Kadıköy Belediyesi Tarih Edebiyat Sanat Kütüphanesi’nde (TESAK), Punctum Dergi iş birliğiyle 30 Nisan Çarşamba günü “Türkiye’de Bilimkurgu Yazmak” başlıklı bir söyleşi gerçekleştirildi. Netflix’te diziye uyarlanan Sıcak Kafa kitabının yazarı, bilgisayar mühendisi Afşin Kum’un konuşmacı olarak katıldığı etkinliğin moderatörlüğünü Murat Erşen üstlendi.
Bilimkurgunun sınırlarının geniş ve belirsiz olduğunu söyleyen Afşin Kum, “Bilimkurgu benim seçtiğim bir şey değildi, Sıcak Kafa’yı yazarken ‘bilimkurgu romanı yazıyorum’ diye hiç düşünmedim. Ama sonra bilimkurgu etiketi konunca hiç rahatsız olmadım. Çok sevdiğim ve anlamlı bulduğum, yapılmasını, yazılmasını, okunmasını veya izlenmesini çok anlamlı bulduğum bir tür olduğu için ‘bilimkurgu yazarı’ sıfatı barışçıl geldi. Ama ömrüm boyunca bilimkurgu yazacağım diye de bir söz vermiyorum.” dedi. Kum, Kırk Üçteki Korkunç Traktör Yağmuru adlı öykü kitabında daha gerçekçi denebilecek öyküler kaleme aldığını kaydetti.
BİLİNEMEZLİK DURUMU
Okurken yaşadığı ‘bilinemezlik’ durumunun kendisini büyülediğini dile getiren Kum, “Aslında biraz Kafka kafaları; Şato, Dava içeride ne var bilemiyorsun; Dava’da adamın suçu ne hiçbir zaman öğreniyorsun. Mesele aslında bir açıdan bilinmezliğin kendisi. Sıcak Kafa’da da onun bir türlü çözülemeyeceğini başından itibaren vermeye çalıştım. O konuda çok başarılı olmamış olabilirim, çünkü finalde hayal kırıklığına uğrayan çok okur olduğunu gördüm.” diye konuştu. Kum, “Klasik Hollywood senaryosu beklentileriyle okuyup, sonunda hastalığa tedavi bulunununca dünyanın eski, başlangıçtaki haline döneceğini bekliyor sanıyordu bazı okuyucular. Ama kitap boyunca anlatılan da ‘çözümün imkansızlığı’. Hastalığı anlamak için dinlemek lazım ama dinlediğinizde hastalığa yakalanıyorsunuz, dolayısıyla kilitlenmiş durumdasınız. Dünya hastalar ve hasta olmayanlar diye ikiye ayrılıyor.” şeklinde konuştu.
Türkiye’de bilimkurgu yazımında karşılaşılan güçlükleri de değerlendiren Kum, “Bazı yazarlar, inandırıcılığı sağlamak için hikâyelerini doğrudan Amerika’da kuruyor. Ya da Türkiye’de geçen hikâyelerde karakterler sanki İngilizce’den dublajlanmış gibi konuşuyor. Bu da onları buradan koparıyor. Bizim özgün bir dil ve atmosfer yaratmamız gerekiyor” ifadelerini kullandı.
Bilim kurgu yazarlarının Türk edebiyatından da beslenmesi gerektiğini belirten Kum, “Sadece dizi izleyerek bilimkurgu yazılamaz. Biz bu türde edebiyat yaptığımızı iddia ediyoruz.” dedi.
BİLİM İLE KURGU
Bilimkurguda, bilime uygun olmanın bir zorunluluk olmadığını ama bilinen bilimle de çelişmemesinin istendiğini kaydeden Kum, “Ama sonuçta bilimkurgu olduğu için henüz olmayan durumları anlatıyor. O zaman nasıl yapılacağını biliyorsan yazarsın, ama karanlıkta kalan yeri istediğin gibi uydurabilirsin bu da kurgu oluyor. Bilimle çelişki olduğunda insanları rahatsız etmiyor, yutuyorlar ama ben rahatsız oluyorum.” şeklinde konuştu.