Borusan Kültür Sanat ve Yapı Kredi Yayınları işbirliğiyle çıkan, Evin İlyasoğlu’nun yazdığı Ben Leyla Gencer – La Diva Turca kitabı, sanatçının kendini var etme yolculuğunda yaşadıklarını kendi ağzından hikâyeleştirirken, okuru operanın coşkulu yıllarına götürüp müzik dünyasında bir yolculuğa çıkarıyor.
Safranbolulu bir baba ile Polonyalı bir annenin kızı olan Leyla Gencer, Çubuklu’da dünyaya geldi. Fransız dadısının çok kültürlülüğü ve evde piyano çalan annesinin söylediği Lehçe şarkılar aracılığıyla hayatının ilk yıllarında müzikle tanıştı. Soprano Arangi-Lombardi ile çalışması hayatının dönüm noktalarından biri oldu. İlk opera temsilini Ankara’da verdi. 1953’te İtalyan radyosundaki kaydıyla da ilk kez sesini dünyaya duyurdu. Gencer, küçük yaşından itibaren sahnede olmayı aklına koymuştu. Özgüveniyle, çalışkanlığıyla, savaşçı kişiliğiyle hayatını bu fikre göre şekillendirdi. Opera kültürü olmayan bir ülkeden çıkıp, bu kültürle evrilmiş bir ülkenin, İtalya’nın ortasında kendini ispat etmek için verdiği mücadelelerle, tam yirmi beş yıl boyunca operanın mabedi sayılan La Scala’nın prima donna’sı oldu. Sonraki yirmi beş yıl da, ölünceye kadar, eğitimci olarak opera dünyasına hizmet etti.Zamanının büyük sopranolarıyla girdiği rekabetle, tarihi şefler ve rejisörlerle birlikte çalışmasıyla, büyük bestecilerin gölgede kalmış yapıtlarını keşfetmesiyle, repertuvarındaki yetmiş üç opera ve canlı temsillerden kaydedilen sesiyle yirminci yüzyıl opera tarihine geçen La Diva Turca, bugün de ‘Divaların Divası’ olarak anılıyor.