Sosyal Fayda için İletişim Derneği (SoFİ), Sivil Toplum için Destek Vakfı ve Türkiye Mozaik Foundation desteğiyle hazırlanan “Tiyatro Sahnelerinin İletişim Alışkanlıkları” raporunu kamuoyuyla paylaştı. İstanbul’daki bağımsız tiyatro sahnelerinin iletişim pratiklerini mercek altına alan rapor, 68 sahneyle yapılan görüşmelere ve dijital verilerin incelenmesine dayanıyor.
Sosyolog Ayşegül Algan ve gazeteci-eleştirmen Mustafa Kara tarafından hazırlanan rapor, bağımsız tiyatroların finansal yetersizlikler ve yapısal engeller nedeniyle seyirciye ulaşmakta zorlandığını ortaya koyuyor. Rapor, bağımsız tiyatro sahnelerinin hayatta kalmasının, kurucularının ve ekiplerinin olağanüstü direncine, yaratıcılığına ve kişisel fedakarlığına bağlı olduğunu bir kez daha teyit ediyor.
TİYATROLAR “KÜLTÜREL MEKAN” OLDU
Raporda yer alan bilgiler dikkat çekici. Görüşülen sahnelerin yüzde 53’ü pandemi dönemi ve sonrasında (2020 ve sonrası), yüzde 32’si ise 2013–2019 yılları arasında faaliyete geçmiş. 1991–2001 yılları arasında kurulan bağımsız sahnelerden bugüne ulaşan bir örneğe rastlanmaması üzücü bir ayrıntı olarak öne çıkıyor. Rapora göre 2000’li yılların ilk on yılı içinde kurulan sahnelerdense bugün hâlâ perde açmaya devam eden yalnızca beş sahne bulunuyor.
Rapor İstanbul’daki bağımsız tiyatro sahnelerinin, oyun temsillerinin ötesinde çeşitli etkinlik türlerine ev sahipliği yapan çok işlevli kültürel mekânlara dönüşmüş olduğunu da ortaya koyuyor. Hemen hemen tüm sahnelerde eğitimler yapılıyor ve sahneler prova için kiralanıyor. Tiyatro dışı etkinlikler arasındaysa konser ve stand-up gösterileri dikkat çekiyor. Diğerleri kadar yoğun olmasa da, sahneler film gösterimleri, söyleşiler, paneller, sergiler ve tiyatro dışı atölyelere de ev sahipliği yapıyor.
Raporu hazırlayanlardan biri olan gazeteci Mustafa Kara, bunu ekonomik yetersizliğe bağlıyor: “Nedeni bence tamamen ekonomik. Haftada 1-2 gün perde açarak, 30-40 kişilik salonları doldursanız dahi bir tiyatro sahnesini çekip çevirmek mümkün değil. Tiyatroyla ilgili kurslar, eğitimler, atölyeler zaten oluyordu, şimdi bunlara farklı sanat dalları da ekleniyor. Çünkü o kiraları ödemek mümkün değil. Daha büyük seyirci kapasiteli sahnelerin dahi görece daha karlı olan konserler ve stand-up gösterilerine yer vermesi biraz da bu yüzden. ‘Bunu kesinlikle yapmıyoruz’ diyen sahne sayısı bir elin parmaklarını geçmiyor, ki onlar da farklı gelirlerle sahnelerini destekliyorlar. Yine de ben bu durumu olumsuzluk olarak görmüyorum, tiyatro kursları yeni kuşak izleyici yetiştirmek için bir misyon taşıyor, tiyatro dışı etkinlikler izleyicinin ayağını alıştırmada fayda sağlıyor. Kurumsallaşmış ve popüler isimlere sahip olan topluluklar dışında kalan bağımsız sahneler bu yolla kırılganlıklarını biraz daha azaltıyor.”
BAĞIMSIZ TİYATRONUN ADRESİ KADIKÖY
Raporun en çarpıcı yönü ise Kadıköy’ün bağımsız tiyatro dünyasındaki yeri ve önemi. İstanbul’daki bağımsız sahneler büyük ölçüde merkez ilçelerde yoğunlaşırken Kadıköy, 24 bağımsız sahneyle açık ara ilk sırada yer alıyor. Ayrıca Kadıköy ve Beyoğlu kent genelindeki bağımsız sahnelerin yarısından fazlasına ev sahipliği yapıyor. Daha geniş perspektiften bakıldığında, kentin merkezindeki dört ilçe (Kadıköy, Beyoğlu, Şişli ve Üsküdar), araştırma kapsamındaki toplam bağımsız sahnelerin yüzde 77’sini barındırıyor.
Mustafa Kara, Kadıköy’ün özellikle son 10 yılda tiyatronun merkezi haline gelmesini şöyle yorumluyor: “Son yıllarda, özellikle iktidarın Beyoğlu-Taksim hattına farklı bir işlev yüklemesiyle tiyatro o bölgeden kelimenin tam anlamıyla sürüldü. Taksim Sahnesi ve Muammer Karaca gibi önemli sahneler kapandı, AKM uzun süre kapalı kaldı ve belediye sokaktaki masalarla uğraştığı gibi, bağımsız tiyatro sahnelerini de hedefe koydu. Bu dönüşüm oldukça hızlı oldu ve birkaç yıl içinde bugünkü tablo oluştu. Kadıköy ise tiyatrolara kucak açtı. İlk sahnelerin etkisiyle birlikte, izleyiciler Beyoğlu’ndan Kadıköy’e rahatça adapte oldular.”
Peki Kadıköy buna hazır mıydı? Bu soruya Kara’nın yanıtı düşündürücü: “Kadıköy buna tamamen hazır mıydı, yapılar uygun muydu, bunları ayrıca ve hassas bir biçimde tartışmak lazım. Tiyatro desteklenmesi gereken bir alan, ama bu sürecin bazı sorunları da var. Örneğin, mekansal uygunluğu olmayan bazı sahneler kaygıları beraberinde getiriyor ve olumsuz bir imaj oluşturuyor. Bodrum katlarda açılmış sahneler, yetersiz havalandırma, kötü tuvaletler, yangın önlemleri eksiklikleri gibi sorunları göz ardı edemeyiz, etmemeliyiz. Sorun ciddi ve çözümü için hem yerel, hem merkezi yönetimlere ciddi sorumluluk düşüyor.”
İLETİŞİM STRATEJİLERİ AZ
Raporda bağımsız sahnelerin yaratıcılıkları ve sanatsal üretkenlikleriyle kente ve özellikle Kadıköy’e ruhunu katmasına rağmen, görünmeyen zorlu bir hayatta kalma mücadelesi verdikleri vurgulanıyor. Bu mücadelenin en kritik cephelerinden biri ise izleyiciyle bağ kurmayı, görünür olmayı ve sürdürülebilirliği doğrudan etkileyen iletişim ve tanıtım faaliyetleri… Rapora göre, araştırmaya katılan tiyatro sahnelerinin yüzde 75'i kapsamlı bir iletişim stratejisine sahip değil. Stratejiye sahip olduğunu belirtenlerin çoğu ise bu süreci “el yordamıyla”, oyun bazlı veya dönemsel yöntemlerle yürüttüğünü, başarılı örnekleri taklit ettiğini ifade ediyor. İletişim ve tanıtım işleri genellikle dışarıdan profesyonel destek yerine, tiyatro ekibinin kendisi tarafından (yüzde 82,4) yürütülüyor.
SAHNELERİN BEKLENTİLERİ
Rapor tiyatro dünyasında bağımsız olarak varolma savaşı veren sahnelerin beklentilerine de yer veriyor. Rapora göre sahneler, merkezi ve yerel yönetimlerden kamusal tanıtım alanlarının tiyatrolara açılmasını, destekleyici yasal düzenlemeler yapılmasını ve merkezi bir dijital platform kurulmasını istiyor. Destek kuruluşları ve akademiden veri odaklı çalışmalar ve uzun vadeli kapasite geliştirme programları talep ediliyor. Sahneler ayrıca kendi inisiyatifleriyle dayanışma ağları ve ortak dijital iletişim stratejileri geliştirme zorunluluğu hissediyor.
UZMAN GÖRÜŞLERİ DE YER ALIYOR
Rapor, izleyici geliştirme, dijital etkileşim, medya ilişkileri ve eleştiri kültürü gibi başlıklarda uzmanların makaleleriyle zenginleşiyor. Raporda makaleleriyle yer alan isimler arasında Doç. Dr. Canan Arslan, Dr. Zeynep Baykal, Prof. Dr. Semih Çelenk, Emre Erbirer ve Üstüngel İnanç bulunuyor.
Raporun tamamına sofi.org.tr adresinden ulaşılabilir.
RAPORDAN ÖNE ÇIKANLAR
* Bağımsız sahnelerin yüzde 77’si Kadıköy, Beyoğlu, Şişli ve Üsküdar’da yer alıyor.
* Sahnelerin yüzde 75’i düzenli iletişim stratejisine sahip değil, profesyonel destek alanların oranı yüzde 20’nin altında.
* Sahnelerin yüzde 94,1’i Instagram kullanıyor; algoritma değişiklikleri ve erişim engelleri sahneleri doğrudan etkiliyor.
* İzleyiciler ve tiyatrolar arasındaki iletişimin ana mecrası sosyal medya.
* Bilet satış platformlarından memnuniyet, satış açısından yüzde 68,7 iken, tanıtım açısından yüzde 31,3’te kalıyor.
* Yıllık iletişim bütçesi çoğunlukla 100 bin TL’nin altında ve sahnelerin büyük kısmı tarafından yetersiz bulunuyor.
* Sahnelerin yalnızca yüzde 11,8’i sponsorluk desteği alabiliyor.
* Medya ile doğrudan ilişki zayıf, tiyatro medyası yetersiz ve taraflı görülüyor.
YAKLAŞAN ETKİNLİKLER
SoFİ, rapor bulgularıyla uyumlu olarak 1-2 Ekim’de İstanbul’da “Tiyatro Sanatçıları için İletişim, Strateji ve Görünürlük Atölyesi” düzenliyor. Ekim ayında ayrıca tematik çevrim içi atölyeler gerçekleştirilecek. Detaylı bilgi için: sofi.org.tr/atolye