Geçenlerde bir vakitte, sosyal medyada denk gelmiştim; efsane çizer, illüstratör Yılmaz Aslantürk, 90’lı yıllarda yaşadığı Kadıköy’deki evinden bahsediyordu. Kadıköy araştırmacısı bir muhabir olarak derhal mesaj atıp, nostaljik bir röportaj teklif ettim kendisine, kabul etti. Çizerlerle röportaj yaptığımda sık yaşanan bir durum meydana geldi yine, yanıtların tasarruflu kelimelerle ifade edildiği röportajımıza buyurun:
1990 yılında Kadıköy'de kaldığınız evin mağaza olduğunu yazmıştınız Twitter’da. Neresi orası tam olarak?
Halitağa Caddesi’nde Kolatlar mobilya mağazasının üzerindeki dairede bir arkadaşımla birlikte kalıyordum. Otisabi’deki Nejat amcayı o ev sahibinden ilhamla çizdim.
Ne kadar süre ile ve Kadıköy’ün nerelerinde yaşadınız?
Yedi yıl içinde Altıyol, Moda ve Bahariye’de yaşadım.
O zamanlar yaşamak için Kadıköy’ü seçmeniz bilinçli bir tercih miydi?
Avrupa yakasına göre kiralar daha ucuz olduğu için tercih ediyordum. Bir de vapurla karşıya geçerken çay içmek çok güzeldi. Sabah vapura yetişme telaşıyla koşturup sonra vapurda kısa bir çay molası. Muhteşem. Dünyanın hangi ülkesinde böyle bir keyif var ki?
“MAHALLE DİZİLERİ GİBİYDİ…”
Süreyya Sineması (şimdiki opera) ve balıkçı pazarını çok sevdiğinizi söylüyorsunuz. Neden? Anlatır mısınız?
Süreyya Sineması’nın mimarisine hayrandım. Abartısız süslemeleri ve fresklerin detaylarını incelerdim film başlamadan önce. Pazarda ise insani ilişkiler vardı, hal hatır sorardık birbirimize, yalnız yaşadığım için biraz üzülürlerdi. Şimdi televizyonlarda yapmaya çalıştıkları mahalle dizilerindeki gibiydi.
Kadıköy’ün başka hangi mekan ve semtlerini severdiniz/giderdiniz?
80 ve 90’lı yıllarda şimdiki gibi her sokakta beş tane gurme kahvesi, şekilli sandviççi yoktu. Zeminine talaş atılmış herkesin maç seyrettiği birahaneler ve çay bahçeleri vardı. Ben ikinci şıkkı tercih ediyordum. Moda’daki çay bahçesinde oturup çalışırdım. Sonra sahilde hasır iskemleli çaycılar açıldı, oralarda buluşurduk.
“KADIKÖY, GÜVENLİ VE SAKİNDİ”
Meşhur çizgi karakteriniz Otisabi’de Kadıköy’den izler var mı?
İlk kitabım “Başımdan Geçti Bunlar” da birçok karede Kadıköy var. Hatta iç kapağında vapurda Otisabi var.
Kadıköylü olan pek çok kişi burayı ‘ev’ olarak tanımlar. Sizin için de öyle miydi?
Avrupa yakasında çalışıp Kadıköy’e geçtiğimde rahatlardım, iskeleye ayak bastığımda bahçe kapısından içeri girmiş gibi olurdum. Daha güvenli, daha sakindi.
Kadıköy’ü özlüyor musunuz?
Eski yavaş halini, kibar esnafını özlüyorum. Yeni yetme hırslı kurnazların açtığı mekanlarda oturmak hiç içimden gelmiyor.
Bir gün geri dönmeyi düşünüyor musunuz?
Hayır, Datça’da çok mutluyum
Kadıköy biliyorsunuz ki büyük bi değişim içinde. Nasıl yorumluyorsunuz bu süreci?
Türkiye’deki tüm şehirler için geçerli bu sorun. Maalesef eskiyi korumayı külfet olarak görüyoruz. Eskiden her kentin kendine özgü mimarisi vardı şimdi hepsi birbirinin aynısı. Ha Manisa’ya gitmişsin ha Niğde’ye ya da Kütahya’ya.