Hemen her gün yeni bir serginin açıldığı Kadıköy’de, geçtiğimiz günlerde bir sergi daha sanatseverle buluştu. Ancak bu seferki serginin mekanı alışageldik üzere bir galerinin duvarları değil, bir atölyenin camekânı oldu.
Bahsettiğimiz “Vitrin Sergisi: Friends and Family” (Arkadaşlar ve Aile). Mekanı ise illüstratör/ressam Ece Haskan’ın Kadıköy’deki atölyesi. Sergide, Haskan ve 9 bağımsız sanatçının (Daniela Budişteanu, Emir Yasin Yağmurca, Furkan Akhan, Özge Akdeniz, Sefa Çatuk, Simay Bahçıvan, Sinan Dağ, Uğur Acil, Yağız Seis) eserleri yer alıyor. 13 Eylül’de açılan ve 13 Ekim’e dek görülebilecek olan sergide yer alan her sanatçı farklı tarz ve tekniklerle çalışırken, vitrin için üretilen işler ortak bir seçki ve kamusal alanda deneyime açık bir yerleştirme haline geliyor. İzleyicilerle ve bağımsız sanatçıları sokakta buluşturarak, günlük hayatta her an herkes tarafından erişilebilir kılınıyor.
Ayrılıkçeşme Sokak, 148 B adresindeki atölyesini ziyaret ederek, Ece Haskan’la sergiyi konuştuk.
Burası bir dükkan olduğu için yoldan geçenler içeride neler olduğunu merak ediyor. Ben de bu sebeple kendi yaptığım işleri atölyenin camında sürekli olarak değiştirerek sergiliyordum. Geçen yıl da vitrinde 12 eserden oluşan bireysel bir sergi yaptım. Bu yıl ise arkadaşlarımı da davet ederek karma bir sergi yapmak istedim.
Tepki olarak değil ama bir alternatif olarak değerlendirebiliriz. 2015 yılında bu sergide yer alan 3 arkadaşımla birlikte 'Alternatif Alanlar' adında başka bir sergi de yapmıştık. Galeri dışında kamusal alanlarda da sanatın var olabileceğini düşünüyorum ve bu fikri izleyiciyle paylaşmak beni mutlu ediyor.
Kesinlikle galeri ile vitrin arasında ciddi bir fark var. Galeriye girmeyi ve eser görmeyi izleyici tercih ediyor, fakat vitrinde bir eser olduğunda o yoldan geçen herkes ister istemez eseri görmüş oluyor. Bir yandan da sanat izleyicisi olmayan, günlük hayatında bu yolu kullanan herkes de eserlerle karşılaşarak birer katılımcı haline geliyor.
SANATIN DEMOKRATİKLEŞMESİ...
Müzeler dışında özel ve kamusal galeriler ücretsiz ziyarete açık yerler olmasına rağmen izleyicilerin her zaman sanatın sergilendiği yere erişim imkanı olmayabiliyor. Aynı zamanda sanat izleyicisi olmakla ilgili toplumda da hala bir çekimserlik bulunuyor. Bu sebeple izleyiciyle eserleri bir araya getirmek bence olumlu demokratik sonuçlar doğuruyor.
Atölyede çalışırken yoldan geçen insanların bir süre vitrini izlediğini deneyimliyorum. İlgilendiği, merak ettiği eserin kime ait olduğunu öğrenmek için isimlere bakıyor ve bilgi alıyorlar. Birebir konuşmalarımızda da sergi ile ilgili olumlu yorumlar yapıyorlar. Aynı zamanda bence Kadıköy'ün en güzel sokaklarından birindeyiz fakat biraz atıl kalmış halde. Bu sokağın sergilerle daha güzel bir yer olduğuna dair de yorumlar alıyoruz.
Bence riskin aksine, eserlerin gizli duvarlar arasında sergilenmesindense tüm sanatçılar olarak bu eserlerin kamuya açık bir alanda sergileneceği bilinciyle seçkiyi oluşturduk. Bu sokakta bu eserlerle karşılaşmak herkes için küçük bir sürpriz anı yaratıyor. Bu durumun kendisi de sıradanlığı kırıyor.
Sergiye davet ettiğim tüm arkadaşlarımla ortak geçmişleri paylaşıyoruz. Çok uzun zamandır tanıdığım arkadaşlarım da var, yeni tanıştığım ama birbiriyle daha önceden ve farklı bağlantılarla tanışan sanatçılar da var. Bazı sanatçı arkadaşlarımızla aynı okullarda eğitim aldık, bazı sanatçıların da atölyeleri aynı mahallede, komşular. Bu durumla özellikle herkesin birbirinin üretim pratiğine dahil olduğu, atölyesine girdiği, üslubunu bildiği için birbiriyle bağlantılı bir seçki ortaya çıktı. Hatta sergideki bazı eserleri sanatçılar birbirinin atölyesinde üretti.
Sanatçıları davet ederken vitrinin teknik imkanları belirleyici oldu. Vitrin kare 22x22 cm demir ızgaralardan oluşuyor. Ben de tüm arkadaşlarımdan 20x20 boyutlarında bir üretim yapmalarını rica ettim. Hem davet ettiğim her sanatçının üretimine ve sürecine şahit olmam hem de eserler yan yana durduğunda birbirini besleyecek işler olması benim için bir kriterdi. Böylece ortaya küçük işlerden oluşan bir seçki çıktı.
Bazı sanatçılar portfolyosundan uygun olduğunu düşündüğü işleri seçti, bazıları da yeni işler üretti.
Kadıköylü değilim ama son 4 yıldır burada yaşıyorum. 1.5 yıldır atölyem burada. Daha önce Fenerbahçe'de ev-atölyemde çalışıyordum.
Kadıköy'ün hala mahalle yapısını korumasının yanı sıra artık bir merkez haline gelmesi sanatçılar için de çok besleyici bir ortam yaratıyor. Ben öğrenciyken de arkadaşlarımın ve hocalarımızın atölyeleri buradaydı. Yeldeğirmeni'nin son yıllardaki değişiminin bir sebebinin de daha dijital bir çağda yaşadığımız için çoğu şey daha erişilebilir ve görünür hale gelmesi olduğunu düşünüyorum. Bu değişim mahalleyi de etkiliyor. Umarım böyle daha çok bağımsız sanat alanı var olmaya devam edebilir.