“Bize yeni bir nizam gerek”

Bundan tam 600 yıl önce toprağı hep beraber sürmek, ballı incirleri hep beraber yiyebilmek hakça, ortakça bir yaşam için mücadele eden Bedreddin Hareketi ilk kez beyaz perdeye taşındı. “Şeyh Bedreddin- Hakikat” filmi yönetmeni Hakan Alak ile filmin hikâyesini konuştuk

30 Eylül 2021 - 10:36

“Hep bir ağızdan türkü söyleyip

hep beraber sulardan çekmek ağı,

demiri oya gibi işleyip hep beraber,

hep beraber sürebilmek toprağı,

ballı incirleri hep beraber yiyebilmek,

yârin yanağından gayrı her şeyde

                                         her yerde

                                                       hep beraber!

                                          diyebilmek

                                            için

on binler verdi sekiz binini..

Yenildiler.”

Her seferinde bir parça hüzün ve yürek acısıyla okuduğumuz Nazım Hikmet’in Şeyh Bedreddin Destanı’na konu olan Şeyh Bedreddin, Börklüce Mustafa, Torlak Kemal’in hikâyesi resmi tarih kitaplarında okutulmayan bir tarih anlatısı. Bundan tam 600 yıl önce hakça, ortakça bir yaşam için mücadele eden Bedreddin Hareketi ilk kez beyaz perdeye taşındı. Şeyh Bedreddin ‘Hakikat’ filmi, 7 Ekim’de Avrupa’da 8 Ekim’de Türkiye’de vizyona girecek.

Ali Şahin ve Yönetmen Hakan Alak’ın senaryosunu birlikte yazdığı filmin görüntü yönetmenliği ise Serdar Ünlütürk’e ait. Suavi’nin Şeyh Bedreddin’i canlandırdığı filmde, Bülent Emrah Parlak Börklüce Mustafa’ya hayat verirken, Torlak Kemal’i ise Saygın Soysal canlandırıyor. 

Ali Barkın, Elif Nur Kerkük, Kerem Fırtına, Orhan Alkaya, Ezgi Esma Kürklü, Bülent Keser, Teoman Gelmez, Sinan Tuzcu, Sabriye Günüç, Serkan Genç, Ersin Umut Güler gibi isimlerin rol aldığı film, bir nevi kooperatif olan İMECE Yapım imzasını taşıyor. Filmin müziklerini ise Levent Güneş yaptı.

Şeyh Bedreddin ‘Hakikat’ filmi yönetmeni Hakan Alak ile filmin hikâyesini konuştuk.

  • * “Hakikat” fikri, Şeyh Bedreddin Destanı’nı film yapma fikri nasıl çıktı? 

Filminin fikri aslında filmin yapımcısı, aynı zamanda öykünün yazarı ve senaryoyu da birlikte çalıştığımız Ali Şahin’in dört yıllık belki daha eski bir fikri, hayali. Üç yıl önce bana senaryoyu birlikte çalışma fikriyle geldiler. Senaryo için iki yıllık bir çalışma süreci öngörmüştüm. Pandemi bunu uzattı ama iki yılın sonunda sete girdik.

  • * Binlerce konu varken niye böyle bir işe sıvandınız? Derdiniz neydi?

Tarihi hikâyeler, dönem filmleri aynı zamanda çok güncele hitap eden işlerdir. Bütün tarihi filmler ve buna bilim kurgu filmlerini de dahil edebilirim; yazıldığı, çekildiği döneme dair bir şeyler anlatırlar. Gelecek ve geçmiş üzerinden aslında bugünün insanının zihninde bir şey yaratmak isterler.

Şeyh Bedreddin de tarihi hikâyelerin hamasi, egemen bir dil üzerinden anlatıldığı yerde bu sistemin dışında kalan, ezilen insanların hikâyelerini anlatma ihtiyacı ve hayalinin bir sonucu.

Bunca konu arasında dediğiniz yere dönecek olursam da aslında bunca hamasi tarihi hikâye arasında bu film tam da ihtiyaç duyulan bir zamandı.

“KENDİ BEDREDDİN’İMİZİ ANLATTIK”

  • * Şeyh Bedreddin hem Nazım’ın destanına hem de kitaplara konu olmuş bir kahraman lakin şimdiye dek filmine kalkışan olmadı. Tarihi bir kişiliği perdeye taşımak bıçak sırtı bir iş değil mi? Hiç ‘ne yapıyoruz biz ya hu’ dediğiniz oldu mu?

Aslında bugüne kadar Şeyh Bedreddin hikâyesine kalkışılmamış değil; birçok insan yazdı, hayal etti. Fakat hikâyenin zorluğundan çok tarihi bir film çekmenin finansal zorluğu daha önemli bir şeydi. Arkadaşlar başka bir yapım biçimi uyguladı; imece usulü, insanları filme ortak ederek bir çalışma yürüttüler ve bu yüzden hayata geçebildi.

Bedreddin hareketinin anlatıldığı birçok roman, inceleme, araştırma, tiyatro oyunu, Nazım Hikmet’in destanı var. Ama bir sinema filmi yok. Doğal olarak da bir sinema filminin bu konuya ilk girdiği yerde bıçak sırtı bir zeminde yürüdüğünü bilerek hareket etmesi gerekiyor. Bu da zaten böylesi beklenti içeren bir hikâyede göze aldığımız bir riskti.

  • * Filmde bir tarih anlatısı mı var yoksa kurmaca ve tarih harmanlandı mı?

Film bir biyografi filmi değil, yani Şeyh Bedreddin’in hayatını anlatmıyor. Bedreddin Hareketi dediğimiz şeyi anlatıyor. Nazım Hikmet’in Şeyh Bedreddin Destanı’nın sonunda yer alan Ahmet’in hikâyesini kendimize çıkış noktası aldık. Bedreddin, Börklüce Mustafa ve Torlak’ın mücadele ettiği dünyayı Ahmet’in hikâyesi üzerinden anlatmaya çalıştık. 

Bedreddin çok katmanlı bir karakter, yani herkesin bir Bedreddin’i var. Biz kendi Bedreddin’imizi anlattık.

Bir tarih anlatısından ziyade, halkın dilinde bugüne kadar gelmiş söylenceden beslenen ve orayı besleyen bir kurgu üzerinden hareket ettik. Tarihi bir film çektik ama tarihi bir anlatı çekmedik. Birbiriyle paslaşan, birbirinden destek alan ama daha masalsı bir dünya kurmaya çalışan bir film yaptık.

“FİLMİN YÜZLERCE ORTAĞI VAR”

  • * Dönem filmi yapmak her açıdan çok iddialı ve zor bir iş nasıl kotardınız? Bu kadar yüksek bütçeli bir işin dayanışmayla çözülmesi de ayrı bir öneme sahip sanırım?

Ali Şahin, Özer Çalık, Arjantinli yönetmen Fernando Solanas’ın kurduğu bir yapının geçmişte hayata geçirdiği imece yöntemini burada uyguladı. Film için toparlanan bütçe bir bağış yöntemiyle değil, bir katılımcılık üzerinden yani filme ortak olarak katıldı. Başka türlü de çekemezdik.

  • * Bu bir yöntem olarak mı tercih edildi yoksa başka bir yapım desteği aranmadı bile mi?

Başka bir yapım desteği aranmadı. Başka bir şey yapmaya gerek yoktu. Yapımdaki arkadaşlar çok meşakkatli bir sürece girdiler. Çok zorlayıcı bir şeydi. Bu filmin yüzlerce destekçisi ve ortağı var. Bu film başarılı olursa, bu yöntem kendine yeni yollar açacak.

* Film nerelerde çekildi? Resmen ordu kurmuşsunuz, teknik meseleler de zor olmalı?  

Film dört şehirde; Edirne, İzmir Karaburun, İzmit Seka platoları ve İstanbul’da çekildi. Teknik meseleler sinemada her zaman zorluk içerir ama ben bunlardan şikâyet etme taraftarı değilim. Sinema zaten zor bir sanat; iyi sonuç alacak yolları aramak daha doğrudur.

Filmi sadece bizi değil, bizim dışımızda çekilen bütün filmleri, çalışma hayatını daha doğrusu dünyadaki bütün düzeni bozan pandemi döneminde çektik. Hiçbirimiz hayatında böyle bir salgın yaşamamıştı. Böylesi koşullarda her şey gibi film çekmek de zordu. Bu filmin en büyük zorluğu bu dönem çekilen bütün filmler gibi Covid-19 salgını sırasında yaşanan zorluklar oldu. Diğer zorluklar her filmin yaşayacağı zorluklardı.

“EZİLENLER İÇİN ÇOK GÜZEL BİR HAYAL”

  • * Şeyh Bedreddin hareketini bugünden baktığınızda nasıl tanımlıyorsunuz?

Bedreddin düşüncesi için döneminde zamanı gelmemiş fikirler deniyordu. Yani fikir doğru ama koşullar buna elverişli değil. Hani Nazım Hikmet, destanında da “Tarihsel, sosyal, ekonomik şartların zaruri neticesi bu deme, bilirim/O dediğin nesnenin önünde kafamla eğilirim./ Ama bu yürek o, bu dilden anlamaz pek.” diyor.  O gün dönemi gelmemiş olabilir ama insanlık tarihi çeşitli dönüşümler geçirse de en önemli arayışı adalet, eşitlik arayışıdır. Yoksulluğa karşı mücadelesidir. Bu bugün de bu topraklarda var. Hatta insanımız bunu çok daha fazla hissediyor. Bugün de paramparça bir halk topluluğu isteniyor ve bu başarılıyor da. Bedreddin Anadolu’nun en çeşitlilik içeren döneminde bir inanç felsefesi üzerinden halkları bir amaç etrafında toplayabilmişti. Bu yönetenler için çok tehlikeli bir şey ama ezilenler için çok güzel bir hayal.

Film 600 yıl öncesini anlatıyor ama aynı zamanda bugünü de. Nasıl bağlar var arada? Tarih hep mi tekerrürden ibaret?

Sorunlar aynı olunca mesajlar da göndermeler de hep birbiriyle bağ kuran şeyler oluyor ama herhalde tekerrür çok doğru bir şey olmaz. Çünkü tarihin çarkı hep ileri doğru döner. İnsan yönetme biçimleri, insanların sorunlara başkaldırma biçimleri, onu bastırma biçimleri birbirine benziyor. Aynı değil ama birbirine çok benziyor. Çarkı kıramadıkça benzer şeylerin içinde dolanmak galiba kaçınılmaz.

  • * İçinizde ukde kalan bir şey var mı? Şurası da şöyle olsaydı dediğiniz?

Var tabii ki var. Film çekmek zaten içinde ukde kalmasıdır. Anlattığın kadar anlatamadığın şeyleri de içerir. Bir filmde yapamadığın, içinde kalan şeylerden dolayı bir sonraki filmi yaparsın.

  • * Gişe beklentiniz ne? Daha doğrusu seyirci sinemadan nasıl çıksın istersiniz?

Bu benim üzerine kafa yormadığım bir şey. Benim üzerime düşen filmi en iyi haliyle izleyiciye sunmak. Gişeden daha çok beğenilmesini, çok insana ulaşmasını isterim. Bir derdimiz var ve bu ülkede halk bu dertten muzdarip. Hamasetin dışında “bizim hayatımız, dünyamız bu” diyebileceğimiz herkese ulaşmak olmalı. Bunu doğru anlatmışsak onlara ulaşır diye düşünüyorum. Umarım çok insan izler.

  • * İzleyicide ne yaratmak istiyorsunuz?

İyi bir film izletmek istiyorum. Bence birinci şey bu olmalı. Derdimiz dünyanın en kutsal derdi olabilir, mesajımız dünyanın en iyi mesajı olabilir ama iyi bir film yoksa bunların hiçbir anlamı yoktur. Börklüce Mustafa’nın filmde söylediği şöyle bir repliği var; Bize yeni bir nizam gerek. Zorlu bir hayat yaşıyoruz, sadece burada değil dünyanın her yerinde zor bir dönem başlıyor. Yönetenler yeni bir düzen teorize ediyor. Bizim de yeni bir nizama ihtiyacımız var. Çünkü onların yeni diye bahsettikleri düzen bizim üzerimizde daha ağır bir baskı demek. Bu yüzden bize yeni bir nizam gerek.

FİLM HAKKINDA

Şeyh Bedreddin-Hakikat, Osmanlı döneminin 1400’lü yıllarını anlatıyor. Timur, Anadolu’yu kılıçtan geçirdiği sırada, padişahın oğulları Musa ve Mehmet Çelebi taht için birbirlerine düşmüşken, Şeyh Bedreddin de İznik’te sürgündedir.

Bedreddin’in fikirlerini benimsemiş olan Börklüce Mustafa Karaburun’da, Torlak Kemal ise Manisa’da halktan toplanan vergilere ve talanlara isyan eden insanlarla birlikte ortak bir yaşam kurarlar.

Çelebi Mehmet de bu aykırı ve "kâfir" olarak gördüğü topluluğu yok etmek için 24 bin kişilik bir ordu toplar.

Çelebi Mehmet'in ordusuna karşı Börklüce Mustafa'nın Hakikat Savaşçıları savaş meydanındadır. Yenilirler...

Din ulemasının toplandığı salonda yargılanan Bedreddin, hakkındaki suçlamaları reddeder ve hakikat yolundan asla çıkmayacağını söyleyerek hakkındaki ölüm fetvasına kendi mührünü vurur.


ARŞİV