Antik Kadıköylüler gerçekten ‘kör’ müydü?

‘’Eskiçağ'da Kadıköy’’ adlı kitap yazan Dr. İnci Türkoğlu, ‘’Eski Kadıköylüler kesinlikle kör değildi. Uluslararası ticaret pastasından pay almaya, yeni yurtlar edinmeye çalışıyorlardı. Günün denizcilik teknolojisi ve denizin akıntılarına göre yerleştiler. Yani Boğaz’ın Anadolu yakasına yerleşmeleri bilmezlikten, körlükten değil, bilinçli bir seçimdi’’ diyor

26 Şubat 2018 - 11:08

Pamukkale Üniversitesi Kültür Varlıklarını Koruma ve Onarım Bölümü Öğretim Üyesi Dr. İnci Türkoğlu’nun  ‘’Eskiçağ'da Kadıköy’’ adlı kitabı yayınlandı. Ege Yayınları’ndan çıkan kitap Kadıköy arkeolojik açıdan önemli bir bölge olan Kalkedon’un  Eskiçağ’daki tarihini bir bütün halinde irdeliyor.

“Dünya başkenti” İstanbul’un Eskiçağ tarihi ile ilgili çalışmalar genellikle, iki dünya imparatorluğuna başkentlik yaptığı Bizans ve Osmanlı dönemleri üzerine olduğunu belirten Türkoğlu, ‘’ Ancak arkeolojik kazılar sırasında dikkatler İstanbul’un Byzantion tarafına yönelir ve bu sırada klişeleşmiş olarak “körler ülkesinin karşısında” tabiri kullanılarak Kalkhedon’a atıf yapılır. Bunun haricinde de anca Byzantion’u ilgilendiren durumlarda ve Hıristiyanlık ile ilgili konularda Kalkhedon’dan söz edilir. Son yıllarda Marmaray ve Metro projeleriyle Byzanion /Konstantşnopolis hakkındaki bilgilerimiz artmaya başlayınca kardeş şehri Kalkhedon’u ciddi bir inceleme altına almak gerekliydi. Biz de buradan yola çıkarak bugüne üzerine monografik çalışma yapılmamış olan Kalkhedon’un Eskiçağ tarihini araştırma konusu olarak ele aldık’’ diyor.

Türkoğlu ile kitabı ve uzak geçmişin Kadıköyü’nü konuştuk.

  • Araştırmak için neden Kadıköy’ü seçtiniz? Burası arkeolojik anlamda önemli bir bölge midir sizce?

İstanbul’u Kadıköy’süz düşünmek mümkün değil. Akademik çalışmalarımın yanı sıra, turist rehberliği mesleğim sırasında da Kadıköy hakkında kaynak bulamadığımı fark etmiştim. O zamanki danışman hocam Prof. Dr. Oğuz Tekin’in yönlendirmesi ile Kadıköy’ün eskiçağını (İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Eskiçağ Tarih Bilim Dalı) doktora çalışması tez konusu olarak seçtim. Kadıköy arkeolojik açıdan kesinlikle önemli bir bölgedir, tarihöncesinden bugüne kadar tüm çağlar için.

  • Önsözde ‘monografinin alanındaki büyük bir eksiği gidermeyi amaçladığınızı söylüyorsunuz. Nedir bu eksiklik?

Kadıköy’ün tarihi coğrafyası konusunda büyük eksikler söz konusu. Bu çalışmayla Eskiçağdaki topografyasını anlamaya çalıştık. Bunun için Kadıköy şehir merkezi, Yel değirmeni, Altıyol, Söğütlüçeşme, Yoğurtçu ve  Moda’da yürüdük, fotoğraf çekimleri yaptık.

  • Kamuoyunda Kadıköy tarihine dair bilinen (yüzeysel) bilgi ‘körler ülkesi’ tanımı. Siz bu tanımı net bir şekilde doğrulamış oldunuz mu? Yoksa eski Kadıköylüler kör değil miymiş? 

Eski Kadıköylüler kesinlikle kör değildi. Onlar kendi dünyalarındaki uluslararası ticaret pastasından pay almaya ve kendilerine yeni yurtlar edinmeye çalışıyorlardı. Sistemli bir şekilde Marmara Denizi’nin kuzey kıyısına yerleştiler. Önce İzmit, sonra Kadıköy, sonra Silivri ve en son İstanbul. Günün denizcilik teknolojisi ve denizin akıntılarına göre yerleştiler. Yani Boğazın Anadolu yakasına yerleşmeleri bilmezlikten, körlükten değil, bilinçli bir seçimdi.

  • Kitap tam 455 sayfadan oluşuyor! Ve üstelik Kadıköy’ün sadece eskiçağını kapsıyor. Sizce Kadıköy’ün tarihine dair yazılacak daha neler var?

Çok şey… Örneğin, kurtarma kazılarında gün ışığına çıkarılan arkeolojik malzemenin yayımlanmasıyla bir çok yeni bilgi edinileceği açıktır. Yeni sikke tipleri saptanabilir. Ortaçağ, yani Bizans Dönemi hakkında ben sadece kontekst oluşturmak üzere kısaca bilgi verdim. Keza Osmanlı Dönemi için de aynı durum söz konusu – Osmanlılarca fethi konusunda dahi pek bilgimiz yok. Yalnızca belediye kurulduktan sonraki dönemde kentin geçirdiği aşamalar bile çok sayıda yayına konu olacaktır.

  • ABD’deki ihtisas kütüphanelerinde yaptığınız çalışmalar sonucunda Kalkhedon’un ne kadar göz ardı edildiğine tanık olduğunuzdan bahsediyorsunuz. Sizce bu neden böyle olmuş, neden buranın tarihine dair yeterli araştırmalar bugüne dek yapıl(a)mamış?

Çok basit bir açıklaması var. Yanıbaşındaki başkent Byzantion – Konstantinopolis – İstanbul hep daha ön planda olagelmiştir. Bir anlamda, karşı yakadaki tarihi yarımadanın gölgesinde kalmıştır. Coğrafi konumunun eşsizliği İstanbul’u bir dev haline getirmiştir. Dolayısıyla da çalışmalar İstanbul’un iki dünya imparatorluğuna başkent olduğu dönemlere ve o dönemlerden günümüze ulaşan muhteşem mimariye yoğunlaşmıştır. Ayrıca, yaşayan, yoğun bir kentsel dokunun söz konusu olması nedeniyle de arkeolojik çalışmalar kısıtlanmakta olup araştırmacıları yalnızca arşiv ve kütüphane tarzı çalışmalara yönlenmeye zorlamaktadır. İstanbul’da Eyüp ve Üsküdar belediyeleri bu konuda öncü çalışmalar yapmış ve seri halde sempozyumlar düzenlemiş ve bunları yayımlamıştır. Benzer etkinlikler Kadıköy için de rahatlıkla yapılabilir. Seneler önce Sanat Tarihi Derneği’nin düzenlediği küçük sempozyum maalesef henüz yayımlanamadı.

  • Kadıköy’ün Eskiçağ tarihini özetlemenizi rica etsem neler söylerdiniz?

Kadıköy, tarihöncesi dönemde Fikirtepe kültürü ile öne çıkmış bir yerleşim alanı ancak kazıların çok kısıtlı bir alanda ve sürede yapılmış olması nedeniyle izleyen dönemleri takip edemiyoruz. Çok daha sonraları, Milattan Önce 7. yüzyılda Yunanistan’ın başkenti Atina yakınlarındaki Megara kentinden gelenler bugünkü Moda Burnu’na yerleşmiş ve bugünkü Kadıköy’ün temellerini atmıştır diyebiliriz. Kalkhadon diye adlandırdıkları bu kent tarih boyunca, kendinden kısa bir süre sonra benzer şekilde kurulan Byzantion (İstanbul) ile kader birliği yapmış ve tarihe yön vermiştir. Bu kitapta, bu Yunan koloni kentinin Yunan ve Roma dönemlerindeki, yani MÖ 7. yüzyıldan MS 6. yüzyıla kadar gelişimi, tarihi, ekonomisi, mimarisi vb konular irdeleniyor.

  • Bu kitapla literatüre nasıl bir katkı yapılmış oldunuz? Yani bugüne dek araştırılmayan hangi alanlara girdiniz/hangi bilinmeyen bilgilere ulaştınız?

Bugüne kadar antik Kadıköy’ün yalnızca yazıtları yayımlanmıştı. İstanbul’un dahi Eskiçağdaki durumu hakkında derli toplu yayınlar yenice çıkmaya başladı. Kadıköy içinse yalnızca İstanbul’la ilgili yazılarda gerek olunca atıf yapılıyordu. Yapılan kurtarma kazılarıyla ilgili olarak çok az yayın yapılmış durumda. Bu kitapla ilk kez antik Kadıköy arkeolojisi, sikkeleri, tarihi ve topografyasıyla birlikte ele alındı. Antik Kadıköy hakkında bir bütün olarak fikir edinmek artık mümkün.

  • Kadıköy’de bugüne dek yeterli ölçüde arkeolojik kazılar yapılmadığını düşünüyorsunuz. Sizce bugüne dek neden yapılmadı? Ve bundan sonra bu süreç nasıl ilerlemeli? 

Bugünkü Kadıköy yoğun bir kentleşme sergiliyor ve yapılabilen arkeolojik kazılar yalnızca binaların temel hafriyatları veya metro inşaatı gibi büyük projeler sırasında gerçekleşebiliyor. Gerçekleşenlerin de yayınları maalesef yapıl(a)mamış. Ayrıca İstanbul’daki tüm arkeolojik kazılardan İstanbul Arkeoloji Müzeleri sorumlu ve nüfusu on beş milyona ulaşmış ve “taşı toprağı altın” olan bir megapolde bunlara yetişmek çok zor. En güzel yol tabii ki bir yerde yaşayanların bilinçlenerek kendi yaşam yerlerine sahip çıkması. Kadıköy, aslında bu konuda oldukça şanslı.

  • Özellikle kentsel dönüşüm sürecinin yoğun yaşandığı Kadıköy’de bu süreçte  bazı arkeolojik bulguların tahrip olabileceğini düşünüyor musunuz?

Kesinlikle.

  • Ya da bu konuya tersten bakacak olursak; kentsel dönüşüm arkeolojik kalıntıların çıkarılması açısından bir fırsata çevrilebilir mi?

Tabii ki çevrilebilir ancak bunun için yeterli sayıda, deneyimli ve yetişmiş arkeoloğumuz var mı diye sormamız gerekli. Ayrıca hızlı hareket etmek yanlışa da götürebileceğinden, böyle bir işin projelendirilerek ve zamana yayarak yapılmasında yarar vardır. Kentsel dönüşüm ve kültürel miras çalışmaları birbirinin alternatifi olarak düşünülmemeli...

Kitaptan bazı ilginç bölümler; 

  • Kitaba göre; Kadıköy’ün antik adı chalcedon ve varyasyonları, çeşitli bitki ve hayvanlara ad olmuş. Örneğin, Kadıköy acıçiğdemi (Colchicum chalcedonicum) ve Kuzey Amerika kelebeklerinden chalcedon checkerspot (Euphydryas chalcedona). İnci Türkoğlu, böylesine önemli bir ismin daha geniş kapsamlı çalışmaları hak ettiğini belirterek, Kalkhedon/Kadıköy’ün hak ettiği yere ulaşarak incelemelerin artması ve karanlık noktaların gün ışığına kavuşması gerektiğini söylüyor.
  • Kalkhedon’un tarihindeki bir efsaneye göre İS 324 yılında Roma İmparatoru Büyük Constantinus, imparatorluğunun yeni başkenti olarak önce Kalkhedon’u seçmiş. Ama inşaat sırasında kartalların ipleri Sarayburnu’na taşımaları nedeniyle kararını değiştirerek Byzantion’u tercih etmiş! 
  • İnci Türkoğlu, Eskiçağ’daki Kadıköy, yani Kalkhedon kentindeki kurtarma kazılarından en önemlilerinin 1976’daki Söğütlüçeşme ve 1987’deki Altıyol’da yapılanlar olduğunu belirterek, (söz konusu alanlar Kalkhedon nekrpolü yani mezarlığı)  Kadıköy’ün şehir merkezinde gerçekleştirilebilecek kimi sondaj ve sistematik kurtarma kazılarının, tıpkı Altıyol ve Söğütlüçeşme kazılarında olduğu gibi büyük bilgi sağlayacağını söylüyor.
  •  ‘’Bugün Kadıköy’ün simgesi haline gelmiş olan Altıyol’daki boğa heykeli, 1864 tarihini taşımakla birlikte, Eskiçağ’da Kalkhedon’un en tanınmış boğalı sikkelerine selam verir ve Osmanlı Dönemi’nde “Sığır Maydanı” olarak bilinen Altıyol’a çok yakışır.’’ (kitaptan)


ARŞİV