Çocuk edebiyatı yazarlarından Alp Gökalp'in yeni kitabı “de/da Ailesi: Tuhaf bir yazım kuralı, daha da tuhaf bir aile” yayımlandı. Kadıköylü yayınevi Paraşüt Kitap’tan çıkan eseri Öznur Kaplan resimledi. Editörlüğünü Özge Akkaya ve Eda Doğançay’ın yaptığı 40 sayfalık kitap, 8+ yaş grubuna hitap ediyor.
“Değişiklikten hiç hoşlanmayan bir mahalleye yeni birileri taşınırsa neler olur? Üstelik bu aile birazcık da tuhafsa?” sorularının sorulduğu kitap tanıtımında, “Yıllardır boş duran 19 numaralı evin yeni sakinlerinden söz ediyoruz: de/da Ailesi! Bu taşınma ile birlikte mahalleliler kocaman bir bilmecenin ortasında buluyor kendini: Bu çiftin sıradan sohbetler sırasında kurduğu cümlelerde bile bir gariplik var. Bu sır perdesini aralamak için tüm komşuların davet edildiği bir buluşma harika bir fikir gibi duruyor. Ama burada işler iyice sarpa sarıyor! Türkçede en sık yapılan hatalardan biri olan “de/da” konusunu odağına alan bu eğlenceli hikâyeyle bağlaç ve ek olan “de/da”yı kolayca ayırt edebileceksiniz.” deniliyor.
Daha önce de sayfalarımıza konuk ettiğimiz, eski bir Kadıköylü olan Alp Gökalp ile 16. eseri olan bu kitapla ilgili söyleştik.
Bağlaçları kitabınıza neden konu olarak seçtin?
“Dil ve dilin “oyunları”na dair bitmeyen bir merakım, heyecanım var. Seninle ilk Alfabe Bulutu kitabım için konuşmuştuk; beş yıl olmuş neredeyse. O zamanlardan bugüne dille, katmanlarıyla, uğraştıklarıyla -ki bu her şey aslında- beslenmekten vazgeçmedim. Cılız bulduğum, yarıda bıraktığım çok fikir oldu ama birçoğunu da metinlerimin içine gizledim. Bu yüzden bir gün tekrar bu kadar bariz bir şekilde ortaya çıkması da kaçınılmazdı.
Kuralları, kurallı yaşamayı seviyorum: sistemlerin oluşmasına, yürümesine gereç oluyor kurallar. Birden çok için şekillendiren kuralların bir kısım tarafından hiçe sayılması sinirlendiriyor beni açıkçası; aldatılmış, hayal kırıklığına uğratılmış hissediyorum. Başka alanda kuralları tereddütsüz, sorgulamadan kabul ederken dilde bunu es geçmek niye? Sanırım en baştaki dürtüm buydu bu kitap için.
“DİKKATSİZLİK, ÖZENSİZLİK...”
Sizce neden Türkiye insanın bu bağlaçlarla ciddi bir sorunu var? (koskoca profesörlerin bile hatalı yazdığını gördüm vallahi :)
Dikkatsizlik, özensizlik ve gerektiren saygıyı duymamak diyelim mi? Kendi adıma kullandığım dilleri seviyorum, onları doğru şekilde kullanmaya, ileriye taşımaya özen gösteriyorum. Slow living (yavaş yaşam) konseptinin bizde hiçbir zaman oturamayacağının bir kanıtı gibi âdeta hızlıca, günü, durumu kurtarabilmek için kullanıyoruz dili bu ülkede. Güzel bir şarap gibi yudumlamayı tercih etmiyoruz -ve sonuç ortada.
Sizce bu sorun çocukken ele alınması gereken bir eğitim sorunu mu ve o yüzden mi böyle bir kitap hazırlama ihtiyacı duydun?
“Öğreten adam”cılığı bile isteye üstlenen birisi var mıdır bilmem. Ama gerçekten okuduğum bir yazıda, mesajda üst üste aynı hatayı gördüğümde elimdekini bir tarafa fırlatasım geliyor. Dilbilimci değilim iyi ki. Bence bir önceki cevaba dönüyoruz bu soruyla da. Eğitimin hangi noktasında bizi bu kuralla tanıştırmışlardı hatırlayamıyorum. Ama üniversite sınavına hazırlanırken üstüne basa basa açıklanırdı bunun etrafında bir sorunun çıkacağı -ve çıkardı da. Yani eski Türkiye’de bu kuralı bir kenara koyma şansınız yoktu. Şimdi benim yaşımda hatta benden daha yaşlı insanların (özellikle) bu konuda hata yapmasını yazışırken aklım almıyor gerçekten.
İpucu olmasın ama kitap eğlendirici olduğu kadar da öğretici mi? Okuyan çocuklar de-da olayını halledecekler mi?
Bu isteğe bağlı değil mi aslında? Bunu bir “olay” olarak görüp görmemek yani… Böyle bir istek ve çaba varsa, evet bu kitap destekleyici olacaktır, diyebilirim. Yayınevim Paraşüt’ten Eda ve Özge kitabın sonuna tatlı bir bilgilendirme paneli eklediler. Orada dil kuralı detaylı bir şekilde açıklanıyor ve okuyucuya kitabı bir kere daha, bu bilinçle okuması öneriliyor. Bugün çocuk kitabı basmaya hevesli ve konudan bihaber herhangi bir yayınevi bile didaktik kitapla ilgilenmediğini söyleyebiliyor. O yüzden cevap: Alt metinde evet -ama sadece öyle görmek isteyenler için.
Yeri gelmişken hemen sıkıştırayım: Arada kaynadı ve bir ithaf yazısı ekleyemedim kitaba. Kitaplarımın birinde son hâlini göremediğim sonradan eklenen bir bölümde “haksız” yere bitiştirilen bir -de bağlacı var. Bu kitabı kendisine ithaf etmek istiyorum...
Sonraki kitaplarında başka yaygın yazım hatalarına da değinecek misiniz?
O zaman işte, pek sevimli olmayan bir çizgiye kayabilir benim yaptığım edebiyat. Hayat bu kadar zorken, kimin bu denli niş inceliklere (bunu da üzülerek söylüyorum) sempati göstermek isteyeceğini düşünemiyorum bile. Üstten üstten konuşmayı, yazmayı seven yazarlarımız var -tacımı onlara teslim ediyorum.