Bu okul hayatta kalmak için

Hasanpaşa’da Pusula Doğa’nın bünyesinde kurulan “HAKA”da hayatta kalma dersleri veriliyor

11 Ağustos 2017 - 13:47

Kadıköy, serbest paraşütçü Kutsal Zafer Şahin’in açtığı bir okula ev sahipliği yapıyor. Fakat bu okul diğerlerinden biraz farklı. İki yıl önce Pusula Doğa Klübü bünyesinde kurulan HAKA Hayatta Kalma Okulu’nda, “ormanda hayatta kalma”, “kurak bölgelerde hayatta kalma”, “soğuk bölgelerde hayatta kalma” gibi çeşitli konularda kurslar düzenleniyor. Biz de bu sıradışı okulun kurucusu Kutsal Zafer Şahin ile hayatta kalma kavramını ve “HAKA”yı konuştuk.

“HAYATTA KALMAK EN YOĞUN İÇGÜDÜDÜR”

  • Kendinizi tanıtır mısınız?

Şehirden sıkılmaya başlamamla ve doğaya olan merakımla doğa sporlarına 1991’de başladım. 1992 yılında Türk Hava Kurumu'na, Türk Kuşu Paraşüt Okulu’nda serbest paraşüt eğitimi aldım. 92 yılından bu yana serbest paraşütçülük yapıyorum. İlerleyen zamanlarda dağcılıkta yapmaya başladım. Daha sonra. Kamptı, serbest paraşüttü , dağcılık faaliyetleri derken 97 yılında yamaç paraşütüne bulaştım. İstanbul Üniversitesi ve Yıldız Teknik’te paraşüt üzerine dersler verdim. Bir taraftan da kampçılık, dağcılık üzerine yoğunlaşıp, bu konularda seminerler verdim. O yıllarda bu konuda kaynak çok azdı. İnternetin yeni yeni yaygınlaştığı zamanlar… O dönemler bu konudaki internetteki bilgilerin %70’ini ben oluşturuyordum. Yazılar birikti ve toparlayıp bir kitap çıkardım. 2001’de Pendik’te küçük bir dükkanda Pusula Doğa Sporları Klübünü kurdum. Devamında Kadıköy’e taşındık ve hala burada devam ediyoruz.

  • “Hayatta kalma” kavramından biraz bahseder misiniz?

Beklenilmeyen veya beklenilmeyen bir kaza doğal afet kaybolma esaret, mahrumiyet bunun gibi birçok durumla karşılaşıldığında elimizde bulunan suni kaynaklar ve çevremizde bulunan tabi doğal kaynaklardan faydalanarak varsa bilgimiz becerimiz tecrübelerimiz hayal gücümüz bunlarıda işin içine katarak yaşamı devam ettirme çabalarının tümüne hayatta kalma diyoruz.

  • Hayattaki karşılığı nedir? Biraz daha açar mısınız?                 

Örnek uçak yolculuğu yapıyorsun bir arıza çıktı. “Hayatta kalma” çabası orada başlıyor. Psikolojini buna hazırlayıp, ayılıp bayılmadan alabileceğin önlemler neyse onu alman lazım. Uçak ormana çakıldı diyelim. Hayatta kalanlar var, kalmayanlar var. Kurtuldun kaldın bu seferde doğanın içindesin ve orada bir yaşam mücadelesi başlıyor. Bu beklenilmeyen bir durum. Ama beklenen durumlar da var. Mesela doğal afet de buna örnektir. Önlemini alacaksın. Yok maya takvimi falan kıyamet kopacak dendi. İnsanlar Şirince’ye kaçtı. Bu yanlış olsa da beklenen durumlarda hayatta kalma çabasına örnektir. Hayatta kalmak insanın en yoğun içgüdüsüdür. Kısacası beklenilen ve beklenilmeyen durumlar için hazırlıklı olmak hayatta kalma.

“HER ŞEYİ KULLANMAK MÜBAHTIR”

Peki, ”Hayatta Kalma Okulu” nedir?

Hayatta kalmanın insanın en yoğun içgüdüsü olduğundan bahsetmiştim. İnsan zaten içgüdüsel olarak hayatına devam edebilmek için elinden geleni yapıyor. Biz de bu çabayı, doğa bilgimizle, kamp, avcılık bilgimizle donatarak daha işlevli hale getiriyoruz. Hayatta Kalma Okulu da bu birikimlerimizi insanlarla paylaşmak için oluşturduğumuz bir okul.

  • Hayatta Kalma Okulu’nda hangi dersler var?

Dersler sezona mevsime göre değişse de başlıca bahsetmem gerekirse: “ormanlık bölgelerde hayatta kalma”, “kurak bölgelerde hayatta kalma”, “soğuk bölgelerde hayatta kalma”, denizde hayatta kalma” ve “savaş şartları içinde hayatta kalma” gibi derslerimiz var. Bir de yoğun talep olduğu zaman “Bushcraft” eğitimleri veriyoruz. İki gün teorik eğitimin ardından konu neyse o konuya uygun sahaya çıkıyoruz. Hayatta kalma deyince sadece ateş yakma, barınak yapma gelmesin aklınıza. Hayatta kalma, coğrafya bilgisi, biyoloji bilgisi, fizik bilgisi, kimya bilgisi, matematik bilgisi ve en önemlisi psikoloji bilgisi istiyor. İstiyor da istiyor… Yani evrende bizim için verilen her şeyi hayatta kalmak için kullanmak mübahtır diye düşünüyorum. Önce can sonra canan. Çünkü cananı koruyabilmemiz için canımızı korumamız lazım. Tabi onurlu bir şekilde hayatta kalmak çok önemli. Ama bu başka bir konu…

  • Ne gibi teknikler öğretiyorsunuz insanlara?

Mesela, dünya savaş çıktığı zaman insanlar ne yapıyor? Doğaya kaçmaya başlıyor. Ya da şehirde kalıp yaşam mücadelesini devam ettirmeye çalışıyor. Savaş şartları… Doğaya kaçtığında asıl tehlike iki ayaklı düşman insan, ardından iklim şartları, doğa şartları. Dolayısıyla bazı teknikler değişiyor. Şuan ormanlık bölgelerde hayatta kalma durumuna giren bir insan için verdiğimiz derste, açık renk kıyafetler giymeye çalışın, açıkta gecelemeye çalışın, açıkta ateş yakın, iz bırakın, sinyal verin gibi önerilerde bulunuyoruz. Ama şartlar değişince öneriler dedeğişiyor. Mesela savaş şartlarında olunca, renkli giyinemezsin, kamuflaj yapacaksın, sessiz olacaksın, iz bırakmayacaksın. Diyoruz ki hayatta kalma durumunda vücudunu zorlama, yağmur yağdığında seyehat etme, gecenin ilerleyen saatlerinde seyehat etme… Ama savaş şartlarında diyoruz ki düşmanın beklemeyeceği anlarda hareket et. Yaklaşımlar değişiyor şartlara göre.

İSMİ YENİ ZELANDA’DAN GELİYOR

  • “HAKA” ismi nereden geliyor?

“Haka” maori savaşçılarının savaş dansıdır. “Kamate kamate kaora kaora” diye kelimeleri var. “Ölüm ölüm yaşam yaşam” diyorlar. Haka ismini bu sebepten dolayı çok sevdim. Yaşam savaşı, dansı. Maorilerin bu yaklaşımı bana ilham verdi ve hoşuma gitti. Aynı zamanda “hayatta kalma” nın da ilk iki harfi uyumlu oluyor.

  • “Bushcraft” eğitiminden bahsettiniz.O nedir?

Bushcraft kelimesini pek kullanmıyorum. Aslında bu ara çok moda. Bushcraft, doğadaki malzemeleri işleyerek onlardan daha işlevli aletler yaparak hayatta kalma mücadelesini destekleyecek şeylerin tümüdür. Bir daldan sapan yapmak, o sapanla kuş vurmak. O vurulan kuşun pişmesi için “matkap ateş” yakmak gibi şeyler… Eğitimlerimizde bunlara da yer veriyoruz.

“ŞEHİRDE HAYATTA KALMAK DAHA ZOR”

  • Doğada “hayatta kalma”yı anlattınız. Peki ya, rant odaklı imar planlarıyla, kentsel dönüşümle doğası katledilen, toza çamura teslim edilen İstanbul’da, Fikirtepe’de nasıl hayatta kalacağız?

Bir bina yıkılıyor onun yerine biraz daha fazlası bina yapılıyor. Sokak araları yine dar. Bu bina yapılırken bahçesi büyütülmüyor. Büyütlmediği gibi yok ediliyor. Otopark sorunu artıyor. Lüks binalar yapılıyor, göç devam ediyor. Betonlaşma artıyor. Doğal olarak ağaç kesiyorlar bırak ağacın kesilmesini bahçeli evlerin kenarındaki otlar bile gidiyor. Ne oluyor ısınan hava bir termal akım oluşturuyor. Beton ısınıyor. Şu an İstanbul'da tahmin ediyorum ki bulut seviyesindeki iklim yer seviyesindeki iklim çok değişiktir. Şehirde hayatta kalmak, doğada hayatta kalmaktan daha zor olmaya başladı. Adamlar kafaya koymuşlar rant gözüyle bakılıyor. İş tüccarlık, tırışkadan ağaçlar dikiliyor. Kent yaşamının bir ruhu olmalı. Çölde vaha yapan İsrail ormanı çöl yapan Türkiye. Artık İstanbul’u bırakıp yayılalım Türkiye’ye. Trenle Konya Ovası’ndan geçiyorsunuz bomboş. Karadeniz desen öyle. Ülkeye yayılsak projeleri de bu kapsamda yaysak büyük oranda ilerleme kat edebiliriz. 


ARŞİV