Başrolde HAYDARPAŞA

“Yeşilçam’da İstanbul” kitabında Haydarpaşa Garı’na özel bir yer ayıran Agâh Özgüç, “Mekânlar da, insanlardan ve oyunculardan farklı değildir” diyor

11 Şubat 2016 - 14:34
Kadir İNCESU
Agâh Özgüç, sinemamızın özel ve değerli isimlerinden biri. Bir dönem Tarık Dursun K.’ya yönetmen asistanlığı yapmış olsa da “sinema tarihçiliği” her zaman ön planda. Özgüç’ün hepsi de sinemamızın çok özel dönemlerini anlattığı 40’ın üzerinde kitabı var. Horizon Yayınları tarafından yayımlanan “Yeşilçam’da İstanbul” bu kitaplardan biri... Özgüç bu kitabında filmlere set olmuş İstanbul’un tarihinde bir yolculuğa çıkarıyor okuru. Kitabın önemli bir bölümünde de “İç Göç Filmlerinin Plato-Mekânı Haydarpaşa”yı anlatıyor.
Haydarpaşa Garı’nın tarihi hikâyesini bir kenara bırakarak 19 Ağustos 1908’de hizmete açıldığını hatırlatalım yalnızca. Onno Ritter ve Helmuth Cuno Haydarpaşa Garı’nın Alman mimarları. Gar adını Selimiye Kışlası’nın yapımında önemli emeği geçen III. Selim’in paşalarından Haydar Paşa’dan alıyor.
1 Şubat 2012’de dış hat, Haziran 2012’de de banliyö seferlerinin sona erdiği Haydarpaşa Garı artık sık sık filmlerde çıkıyor karşımıza…

“SOSYOLOJİK BİR TARİH…”
Özgüç, kitabında “Sosyolojik bir tarihi yansıtır” dediği Haydarpaşa Garı için şu tespitleri yapıyor: “Mimarisiyle, köşe kuleleriyle, barok bezemeleriyle ünlü bu Demiryolu Terminali, öylesine anılar içerir ki… Bir yanda birbirleriyle vedalaşanların hüznü, diğer yanda birbirlerine kavuşanların mutluluğu. Her iki duygu da yan yana yaşanır Haydarpaşa Garı’nda. Eski sevda öykülerinin ve özellikle de Anadolu bozkırlarından İstanbul’a uzanan büyük şehir göçlerinin mekânıdır Haydarpaşa Garı. Yatağını sırtlayıp, tahta bavulunu kapan taşralıların… Ve elbette bu görüntüleri karelere yansıtan o eski siyah-beyaz ‘iç-göç filmleri’nin de ana mekânıdır… Sevinç ve acıların simgesi tren düdükleriyle, garın vapur iskelesine doğru açılan mermer basamaklarıyla…”
Yazdığı her satır bir hazine niteliğinde olan Özgüç’ün mekânlarla ilgili tespitini sizlerle paylaşalım ve yorumu size bırakalım: “Mekânlar da, insanlardan ve oyunculardan farklı değildir. Görsel zenginlikleriyle kendilerine özgü birer karakter oluştururlar. Kimi zaman, kimi sahnelerde oyuncuların da önüne çıkarlar. Mekânların seçimi konusunda Ömer Kavur: ‘Mekânlar, başrol oyuncusu kadar önemlidir’ der. Ve kimbilir Haydarpaşa Garı, yapısal özellikleriyle kaç filme karakter oluşturmuştur?”

GURBET KUŞLARI…
Sinema tarihimize ilk iç göç filmi olarak da geçen Halit Refiğ’in 1965 yapımı Tanju Gürsu, Cüneyt Arkın, Mümtaz Ener, Pervin Par ve Özden Çelik’in oynadığı “Gurbet Kuşları”nın başladığı ve bittiği mekandır Haydarpaşa Garı..
Heybeleri, bavulları ve sepetleriyle ailenin trenden gara inişleri unutulmaz sahnelerden biri olarak hatırlanır.Duygu Sağıroğlu’nun “Bitmeyen Yol” adlı filminde de (Fikret Hakan, Tuncel Kurtiz, Erol Taş, Aydemir Akbaş) Haydarpaşa Garı’ndan girilir İstanbul’a…
İç-göç olgusunun derinlemesine farklı bir bakışla ele alındığı başka bir film de Lütfi Ö. Akad’ın 1973’de yönettiği “Gelin”. Bu kez Yozgatlı bir ailenin fertleridir Haydarpaşa Garı’nda trenden inenler… Hülya Koçyiğit ve Kerem Yılmazer’in başrolünü oynadığı filmde gar içini ve perondaki kalabalığı belgeci bir tavırla, görüntü yönetmeni Gani Turanlı görüntüler.

FIRTINA İNSANLARI’NA SANSÜR
Yavuz Özkan’ın 1979 da çektiği “Fırtına İnsanları”, adı nedeniyle sansüre takılınca adı “Demiryol” olarak değiştirilir. Bu kez mekân siyasal bir bakış açısıyla kullanılır.
Özkan, özellikle de tren istasyonundaki depo yangınını, atölyeleri ve demiryolu işçilerinin grevini görüntüler. Tarık Akan ile Fikret Hakan başrolleri paylaşır.
İstanbul’u masal kent olarak ele alan “Anlat İstanbul” da 2000’li yıllarda çekilmiş.
Çekim zorlukları ve bürokratik engeller olsa da yabancı sinemacılar da Haydarpaşa Garı’na ilgi göstermişler.
Georges Simenon’un bir İstanbul ziyareti sonrası kaleme aldığı “Avrenos’un Müşterileri” adlı romanı Fransız yönetmen Philippe Venault tarafından filme alınmış ve bazı sahneleri Haydarpaşa Garı’nda çekilmiş.
“Dönem filmlerinin, aşk öykülerinin, özellikle de iç-göç görüntülerinin plâto mekânı” olan Haydarpaşa Garı pek çok öyküye ve şiire de konu oldu.
Nazım Hikmet’in dizeleriyle selamlayalım Haydarpaşa Garı’nı:
Haydarpaşa garında
1941 baharında
saat on beş
Merdivenlerin üstünde güneş
yorgunluk
ve telaş

ARŞİV