Kadıköylü yazar Kamil Karabulut birbirinden güzel şiirleri ve toplumun aydınlanmasına katkıda bulunan denemeleriyle dikkat çekiyor.
Harika Şebnem KARABIYIK
Yazar Kamil Karabulut, uzun yıllardır Kadıköy’de yaşamış. Cumhuriyet ve Cumhuriyet’in Köy Enstitüleri’nde köy çocuklarını okutma projesi sayesinde okuyup buralara gelmiş bir köy çocuğu. Yazdığı deneme, araştırma, masal, roman ve şiirleriyle geleceğe ışık tutuyor.
Kamil Karabulut, yazma gerekçesini, “Geçmişi öğrenmek için okumak, gelecekle konuşmak için yazmak gerekir. Bir başka deyişle de, yaşamak için okumak (öğrenmek), yaşatmak için de yazmak (öğretmek) gerekiyor. Okumayı ve yazmayı bu şekilde gerekçelendirebiliriz” diye açıklıyor.
Dahasını merak edenler için Kamil Karabulut’u sayfamıza konuk ettik.
-Kendinizden söz eder misiniz?
Evet, kendimden söz etmeliyim. Atatürk’ün Türkiye Cumhuriyeti’nin mucizesi; yokoluşu varoluşa çevirmektir. Ben de Atatürk Cumhuriyeti’nin var ettiklerindenim. Önce ne olduğumuzu, sonra nereye geldiğimizi görmeliyiz. Bizim atalarımız, Hitit kağnı arabasını Cumhuriyetin yarattığı zihniyet değişikliğine kadar olduğu gibi kullanmıştır. Cumhuriyet ve Cumhuriyet’in Köy Enstitüleri’nde köy çocuklarını okutma projesi olmasaydı, ben parasız yatılı Öğretmen okulunda okuyamayacaktım. Sonrasında da üniversitede okuyamayacaktım. Büyük olasılıkla varlığım ve yaşama şansım da işgalcilerin insaf ve acımasına bağlı olacaktı. O halde de yaşasaydım, yaşamış olan zaten ben olmayacaktım. Yukarıda da değindiğim gibi, ben bir köy çocuğuyum. Ortaöğrenimimi Pamukpınar Öğretmen Lisesi’nde, yükseköğrenimimi de Ege Üniversitesi İşletme Fakültesi’nde tamamladım. Özel sektördeki iş yaşamımdan sonra 2008 yılında emekli oldum.
‘İSTANBUL’UN ŞEHİR MERKEZİ KÖYDÜR; YANİ KADIKÖY’DÜR’
-Kadıköy’lü olmak sizin için ne ifade ediyor?
İstanbul’a ilk gelişim 1971 yılında oldu. Övünmek gibi olmasın, 1988 yılından beri Kadıköylü’yüm. Arkadaşlar arası söyleşilerde, “İstanbul’un şehir merkezi köydür; yani Kadıköy’dür” diye şakalaşırız. Kadıköy’de yaşamak ayrıcalıktır. Biraz daha gayret edip, farkını fark etmeyen Kadıköylülere farklılıklarını hatırlatmalıyız. Bizim için, insanlar için yapılan iyi şeyleri, iyi ve temiz kullanmanın da bir kültür ve anlayış farkı olduğunu daha çok vurgulamalıyız. Parklarımız, bahçelerimiz, sokaklarımız, caddelerimiz, hepimizin. Hepimizin olanı kendimizin olandan daha temiz ve özenli kullanmalıyız. Bunu yapmak da bizim farkımız olacaktır. Farklılıklarımız zenginlik, zenginliğimiz özgürlüğümüzdür. Çok partili dönemden sonraki ulaşım tercihlerinin kaçınılmaz sonucu olan trafik sorunumuzu hepimiz biliyoruz. Kadıköy’de yaşamak ayrıcalığımız var. Kadıköylüyüz, havamız var.
-Size göre okumanın ve yazmanın işlevi nedir? Niçin okuyoruz? Niçin yazıyoruz?
Benim görüşüme göre, insanın yaşam ve varoluş amacı, soyun sürdürülmesi ve geçmişten alınan kültür ve bilgi birikimini artırarak, süren soya devretmekten ibarettir. İnsan, bilerek veya bilmeyerek insanlığın devamını sağlamak için yaşar. Bu amaç için vardır da diyebiliriz. Diğer canlılardan akıllı olanların, akıl yürütenlerin varlığı araştırılıyor. Fareler ve güvercinlerin akıl yürüttüğüne dair bulgular var. İnsanın farkı, düşünmek için düşünebiliyor olmasıdır. Düşünen insan, geçmişten aldığı akıl fikir ürününü artırarak geleceğe taşıma işlevini, okuyarak ve yazarak yerine getiriyor. Yazmaktan amacım da yazdıklarımın okunmasıdır. Bu beklentinin gerçekleşmesi için yeni bir alana girmek gerekiyor. Bu alan yayın alanıdır. Yayın aşaması, özellikle yeniler için zorluklarla doludur.
-Yazmaya ne zaman başladınız?
Yazmaya yönlendirilişim, okul yıllarındaki ödüllü yazı yarışmalarıyla başlamıştır. Öğretmen okulları yıllıklarında yayınlanmış yazılarım var. Emekli olduktan sonra hem okumaya hem de yazdıklarımı toparlamaya, bir yandan da yeniden yazmaya yoğunlaştım. Kitaplarımı da emekli olduktan sonra çıkarttım.
-Yayınlanmış yapıtlarınızdan ve çalışmalarınızdan söz eder misiniz?
2012 yılının Şubat ayında, “Ya Şeytan Olmasaydı” isimli şiir kitabım yayınlandı. 2013 yılının Nisan ayında, bu kitabımın yenilenmiş ikinci basımı çıktı. Bu kitabın içeriğinde insana dair hemen her tema var. Ben onu kısaca; “gül ile başlayıp, Mustafa Kemal’le biten kitap” diye tanımlıyorum. 2013 yılının Eylül ayında da “Başkalaşım/Metamorfoz” isimli deneme-araştırma kitabım yayınlandı. Bu kitapta, düşün ve davranış bilimlerinin Türkçesini görmek mümkün. Biraz siyaset, çokça da bilgi var.
Kitabı okuyunca, nedenlerimize, niçinlerimize yanıtlar bulurken, yeni nedenler ve niçinler edinmek kaçınılmaz oluyor. Yapmaya çalıştığımız şey, insan davranışlarını sorgulamak değil, davranışın nedenlerini araştırmak, başka bir deyişle de kaynağa inmektir. Kitaptan bir alıntı da yapalım; “Yolumuzu, yönümüzü ararken, seçmek istediklerimizden değil, seçmemiz istenilenlerden seçerek özgür olduğumuzu sandığımız bir dünyada yaşıyoruz.”
Yayına hazır öykü ve masal çalışmalarım var. Yazdığım öyküler ve masallar tamamen bizdendir. Bize aittir ve günümüzden antikçağa bir yolculuktur. Öykülerimin büyük çoğunluğu yaşanmıştır. Kurgularım da bilgi üzerine geliştirilmiştir. Zorunlu Ermeni göçtürülmesinde bir Türk ile evlenip, Müslüman olan Ermeni kızının yaşamı konulu roman çalışmam, devam ediyor.