Asya’nın iki ayrı ucunda yeşeren 100 yıllık dostluk: Türkiye ile Japonya

Japonya İstanbul Başkonsolosu Kenichi Kasahara: “Kıtanın iki ucundan iki ülke düşünün ve yüzyıl boyunca tek bir sorun olmaksızın dostlukla süregelmiş bir ilişki yaşıyor”

19 Aralık 2024 - 17:48

Türkiye ile Japonya’nın diplomatik ilişkilerinin 100’üncü yılı etkinlikleri devam ediyor. Bu etkinlikler kapsamında Kadıköy Belediyesi TESAK’ta 12 Aralık Perşembe günü ‘Bozkurt Güvenç ve Japon Kültürü’ başlığıyla bir söyleşi düzenlendi. Japonya İstanbul Başkonsolosu Kenichi Kasahara, Japon tarihi uzmanı Prof. Dr. Selçuk Esenbel ve sanat tarihçisi Çağ Güvenç Akyol’un konuşmacı olarak yer aldığı söyleşide, 10 Aralık 2018’de hayatını kaybeden mimar Prof. Dr. Bozkurt Güvenç’in 1970’li yılların sonunda Japonya’da yaptığı etnografik bir çalışmaya vurgu yapıldı. Söyleşinin moderatörlüğü ise Doç. Dr. Abdurrahman Yılmaz tarafından yürütüldü. 

KITANIN İKİ UCUNDAN İKİ ÜLKE

Türk-Japon Diplomatik İlişkilerinin dünü ve bugünü hakkında konuşan Japonya İstanbul Başkonsolosu Kenichi Kasahara, “Kıtanın iki ucundan iki ülke düşünün ve yüzyıl boyunca tek bir sorun olmaksızın dostlukla süregelmiş bir ilişki yaşıyor. Buradaki görevim içerisinde 2024 yılı geldi çattı ve mutluluk verici bir şekilde 200 kadar Japon kültürünü tanıtan etkinlik düzenledik.” dedi. Birçok ülkenin Türkiye ile diplomatik ilişkilerinin 100’üncü yılı olduğunu kaydeden Kenichi Kasahara, “Lozan Antlaşması, 2023 yılında imzalanmıştı. 10’a yakın ülkenin dahil olduğu bu anlaşmanın gerçeğe yansıması, etkileri 1924 yılının 29 Ekim’inde ortaya çıktı.” şeklinde konuştu. Kasahara, “Japonya’ya göre bir ülkeyle 100 yıl ilişki sürdürebilmek oldukça önemli ve büyük. Ancak Türkiye’ye geldiğimde şunu fark ettim ki; Türkiye için bu çok sıradan bir durum.” dedi. 

“GÜVEN AĞI BİZLERE MİRAS”

Prof. Dr. Selçuk Esenbel, ‘Türk Japon İlişkilerinin Yüzyılı’ başlıklı konuşmayla söyleşide yer aldı. Japonya ile doğrudan ilişkisinin 1873 yılında iki genç Japon’un İstanbul’a gelmesiyle başladığını belirten Esenbel, “Türkiye’nin bir Asya ülkesiyle sahip olduğu en uzun ve istikrarlı bir ilişki olduğunu görüyorum.” dedi. Ertuğrul Firkateyni faciası ile iki ülkenin duygusal bir benimseme içerisinde olduğunu kaydeden Esenbel, Japonların ‘bu insanları kurtarmamız lazım, yardım etmemiz lazım’ diye bir nevi ayaklanma yaşandığını söyledi. Esenbel, “Dolayısıyla bir kriz anında dayanışma birkaç kere tekrar ediyor iki ülke arasında. En zor yıllarda, Birinci Dünya Savaşı’nda Japonya İngiliz İmparatorluğu’nun müttefiki. Ayrı kalmışız, biz Almanya ile girmişiz ancak Japonya ‘ben Türkiye’ye savaş ilan etmeyeceğim’ diyor. Türkiye tarafı da bunu takdir ediyor. Bunu cumhuriyet kurulur kurulmaz Lozan Antlaşması imzalanıp diplomatik ilişkiler başladığında iki ülke arasında hemen bir dostluk kurulmasından görüyorum. Çünkü birdenbire böyle bir dostluk kurulmaz, o dostluğun bir arka planı var, yaşanmışlıklar var.” şeklinde konuştu. Dünya krizlerinde ve felaketlerde iki ülkenin birbirine destek çıkabileceği bir köprü olduğunun altını çizen Esenbel, “Ben buna güven ağı diyorum. Siyasette ve demokraside güven çok önemlidir. Bir ülkeye güvenmiyorsan diplomatik ilişkileri sürdürmek zor. Bu güven ağının bizlere miras olduğunu düşünüyorum.” dedi. 

ÇAY TÖRENİ

Bozkurt Güvenç’in kızı Çağ Güvenç Akyol, ‘Japon Kültürü ve Sanatları Üzerine Notlar’ başlıklı konuşmayla söyleşide yer aldı. Babası Bozkurt Güvenç’in Japon Kültürü kitabından bölümler okuyan Akyol, çay töreni hakkında şöyle konuştu: “Çin’den Zen Budizm’i ve çay içme adetini alan Japonlar kendi doğal dinlerini ve kültürel birikimlerini korumuş ve bütün bu elemanlardan tamamen kendilerine has yeni bir ifade biçimi olan çay töreni öğretisini yaratmışlardır. Çok eski ve köklü geçmişe sahip olan çay töreni ve öğretisi, yaşamlarını Zen ilkelerine göre şekillendirmiş yarı seküler, seküler ve sıradan halk tarafından yaratılmıştır. ‘Chanoyu’ olarak adlandırılan çay töreni, kaynamış çay suyu anlamına geliyor. Çay öylesine özel bir içecektir ki onu içmek Japonya’da bir yaşam biçimi olmuştur. Chanoyu çay içme adetinin tam bir sanat formuna dönüşmesidir ve bütüncül bir sanattır. Çeşitli sanat dallarıyla birlikte; felsefe, ahlak, estetik ve görgü kuralları gibi derin konuları da bünyesinde barındırır.”

 


ARŞİV