Üç yıldır iki haftada bir CKM Sanat Kütüphanesi’nde bir araya gelen kitapseverler, edebiyat profesörü Didem Uslu’nun yönetiminde okudukları kitapları tartışıyor.
Haber ve Fotoğraflar: Semra ÇELEBİ
Kadıköy’ün kitap tutkunları, okuduklarını yorumlayabilmek, kelimelerin görünenin ötesindeki dünyalarına yolculuk edebilmek, iyi bir edebiyat eleştirmeni olabilmek ve belki de sadece sevdiği kitap üzerine konuşabilmek için, üç yıldır devam eden Okuma Atölyesi’ni hiç boş bırakmıyor. İki haftada bir Salı günleri saat 11.00’de Prof. Dr. Didem Uslu’nun yönetiminde biraraya gelen kitapseverler, bir buçuk saat boyunca, daha önceden belirlenen bir kitap üzerine konuşuyor, tartışıyor, kitabın o ana kadar hiç düşünmediği birçok yönünün düşünme fırsatı buluyor. Prof. Dr. Uslu için güzel bir tartışma ve entelektüel paylaşım ortamı olan Okuma Atölyesi, aynı zamanda, yalnız okunan kitabın “bencilliğini” aşmak için de iyi bir olanak… CKM Görsel Sanatlar Yönetmeni Sedef Narçın’ın yeni yıl projesi olarak, her ay, kitabı okunacak bir yazarın davet edileceği Okuma Atölyesi’ne biz de katıldık, edebiyat profesörü Didem Uslu’yla kısa ama keyifli bir sohbet yaptık.
-Bu proje önünüze geldiğinde ne düşündünüz?
Biz bu projeyi ilk kez İzmir’de Türk Amerikan Derneği’nde hayata geçirmiştik. Daha çok kadınların katıldığı, kitap okuyup üzerine tartıştığımız bir etkinlikti. Türkiye’nin birçok ilinden yazarları da davet ederdik, söyleşiler düzenlerdik. Sonra İstanbul’da Eşber Bey’in (Yağmurdereli) kitapçısında bu etkinliği yapmaya başladık. Kendisi benim bir kitabımı basmıştı ben de bir hoşluk olsun diye okuma atölyesini önermiştim. Orası küçüktü tabii. Bir süre sonra oradaki atölyeyi bitirdik fakat iki okuyucumuz Şeyda Hanım ile Remziye Hanım bu işin peşini bırakmadılar. Bir dönem farklı mekânlarda yaptık. Daha sonra Başkan Selami Öztürk ve Sanat Kütüphanesi’nin Görsel Sanatlar Yönetmeni Sedef Hanım ile görüştüler ve böylece CKM’deki Okuma Atölyemiz başlamış oldu. Bu yıl üçüncü yılımızdayız.
-Katılımı nasıl buluyorsunuz?
Katılımcılarımız çoğunlukla Kadıköy’den ama uzaktan gelen okurlarımız da var ve bu beni çok sevindiriyor. Bu atölyeyi çok önemsiyorum. İnsanların okumayı sevmesini çok önemli buluyorum. Bu nedenle de bu projenin bir televizyon kanalı aracılığıyla tüm yurda yayılmasını çok isterim. Tabii ki Kadıköy bizim için çok önemli ama buradaki kültürel etkinliklerin tüm yurt çapında olmasını istiyorum.
-Okurların katılımı giderek arttı değil mi?
Evet, çoğalarak arttı tabii. Aslına bakarsanız ilk okuma atölyesine de katılım gayet iyiydi. Başta dinlemeye gelenler daha fazlaydı ama ben katılımcıların tartışacağımız kitabı okuyup gelmesini tercih ediyorum. Böylece o kitap üzerine çok farklı yorumlar yapılabiliyor, hararetli bir tartışma ortamı oluyor. Böyle olunca da herkes okuma atölyesinden çok daha keyifli ayrılıyor. Ben de güzel okuyan insanlarla buluşma şansı yakalamış oldum. Kitap çok bencil, yalnız bir olay aslında. Ama burada bu bencilliği de aşmış oluyoruz. Çok güzel entelektüel bir ortam oluyor.
-Katılanların profili nasıl?
İlk başta erkekler de vardı ama kadınların ağırlığı hissediliyor. 40 yaş üstü, emekli ve çalışmayan kadınlar geliyor. Gençler de gelsin istiyorum aslında ama hafta içi olduğu için biraz zor oluyor. Bir ara Pazar gününe aldık ama bu da gençlerin gezme ve eğlenme günü olduğu için ona da katılımları az oldu. O yüzden tekrar hafta içine aldık. Salı günleri saat 11.00’de buluşuyoruz. 25 kişi kadar kemikleşmiş bir kadro var. Onlarla her hafta buluşuyoruz. Bazı haftalar bu sayı 55’e kadar çıkıyor.
-Kitapları neye göre belirliyorsunuz?
Aynen öğrencilerime yaptığım gibi, edebiyat hakkında birçok şey öğrensinler, iyi bir edebiyat eleştirmeni olsunlar istiyorum. Piyasada o kadar çok kitap var ki! Hep bana bunlardan hangisinin iyi olduğu sorulur. Ben de diyorum ki, iyi bir okur olursanız buna kendiniz karar verebilirsiniz. Bunun için de karakter ve mekân analizleri yapıyoruz bolca.
-Şu ana kadar en çok hangi kitaba ilgi oldu ve sizi şaşırttı?
Size komik bir olay anlatayım. Evvelki hafta Batı edebiyatının ilk erotik romanı 1750’lerde yazılmış “Fanny Hill”i inceledik. Onu okumayan yok mesela! Çok yoğun katılım oldu. Belli yaşın üstündeki kadın okurlarımız bana kızdı “Hocam niye bu kitabı okutmadın bugüne kadar” diye (gülüyor).
Üzüldüğüm bir şey de var; yabancı edebiyat oldu mu hiç eleştirmiyoruz, onlara “başımızın tacı” gibi davranıyoruz ama Türk edebiyatı oldu mu acımasızca eleştiriyoruz. Kimi yazarlarda büyük tartışmalar çıkıyor çünkü yazarın politik görüşü, yaşam şekli bizim okurumuzu çok etkiliyor. Ben bir bilim insanı olduğum için bana göre yazarların hiçbir önemi yoktur, önemli olan kitabın kendisidir.
-Yenilikler olacak mı Okuma Atölyesi’nde?
Ayda bir yazarları konuk etmek istiyoruz Sedef hanım’la. Ancak ben okurların yorumlarıyla, yazarları incitmesinden biraz korkuyorum açıkçası. Ben huzur isterim. Kavgadan hep uzak durdum. Bu yüzden rahat ve huzurlu bir ortamda, okuduğumuz üzerine tartıştığımız kitabın yazarını aramızda görmeyi çok isteriz.
KENDİ DİLİNDEN PROF.DR. DİDEM USLU:
Biyografi çalışmalarına bile inanmayan bir insan olarak kendimi nasıl anlatacağımı bilemiyorum ama sizin için deneyeceğim. 58 senelik bir hayatım var. İki oğlum ve eşimle huzurlu bir hayatım var. Eğitimime ABD’de başladım, ilkokulu orada okudum. Amerika’dan sonra Ankara Koleji’ne geldim. Bir piyano eğitimim var o arada. Koleji bitirdikten sonra Hacettepe Üniversitesi İngiliz Edebiyatı Bölümü’ne girdim. Yüksek Lisansımı da bu okulda yaptım. Doktoraya Ankara Dil Tarih’te başladım. Evlenip İzmir’e taşınınca doktorayı İzmir’de tamamlamak durumunda kaldım. Sonra Doçentlik ve Profesörlük geldi. Orada çalışırken İstanbul’dan özel üniversiteler istediler. Ailem de burada olduğu için İstanbul’a taşındık. Şu an çalışmıyorum, devlet üniversitelerinden sonra özel üniversitelerde yapamadım. Burada hayata geçirdiğimiz Okuma Atölyesi’yle de toplumu aydınlatma görevimi yerine getiriyorum tamamen gönüllü olarak.