Savaş, açlık, yoksulluk, adaletsizlik... Sanatçı Uğur Gallenkuş yaratıcı ve özgün çalışmalarıyla modern dünyanın zıtlıklarını görünür kılıyor. Bunu yaparken de bazen bir Rönesans tablosunu ya da heykelini, bazen de çok bilinen bir fotoğrafı kullanıyor. Çalışmalarıyla Türkiye dışından birçok ülkeden takip edilen Uğur Gallenkuş ile “Paralel Evren” adını verdiği çalışmalarını konuştuk. Gallenkuş, “Amacım bu konuları görmek istemeyen insanlara ya da toplumlara bunları göstermek. Bir farkındalık yaratmak. Hem de gösterişin, lükse bağlı işlerin çok olduğu bir platform olan instagram’da bunu sunmak.” diyor.
“AYLAN BEBEKLE BAŞLADI”
Sosyal medyada tanınıyorsunuz ama bir de bizim için yanıtlar mısınız? Uğur Gallen kimdir?
29 yaşındayım ve İstanbul’da yaşıyorum. Özel bir şirketin e-ticaretini yöneterek hayatımı idame ediyorum. Hobi olarak da 2015’den bu yana siyasi ve mizahi konular üzerine montaj işleri yapıyorum. Çalışmalarımı ilk bobiler.org adlı site üzerinde yapmaya ve paylaşmaya başladım. Zamanla daha farklı konulara ait çalışmalar yayınladım. Bu çalışmalarımdan birisi de Paralel Evren.
Grafik sanatçısı olduğunu biliyoruz. Savaş, yıkım, yoksulluk fotoğraflarını yan yana getirerek başka bir bakış açısı sunuyorsunuz. Sizin aklınızdaki neydi bu çalışmalara adım atarken?
Savaş ve açlık gibi konuları işlediğim bu çalışmamın ilk kıvılcımı 2015 yılında atıldı. “Suriyeli mülteci” krizi diye adlandırılan ve Aylan bebeğin sahile vuran fotoğrafı üzerine yaptığım bir çalışmayla başladım. Bu olaydan bir kaç hafta sonra çalışmalarıma, Yunanistan’a gitmeye çalışan bir mülteci kafilesindeki korku ve çaresizlikleri gözlerinden okunan çocukların ifadesiyle devam ettim. Görmüş olduğunuz bu çalışmaların ilklerini o zaman yaptım. Bunları bobiler.org üzerinden paylaştım ve ufak da olsa bir takdir, beğeni kazandı ve farkındalık oluşturdu. Daha sonra bu çalışmaları 2018 yılında yabancı bir sitede paylaştım ve hiç beklemediğim bir ilgi topladı. Buradaki amacım bu konuları görmek istemeyen insanlara ya da toplumlara bunları göstermek, bir farkındalık yaratmak. Hem de gösterişin, lükse bağlı işlerin çok olduğu bir platform olan Instagram’da bunu sunmak. Hepimizin düşünmeye ihtiyacı var.
GÖRSEL SANATIN GÜCÜ
Baudrillard’ın simülasyon kuramında bahsettiği “vahşeti yemek masasında izlemek duyuları zayıflaştırır” mealinde bir şeydi. Bu kuramın üzerinden uzun yıllar geçti ama siz yeniden göze ve vicdana sesleniyorsunuz. Ne dersiniz yaptığınız şeylerin bir etkisi oluyor mu?
Bu çalışmalarımda kullandığım teknik çok basit ve çok yaygın bir akım. Fakat ben bu çalışmalara farklı bir anlam yükleyerek farklı bir kompozisyon yaptım. Hiçbir kelime kullanmadan çok şey dile getiriyorlar. Görsel sanatta dil bilmenize gerek yok. Görme ve anlama yetisine sahip her birey bunu anlayabilir ve anlıyor. Sanat aslında bütün dillerin efendisi oluyor. Sürekli göz önünde olmasından dolayı savaş ve açlık sıradanlaşabiliyor. Fakat sanatın bu sıradanlığı yıkabilme ve farkındalık yaratmaya etkisi olduğunu düşünüyorum. Buradaki amaç aradaki uçurumun ve kötülüğün ortaya konulması ve empatinin yüksek tutulması. Bugün belki siz ve sevdikleriniz huzur ve güvende olabilirsiniz ama gelecekte yine aynı şekilde huzur devam edecek mi? Bu yangın devam ettiği sürece huzurun yaşanmayacağı kanaatindeyim. Sınırlara duvarlar örmek de bunu engelleyemez.
Çalışmalarınıza baktığımızda akıl ve estetiğin birleştiği şeylerle karşılaşıyoruz. Bu kadar estetik olması sizce içeriği zayıflatıyor mu?
Çalışmalarımla ilgili bir yerde bir yoruma denk gelmiştim; “biraz vıcık gibi duruyor ama içerdiği mesaj bakımından başarılı bir seri ve proje” diye yazmışlardı. Kendince haklı tarafları var sanırım. Fakat bu farkı keskin bir şekilde göstermek bazen bu duruma sebebiyet veriyor olabilir.
Çalışmalarınızı neye göre belirliyorsunuz. Takip ettiğiniz fotoğrafçılar ve sanatçılar olmalı?
Çalışmalarımda kullanacağım görsellere haber siteleri aracığıyla denk geliyorum. Bu içerikler üzerinden denk geldiğim görselin bende oluşturduğu his ve duyguya göre karşılığını bulup ortaya kompozisyonu çıkartıyorum.
FARKLI ÜLKELERDEN TAKİP EDİLİYOR
Dünyada da tanınan birisiniz, sizce neden böyle bir ilgi gelişti?
Çalışmalarımı paylaşmamda hiç beklemediğim bir ilgiyle karşılaştım ve bu ilgi devam ediyor. Dünyanın farklı ülkelerinde bilinirliğim arttı. Son zamanlarda ülkemizde de çalışmalarım bilinir duruma geldi. Bu tarz akımlar ülkemizde maalesef dışarıdan içeriye arz ediliyor. Dünyanın her yerinden olumlu ve yaptığım işin basit ama güçlü olduğu yönünde mesajlar alıyorum. Brazilya, Meksika, Fransa, İran, Hindistan, İsrail, Filistin, İspanya gibi pek çok ülkeden ünlü, yazar ya da sıradan bir çok kişiden destek alıyorum. İnsanlar sanki bu tarz aradaki farkı gözler önüne seren çalışmaları bekliyorlarmış. Aslında insanlar barışa ve huzura aç.
Görseller amacınızı anlatıyor ama siz çalışmalarınızla neyi amaçladığınızı nasıl özetlersiniz?
Refah içerisinde yaşayan ülkelere “Bakın sizin yüzünüzden dünyanın bir bölümü acı çekiyor” gibi mesaj veriyorum gibi algılanıyor ama aslında bu sadece mesajın yarısı. Refah içerisinde yaşayanlardan daha çok acı çeken ülke ve toplumlara mesaj vermek istiyorum. Mustafa Kemal Atatürk’ün sevdiğim sözlerinden “Yurtta sulh, cihanda sulh” sözünün benimsendiği ve önem verildiği bir dünyaya ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum. Daha güzel ve sevgi dolu günlerin yaşanmasını diliyorum.
Gallenkuş'un çalışmalarını instagram hesabından takip edebilirsiniz.