Bir ihtisas kitaplığı: TESAK

Kütüphaneler Haftası yaklaşırken, İstanbul’un kültürüne çok önemli bir katkı sunan Tarih Sanat ve Edebiyat Kütüphanesi TESAK’a konuk olduk

18 Mart 2016 - 10:01
Bircan BİROL
Kadıköy Tarih, Edebiyat ve Sanat Kütüphanesi (TESAK) 2 yaşında! Kadıköy Belediyesi Kültür Sanat Danışmanı ve TESAK bilimsel danışmanı Dr. Murat Katoğlu ile hem kütüphaneciliği hem de TESAK’ı konuştuk
TESAK nasıl ve ne zaman kuruldu?
Tarih, Edebiyat ve Sanat Kütüphanesi’nin 2011’de bir ihtisas kütüphanesi olarak kurulmasına karar verildi. Önce kurulacağı yer tarihi bina olduğu için restorasyon projeleri kütüphane olarak düzenlenmek üzere yapıldı ve Anıtlar Kurulu’na bu projeler sunuldu, onaylandı. Uzun bir süreçte onarımı yapıldı. Bu yapılırken Belediye, tam teşekküllü, geniş bir kütüphane ve aynı zamanda Kadıköy’e ait belgelerin toplandığı bir arşiv merkezi de olmak üzere bir plan hazırladı. Belediye, yandaki Vergi dairesi binasını da Maliye Bakanlığı’ndan talep etti, iki binayı kapsayacak ve kış bahçesi yapılacak şekilde tasarlandı. Burada aynı zamanda kafe, gazeteler, ansiklopedilerin olduğu kafe düşündü. Böyle birbiriyle bağlantılı üç yapıdan meydana gelecek bir kuruluş düşünüldü. O gün mevcut olan bina restore edildi.
TESAK’ın özelliği ne?
Belediye Meclisi’nden buranın yönetmeliği 2014’te çıktı ve orada da buranın hem kütüphane hem Kadıköy arşivi olarak gelişeceği belirtilmiştir. Amacı bu. Tabii bir özelliği var buranın. Mimarlık bakımından tarihi binada ve genel bir kitaplık değil. Bir ihtisas kitaplığı… Yalnızca belli konulardaki eserler burada toplanıyor. Bu da burayı farklı kılıyor. Yavaş yavaş, böyle kurumların oturması hemen olmaz. Geleneklerin teşekkül etmesi, alışılması lazım; ama biz kısa zamanda büyük yol aldık. Çünkü kolay değil 2 sene içinde bir sürü bağışlar alarak müessesenin oluşturulması kolay değil.
Bizim görevimiz geleceğe bir kurum bırakmaktır. Hemen bugün bir takım ihtiyaçları cevaplamak önemli ama kurumlaşmak da önemlidir. Kadıköy’de ciddi bir kütüphane, koleksiyon yok. Biz bunu oluşturmaya çalışıyoruz, Kadıköy’ün önemli bir eksikliğini gidermeye çalışıyoruz; ama bir halk kitaplığına da ihtiyaç vardır tabii ki. Burada yüksek kültürle ilgili bir kitaplık ve Kadıköy arşivi yapılması amaçlandı; çünkü bu da önemli bir eksiklik tabii ki. Bu da 8-10 senelik ciddi, sabırlı bir çalışma ile oturur ve kurumlaşır. Ayrıca burada olan bir takım sempozyumları da yayınlaştırmak hedeflerimiz arasında.
Kurulma süreci nasıl geçti?
Bir kütüphane ve arşiv demek, malzeme demektir. Kitap, doküman, yazılı belge, mektup, harita vs. demektir. Bunların toplanması için çalışılmaya başlandı. İnsanlarla bağlantılara geçildi. “Aklınızda olsun, kitaplarınızı, belgenizi vermek istediğiniz bir yer varsa; Kadıköy’de böyle bir yer var” denilerek temaslar kuruldu. Binanın restorasyonu 2013 yılının sonunda tamamlandı. 2014 başlarında kitap bağışlarını almaya başladık. Bu kitaplık esas itibariyle kurulan bağlantılar sonucu İstanbul’un tanınmış bilim insanları, edebiyatçıları, sanatçıları; bir kısmı vefat etmiş olanların aileleri ile temasa geçilerek bu kütüphane bağış yoluyla meydana geldi.
Böyle bir sisteme insanlar ilgi gösterdiler. Bu konuda bize İlber Ortaylı arkadaşımızın çok katkıları oldu. İlber Ortaylı belediyenin danışmanlığını kabul etti, üniversiteden izin alındı. Bu konuyla ilgili olarak bir sene kadar belediye başkan danışmanı olarak çalıştı. Şimdi de çalışıyor fakat hukuki statü olarak değil gönüllü danışman olarak devam ediyor. Bu faaliyete geçerken yalnız bir kitaplık ve arşiv olarak değil, aynı zamanda yaşayan bir aktivite merkezi olarak düşünüldü. Burada sempozyumlar, paneller, küçük sergiler, konferanslar, yazılı, görsel belge ve anı sergilerinin yapılması gerektiği düşünüldü. Nitekim her cumartesi günü 2014’ün mart ayından beri etkinlikler düzenleniyor.
Kimler bağışta bulundu, ne kadar kitap toplandı?
70 binin üzerinde kitap ve çok sayıda dergi toplandı. Koleksiyonların toplanmasında Cahir Kayra’nın büyük katkısı oldu. Kendisi hem yazar hem de eski siyasetçidir. 100 yaşında, Kadıköy’de yaşayan en eski insandır. O da kitaplarını buraya başladı. İnsanların bağışlamasına yardımcı oldular. 100 bin civarında bağış geldi, bir kısmı mükerrerdir tabii. Çok güzel bir kitaplık ortaya geldi. En büyük bağışçısı klasik filolog olan merhum Celal Bayar’ın kızı Nilüfer Gürsoy’dur. Zengin kütüphanesinden 25 bin civarında kitabını bağışladı. Bağışların çekirdeği o oldu. Fakir Baykurt’un kızı Fakir Baykurt’un kitaplarını verdi, Ahmet Kutsi Tecer’in kızı kitaplarını verdi. Prof. Sencer Divitçioğlu, yakın zamanda vefat eden yazar Ahmet Oktay, ünlü yayıncı ve edebiyat eleştirmeni Mehmet Fuat’ın varisleri, Demir Özlü, Ferit Edgü, Özdemir İnce, bazı emekli büyükelçiler, hocalar, daha sayamadığım birçok Kadıköylü kitaplarını bağışladılar. Bu devam da ediyor. Tabii tarih, edebiyat ve sanat çerçevesinde devam ediyor. İş Bankası yayınları, Türk Tarih Kurumu yayınları, Yapı Kredi Yayınları hep bağış yaptı kütüphaneye... Bu şekilde geniş bir koleksiyon oluşturuldu. Çok fazla kitap geldi ve usulünce modern kütüphanecilik, arşivcilik yöntemlerine uygun bir şekilde envantere işlendi ve dijital ortama aktarıldı. TESAK’da çok zengin eski yıllardan itibaren tarih, edebiyat, sanat alanında yayınlanmış dergi arşivi de mevcut. Burada bir de birçok kütüphanede olmayan, belli bağışçılara göre yapılmış bölümler ve odalar var.
Bu zamana kadar kütüphaneden kimler yararlandı, kütüphane kimlere hizmet veriyor?
Burası bir ihtisas kitaplığı; ama henüz 2 senesini bile tamamlamadı açılışından bu yana… 2011’den beri tasarlanan bir şey ama 2 senedir faaliyette. Yavaş yavaş bütün sistem oturmaya başladı, insanlar biliyor. Şimdilik üniversite öğrencilerinin de yararlanmasına izin veriliyor ama esas itibariyle bir ihtisas kütüphanesinde daha sınırlandırılmış bir yararlanıcı kitle olur genellikle. Fakat imkanlar el verdiği için idare izin veriyor. Ama ideal olarak tez hazırlayan, araştırma yapan öğrencilere açık olması lazımdı. Zaten şimdi kontrollü giriş sistemine geçiyoruz. Yani üyelik kartları esas olarak verilecek, tabii kütüphaneden üye kartı olmadan da yararlanabilecek. Kütüphane her gün dolu. İnsanlar çalışmaya ve araştırmaya geliyorlar. Maliye binası da eklenince daha işlevli olacak.

TÜRKİYE’DE KÜTÜPHANECİLİK
Kütüphanecilik haftası da yaklaşıyor. Türkiye’de kütüphanecilik konusunda ne düşünüyorsunuz?
Bunlar Türkiye’de yeni şeyler, kolay değil. Türkiye okuma alışkanlığı olan bir toplum değil ne yazık ki. Zaten bu gerçek anlamda kitap, yayın hayatının Türkiye’de başlaması 19. Yüzyılın sonlarıdır. O da çok sınırlıdır. Asıl büyük yayın faaliyeti 1928’ler yani latin alfabesinin kabulünden sonra başlamıştır. Yani Cumhuriyet hükümetlerinin gayreti ile olmuştur. Kütüphanecilik de buna paralel olarak gelişmiştir. 1932 yılında devlet bir de “basma yazı ve eserleri derleme kanunu” çıkartmıştır. Bu çok ilgi çekici bir kanundur. Bu kanuna göre Türkiye’de basılan her türlü yayının 5 nüshası devlet nüshası kabul edilir ve kanunun tarif ettiği kütüphanelere gönderilir.
Türkiye’de halk kütüphaneleri, genel kitlenin yararlanmasına yönelik kütüphane faaliyeti 1932’de kurulan Halkevleri kütüphaneleri ile başlamıştır ve 1950’lerde Halkevleri kapatılıncaya kadar bu böyledir. Yani Türkiye’de Halkevleri’nin kütüphaneleri halk kütüphanesi, genel kitaplık olarak çalışmıştır. Sonra 1940’lardan sonra artık Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı kütüphaneler kurulmaya başlanmıştır. Milli kütüphane ise Ankara’da 1940’larda kuruluyor ve halen de Türkiye’nin en büyük kütüphanesidir. Sonra gelişti zaten. Zikredilmesi gereken çok önemli kütüphane de TBMM kütüphanesidir.


ARŞİV