29 Haziran 2011’de aramızdan ayrılan Hulki Aktunç’un doğum günü 27 Ocak. Biz de bu vesileyle, Bartın Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Sevda Kaman’ın Aktunç hakkında yaptığı araştırmayı sayfalarımıza taşıyoruz. Kaman; “Hulki Aktunç’un ‘Madi Hayat In The Dark’ Adlı Öyküsünde Argo” başlıklı araştırmada, yazarın argo ile ilişkisini irdeliyor.
Eserlerinde kullandığı dile gösterdiği hassasiyet ile nam salan Hulki Aktunç’un, doğum yeri, -kendisinin ifadesiyle ‘İstanbul’u İstanbul yapan agoralardan biri olan Kadıköy’ idi. Aktunç, “Küçük Bir Mahallenin Büyük İnsan Coğrafyası” başlıklı yazısında Osmanağa mahallesinde geçen çocukluğunu, Osmanağa camisindeki iyi hafızlardan Arapça dinlediğini, diğer taraftan Kadıköy çarşısının iki yanındaki Rum ve Ermeni kiliselerinde arkadaşlarıyla evlilik ve ölüm törenlerini izlediklerini, Yeldeğirmeni’ndeki sinagoga gittiğini, dolayısıyla Ermenice, Rumca, İbranice gibi dillere aşina olduğunu, evlerinde Sudanlı bir hanımı misafir ettiklerini, babasının dükkânında Yemenli yatalak bir adam olduğunu, ev sahibinin Tatar, komşularının zenci, fırıncı ve terzilerinin Rum, pastane sahibinin Bulgar, birlikte maydanoz, dereotu sattığı arkadaşlarının Kürt, kitapçısının Alman olduğunu, rıhtımdaki Çingene çergelerini aktarmıştı.
ARGO İLE İLK TEMAS
“Kadıköy çarşısı bir diller yelpazesiyle, diller ormanıyla karşılaştığım bir yerdi ve benim için inanılmaz bir şanstır.” diyen Hulki Aktunç, “dillerin kardeşliği” olarak tanımladığı argoyu da Kadıköy çarşısında tanımıştı. Yazarın çay ocağında çalışması, maydanoz-dereotu satması, gazete dağıtması, yani küçük yaşlarda çalışmaya başlaması argoyla ilişkisini kuvvetlendirmişti.
KADIKÖY’DE ŞEKİLLENEN DİL
50’li yıllardaki Kadıköy’ün çok dilli, çok dinli yapısının ve zengin kültür dokusunun, kozmopolit bir şehrin büyük insan coğrafyalı semtinde geçen çocukluğu, Aktunç’un dil algısını şekillendirmişti. Aktunç’un kökü, bir dil metropolü olan kozmopolit bir şehrin, zengin dokusunda geçen çocukluğuna, evi gibi gördüğü Kadıköy çarşısının çok dinli, çok dilli, renkli dünyasına dayanıyor. 20 küsur dilin konuşulduğu İstanbul ve Kadıköy’ün renkli dünyası Hulki Aktunç’u dile ve etimolojiye yönlendirdi ve edebiyat mahfillerinde onun “dil kuyumcusu”, “Türkçenin seramik ustası” gibi sıfatlarla anılmasını sağladı.
KADIKÖY’DE FİLİZLENEN SÖZLÜK
Hulki Aktunç’un Kadıköy’deki çocukluk yılları sadece edebî eserlerine değil, yıllar sonra yazacağı Türkçenin en hacimli argo sözlüğü olan Büyük Argo Sözlüğü’ne de zemin hazırlamıştı. Aktunç’a, yakın çevresinden bu sözlüğü yazması yönünde telkinlerde bulunulmuştu. “Amcası, babası, ağabeyleri, içine doğup büyüdüğü, çok-dil ile özgün argoyu tanıya tanıya yaşadığı Kadıköy’ün çarşı aga’ları ve oradaki kanka’ları” kendisine “Elin kalem tutuyor, yaz istersen bunları, kaybolup gitmesin” demişlerdi. Böylece bu sözlüğü kaleme alan Aktunç’un argoya hâkimiyetini yalnızca sözlük hazırlayarak değil, bazı eserlerinde dil ve kurgunun odağına argoyu yerleştirerek de gösteriyordu.