"Aşık Kedi"nin efsane tutkusu...

​Sanatçı Elif Nurşad’ın “Âşık Kedi” grafik roman kitabı, bir “kedi kadın”ın kilometrelerce uzaklıktaki bir denizciye olan imkânsız aşkının yıllar süren seyir defteri niteliğini taşıyor

05 Nisan 2022 - 10:21

Bundan yaklaşık altı ay evvel bir sergi daveti aldım. Fakat diğerlerine benzemiyordu. Yeldeğirmeni merkezli Flaneur Books’un yeni kitabı “Âşık Kedi”nin lansmanıydı. Kedici bir gazeteci olarak derhal gündemime aldım ve gittim. Kadife Sokak’taki Bina’da yapılan etkinlikte, Aşık Kedi kitabından bazı sahneler süslüyordu duvarları. Kitabın yaratıcısı Elif Nurşad Atalay da oradaydı. O gün orada yapamadığımız söyleşiyi ancak gerçekleştirebildik. Buyurun çok yönlü sanatçı Elif Nurşad ve onun kedili dünyasına…

  • Mahlasınız neden “Vahşi Kedi”?

Bu ismi birisi bana vermiş gibi hissediyorum. O yüzden kulağa inandırıcı geliyor. Kendimi bir kediyle özdeşleştirdiğim bir dönem yaşadım. Çoğu zaman kedilere insan cinsinden daha yakın hissettiğim zamanlar da oldu. Tabii bunun, bitmeyen kedi kadın hikâyemden kaynaklandığını da düşünüyorum. Belki sonrasında bir kelebek kadın olurum kim bilir? Transformasyon fikri her zaman heyecan verici geliyor bana.

“KEDİLERE AŞIK OLMAMAMAK İMKANSIZ”

  • Kedilere aşkınız nasıl bir aşk?

"Kedi" her bir hareketiyle estetik olabilme yetisine sahip çok özel bir canlı. Bunun için bir çaba da göstermiyor, çabasız bir güzellik… Öyle dizayn edilmiş. Bu beni düşündürüyor. İnsan cinsinin acımasızca her güzelliği yok etme becerisine karşın varoluşlarını kutlayabilen bir mucize gibi. Özgür, yalnız, kıvrak, seksi, oyuncu ve çok sürprizli yaratıklar. Âşık olmamak pek mümkün değil hani! Bize aşkı hissettirebilen, doğayı sembolize eden asidik olmayan sanki bir tek onlar kaldı bize aşkı hissettirebilen. Bir resimdeki imza gibi en dekoratif hâlleriyle kompozisyonu tamamlıyorlar.

  • Eserinize adını veren “Âşık Kedi” siz misiniz?

Bir kedinin varlığını sorgulamayan, kendi hakikatini talep etmeyen, olduğunu sandığı yerde olmayan tuzak hâli; en karmaşık, en ağır edebiyatı yapılabilecek bir aşkı bile hafif ve doğal bir dile dönüştürebiliyor. O yüzden kitabımdaki kedi figürü bağlayıcı bir özelliğe sahip olduğundan ona karşı mesafemi koruyabiliyorum. Bu sebeple daha organik, daha rastlantısal bir duruma evrildiğini söyleyebilirim karakterin. Bu yönden baktığımız zaman kedilerin çok da farkında olmadığımız gücünü keşfetmiş oluyoruz. Bilinçli bir tercih diyelim biz buna.

“EFSANEVİ BİR TUTKUNUN ESERİ”

  • Kitap bende var ama henüz kitaba sahip olmayan ve bu röportajı okuyacak okur adına soruyorum: Neyin kitabı bu? Zira tarifi biraz zor. 

“Âşık Kedi” efsanevi bir tutkunun eseri. Bir kedinin, İstanbul'un vahşi kedisinin, bir kedi kadının kilometrelerce uzaklıktaki bir denizciye olan imkânsız aşkının yıllar süren seyir defteri. Bilinçli ya da iç güdüsel olarak en saf tutkunun, naifliğin rahatsız edici barizliğiyle kendini sunuyor ama güncel, popüler ve yüzeysel bir dil kullanıyor. Karşıt düşüncelerde, kutupsallaşmış güçlerin maksimum seviyedeki enerjilerinin şovuna tanık oluyoruz. Kitabın bu şizofrence iletişime karşı müstehzi bir yaklaşımı var. Âşık Kedi'nin edilgenliği ne kadar eleştirilse de aşkın, sevginin, tutkunun, öfkenin yitirildiği bir evrene inat; mahkûm olduğumuz sosyal medyanın gücünü sanata dönüştürebilen büyük bir meydan okuma, büyük bir baştan çıkarma gücü ve başka bir boşlukta, boyutta yaşam alanı bulabilecek, iletişim kurabilecek ağlara sahip olduğunu görüyoruz. Sevginin gücü bu. O yüzden değerli buluyorum. 

Âşık Kedi, kitap olma kaygısını da taşımıyordu aslında. 2015-2016 yıllarında çizdiğim “İstanbul'un Vahşi Kedisi” çizgi romanının yanında notlarımı aldığım küçük bir defterdi sadece. Çizgi romana küsünce abandığım ve sadece eğlenmek adına yazıp çizdiğim bana ait bir defterdi. O doğal süreç içerisinde farklı bir grafik, roman dilini oluşturdu. Sadece bu saf samimiyete bile tav olunabilir.

  • -Bence- oldukça mahrem bir eser bu. Okur ile paylaşmaktaki dürtünüz neydi?

Ne bir gerçeklik, ne bir yoksunluk, ne bir acı, ne sınırlar, ne de aşk, ne de sır, ne de sanat. Hiçbir şey kalmadı! Arzularımız buhar olup kaçtı!.. Artık herkesin yatak odasında asılı olan resmi (keşke resim asılsa) biliyoruz. Maksimum seviyede yaşadığımız bu simülasyon sürecinin en iyi örneklerinden biri olan “Âşık Kedi” kitabı için bir gerçeklik, bir mahremiyet arayışında olunulması ve buna inanılması beni mutlu etti doğrusu. Motivasyonum da buna inandırmak olsa gerek.

  • Kadıköy’de bir de sergi açmıştınız kitapla ilintili. Ben de gelmiştim hatta. Tekrarını düşünüyor musunuz?

Evet, İstanbul'da başka büyük bir sergi hayalim daha vardı. Ancak bunun için çalışma yapacak zamanı bulamadım. Çünkü Nisan ayında benim de dahil olduğum yeni bir çizgi roman dergisi geliyor.  Marmara Çizgi'den yayınlanacak. Adı “MİS”. Çok değerli üstadlar var: Ergün Gündüz, Memo Tembelçizer, Bülent Üstün, Cengiz Üstün, Hakan Karataş, Emrah Ablak ve daha sayamadıklarım… Ben de onların arasında yer alabildiğim için çok heyecanlıyım. Benim çizdiğim hikâye “Âşık Kedi Sergisi”nin bir gün öncesini, perde arkasını anlatıyor. 17 sayfalık gerçek ve gerçeküstü bir Kadıköy hikâyesi. Benim için efsaneydi -ya da abartıyorum bilemedim- sizin için de öyle olur umarım. 

Ancak bir sergi olsun diyorsak programda bu yaz kitabın hikâyesinin geçtiği yer olan Bodrum’da iki ayrı sergi organizasyonu ve  kitap lansmanı görünüyor. Flaneur Kitabevi de beni yalnız bırakmıyor. Onun için hazırlık aşamasındayım.

  • Kadıköy 'ün gazetesi olarak soruyorum;  “Kediköy”ün kedileri ile aranız nasıl? Onları da çiziyor musunuz?

 Kediler arasında konumsal ayrımlar yapmıyorum. Çizdiklerim oldu elbette. Sevgimden şüphe yok. Ancak ben Karşı’nın vahşi kedisiyim, Körler ülkesini pek ziyaret edemiyorum.

 

ARŞİV