Bir şehri okumak: İstanbulin

Mimar ve yazar Ertuğ Uçar, “İstanbulin” kitabıyla İstanbul’u rehber kitapların satır aralarından kurtarıp, kedili sokaklara, çay kokan arastalara taşıyor

24 Nisan 2025 - 13:36

İstanbul hakkında yazılmış yüzlerce kitap var. Bazıları rehber niteliğinde bazılarındaysa öyküler var. Mimar ve yazar Ertuğ Uçar’ın “İstanbulin” adlı kitabı, İstanbul’un yalnızca siluetine değil, ruhuna dokunan, onu anlamaya çalışan özgün bir metin. Ne yalnızca bir öykü kitabı ne tam anlamıyla bir kent rehberi. İstanbulin, sözcüklerle olduğu kadar çizgilerle de şehri anlatan, bir mimarın kaleminden çıkmış çok katmanlı bir anlatı. Can Yayınları etiketi ile çıkan kitap okuyucusunu İstanbul’un görünen yüzünden çok, hissedilen ve yaşanılan tarafını gösteriyor.

“İSTANBULİN ŞEYLER” 

İstanbulin, İstanbul’a özgü şeylerin kitabı. Uçar, kitabın başında “İstanbulin’in şöyle bir anlamı var zihnimde: İstanbul’a dair hoşa giden şeyleri nitelemek için kullanılan bir sıfat. Boğaz’a bakan bahçelere özgü bir peyzaj terkibinin tesadüfi güzelliği, Edirnekârilerin kufilere, barok süslemelerin Çin porselenlerine karıştığı bir yalı odasının sadece İstanbul’da bir araya gelebilecek eklektik atmosferi, kış öğleden sonralarının Boğaz’a özgü ışığı veyahut sonu denizde biten kedili merdivenli bir İstanbul sokağının manzarası olabilir bu. İşte bu kitap İstanbulin şeylerin kitabı.” diyerek tarif ediyor derdini. Bu yüzden de yazarın söylediği gibi  ‘İstanbulin şeyler’, tarihi yapılar ya da meşhur meydanlar değil; yokuş başında uyuyan bir kedi, birdenbire karşınıza çıkan bir konak, adı sanı duyulmamış bir çay ocağı. 

Uçar, bilinmeyen sokakları kelimelerle tarif ederken, eskizleriyle de hem zihinsel hem görsel bir İstanbul haritası çiziyor. “İstanbul’un katmanlı görüntülerini uzaktan seyretmek, o mahallelerde hayata karışmakla eş oluyor bir süre sonra. Gezmen gerekmez, seyretmen yeter,” diyerek okura İstanbul’u seyrederek tanımanın yollarını sunuyor. Merdivenli sokaklar, arastalar, geçitler, çayevleri, kayıkhaneler ve tabii kediler... Sayfalarda karşımıza çıkanlar yalnızca nesneler değil; İstanbul’un gündelik mucizeleri ve elbette aksilikleri…

Kitabın en güçlü yanlarından biri, anlatım dilinin yalınlığı ve samimiyeti. Uçar, bir gezginin merakı, bir mimarın dikkatli gözlemciliği ve bir hikâyecinin sezgisiyle yazmış. Anlatıcı birinci tekil şahıs ama en önde hep İstanbul var. İstanbul, sokakları, binaları, insanları ve hayvanlarıyla adeta yaşayan bir varlık olarak kurgunun merkezine yerleşiyor.

İSTANBUL’UN FLORA VE FAUNASI

Kitapta İstanbul’un flora ve faunasına da özel bir yer ayrılmış. Vapurları, kuşları, köpekleri, kedileri ayrı ayrı ele alınmış. Özellikle kedilerle ilgili satırları dikkat çekici: “İstanbul’un kedileri şehir mekanı konusunda sezgisel bir farkındalığa sahip. Şehirde kısayolları, dehlizleri, çatıları biliyorlar. Duvarın üstünden, pencereden, saçaktan geleni geçeni seyrediyorlar. Aslan heykellerinin tipik bir antik kent pozu vardır, bilirsiniz. İşte o sfenks pozunu alıp, bir sokağın başını bekçi gibi, bir okulun kapısını anne gibi, bir kasabın girişini patron gibi tutuyorlar.”

Kitabın bir eksiği Kadıköy…  Kitap büyük oranda Avrupa Yakası merkezli bir anlatıya sahip. Kadıköy gibi önemli tarihi ve kültürel merkezin eksikliği hissediliyor. Belki bir devam kitabında bu boşluk da tamamlanır.

İstanbulin, şehri yürüyerek tanımaya çalışanlara, ayrıntılarda güzelliği arayanlara, yazılmış bir kitap. Okura, “anlamak için değil, birlikte yaşamak için” bir İstanbul sunuyor.

 

ARŞİV