galaya geldi.  O insanların gözündeki gözyaşlarını görünce dedim ki biz aslında doğru ve iyi bir iş yaptık. Gişe ne olur bilmiyorum. Ama Türk sinemasına bir arşiv filmi yapmış olmanın verdiği mutluluk ve kıvanç var.”

“KADER BİRLİĞİ YAPTIK”

Filmde ressam Cryil rolüne hayat veren ve yönetmen gibi kendisi de Kadıköylü olan oyuncu Çetin Büyükakın da film hakkındaki düşüncelerini şöyle dile getirdi; “Set boyunca hemen her sahneden önce kamera yerleşip oyuncular prova alırken resmi kabaca çiziyordum ve çekim sırasında da tamamlamış oluyordum. Benim bulunduğum sahnelerin her birinde bir resim çıktı. Bu benim için de güzel bir çalışma oldu. Hiç konuşmadan tepkilerimle, resimlerimle ve bakışlarımla katkıda bulunmaya çalıştım. Çok güzel geri dönüşler aldım. Bütününe baktığımız zaman zor şartlarda çalıştık. Ama herkes kendisine düşen görevi yaptı. Bir buçuk ay boyunca kader birliği yaptık ve uyum içinde çalıştık. Bunu da filme yansıttık.”


ARŞİV