Türkiye Yazarlar Sendikası, her hafta Cumartesi günleri Kadıköy Haymatlos Kitabevi’nde yazarları okurlarıyla buluşturuyor.
Türkiye Yazarlar Sendikası (TYS) Genel Başkanı şair Mustafa Köz, Kadıköy Haymatlos Kitabevi’nin kafesinde sendika olarak projelerini anlattı. Mayıs ayında seçilen yeni yönetimin ilk işi Cemal Süreya Sokak’taki şairin evine bir plaket çakmak oldu. Eylül ayıyla birlikte de yazar-okur buluşmalarını çoğaltmak için imza günleri düzenlemeye başladılar. Her hafta Cumartesi günleri 17.00-19.00 arası Haymatlos Kitabevi’nde Kadıköylü yazarlarla buluşmalar gerçekleşiyor. Şu ana kadar kitapları yeni çıkan Vecdi Çıracıoğlu, Aslı Durak, Emine Erbaş ve son olarak Emin Karaca’nın imza günleri düzenlendi, farklı yazarlarla bu buluşmalar yıl boyu sürecek.
Kendisi de Kadıköylü bir şair olan TYS Başkanı Köz, yazarların yalnız insanlar olduğu savına katılmıyor, sendikalı olmanın da okurlarla buluşmaların da bu anlamda önemine şu sözleriyle dikkat çekiyor: “Toplumsal vicdan içinde kendi vicdanımızı örgütleme yerlerinden biridir Yazarlar Sendikası. Yalnızız ama toplumsal yangın içinde kimse yalnız değil. Dünya bir yangın yeri, yazarlar da vicdanlarıyla o yangına su taşımasını bilmeli. Yoksa yalnızlığımızla kendi kabuğumuzda kendi kozamızı örer ve ölürüz. Sendikalı olmanın da bir amacı olmaz.”
-Sendikaya üye yazarlarla Kadıköy’de düzenli bir şekilde imza günleri düzenleme fikri nasıl çıktı?
Amacımız Kadıköy’ü bir buluşma noktası haline getirebilmek. Türkiye Yazarlar Sendikası’na üye Kadıköylü yazarları Haymatlos’ta veya başka kültür merkezlerinde bir araya getirmek istiyoruz. Sendikanın toplam 700 üyesi var. Hepsini buluşturmak zor tabi ama en azından İstanbul’u bir merkez haline getirip yazarlarımızla sorunlarımızı paylaşmak konuşmak, istiyoruz. Burada imza günlerini başlatma amaçlarımızdan biri de bu. Tabi bu sendikaya yönelik bir amaç. Diğer amaç ise okuma dünyasından hızla uzaklaşan okuru yeniden kazanmak, yazarla okuru yeniden buluşturmak.
-Yazarlarla okurlar çok mu uzaklaştı birbirinden sizce?
Görsel dünya daha çok okunur değil bakılır bir dünya yarattı. Biz yazmayı yeniden keşfetmeyeceğiz ama insanın yeniden dile dönmesinin hala mümkün olduğunu söylüyoruz. Yazarların bir kurumu olarak sendikanın işlevlerinden biri bu olmalı.
-Sadece Kadıköylü yazarların imza günleri mi olacak?
Öncelikle öyle başladık. Biz de Kadıköylüyüz ayrıca sendika yönetiminin çoğu Kadıköylü yazarlardan oluşuyor. O yüzden Kadıköy’den başladık. Daha sonra temsilciliklerimizin olduğu diğer yerlerde bu çalışmaya devam edeceğiz. Başka illerde yapacağımız etkinlikler de sendikamızın tek varlık olduğunu duyuracaktır. Bu çok önemli. Çünkü yazarlardır sendikayı olgunlaştıran, yaratan.
-Kadıköy’le başlamanızın özel bir nedeni var mı?
Büyük birikim Kadıköy’de. İstanbul’daki üyelerimizin büyük oranda Kadıköy’de yaşadığını biliyoruz. Benim Kadıköy’ü sevmemin yanı sıra bir öğrenci kenti olarak, üniversiteleri, kültür merkezleri, kafeleri, meyhaneleri ile bir Avrupai kent Kadıköy. Bu birikimi değerlendirelim istedik. Bir geçiş, akış yeri. Kültürel birikimi de olan bir yer, yazarları, şairleri ressamları heykeltıraşlarıyla. Hepsinden öte Nazım’ın kasabası. Hemşehricilik yapmıyoruz tabi ama ben de 30 yıldır Kadıköylüyüm. 10 yıl bir kitabevi sürecim var. Kitaplarım da buradan çıktı.
-TYS’nin yazar-okur buluşmalarını çoğaltmak adına başka etkinlik projeleri var mı?
Tabii var. Örneğin “Yazarlar Evi” kurmak istiyoruz. Avrupa’da çok yaygındır. Biz de ilkini Datça Karaköy’de kurduk. Bu evleri yazarların zaman zaman kullanabileceği bir mekan olarak düşündük. Batıdan doğudan gelen yazarlar yazma-yaratma süreçlerinde bu evleri kullanabilecekler, buralarda kalabilecekler. Kadıköy’de, Beyoğlu’nda ya da Beşiktaş’ta neden olmasın? İstanbul’da da bir “Yazarlar Evi” açmak için çalışmalarımız sürüyor. Bunun için dünya yazar örgütleriyle de bağlantılar kurmaya başladık. Birçok ülkede devlet yazarlara bu imkânı sağlıyor. Bizim de Kültür Bakanlığı’ndan bunu istememiz çok doğal. Çünkü Kültür Bakanlığı’nı oluşturan bizleriz. Yazarlar olmasa Kültür Bakanlığı olmaz.
-Diğer sanat disiplinleriyle projeler yapmayı düşünüyor musunuz?
Fotoğraf sanatçılarıyla, ressamlarla, heykeltıraşlarla, karikatüristlerle ortak çalışmalar yapıyoruz zaten. Örneğin genç heykeltıraşlar, şiirlerin kendilerinde bıraktığı izlerle heykeller yapıyorlar. 21 Mart Dünya Şiir Günü’nde sergilemeyi hedefliyoruz. Ressamlar 1940’tan günümüze Türkiyeli şairlerin resimlerini portrelerini yapmaya başladılar. Onları da yine bir galeride sergileyeceğiz. Yani bir tür resimle yapılan antoloji denebilir bu çalışmaya. Adını da “Şairlogya” koyduk. Redd Fotoğraf Grubu’yla “emek fotoğrafları ve edebiyat” konulu bir çalışmamız var. Fabrikalarda sokaklarda çekilmiş fotoğraflara şairler şiirler yazacaklar. Bunu da 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde sergileyip 1 Mayıs’a taşımayı düşünüyoruz.
Semra ÇELEBİ