Bu şarkı İstanbul'dan bıkanlara…

İstanbul’a şarkı yapan müzisyen Can Kazaz, “Dengesiz karakterli bir sevgili gibi İstanbul. Önce hayranlık duyarken, gittikçe soğuduğum ve katlanamadığım hale geldi” diyor

01 Aralık 2016 - 16:09

Gökçe UYGUN
Bağımsız müziğin önemli isimlerinden, Kadıköylü müzisyen Can Kazaz, bir yıllık aranın ardından, dinleyicilerine güncel ve daha farklı bir deneyim sunduğu “Yine mi Sen İstanbul” adlı yeni single’ını çıkardı. Kazaz şarkıda İstanbul'la yaşadığı uyumsuzluğu samimi bir dille aktarıyor. Bugüne dek tek başına geçirdiği üretim süreçlerinin aksine, Kazaz'a prodüksiyon sürecinde Ateş Erkoç, bas gitarda Can Dedeoğlu, elektrik ve akustik gitarda Efe Demiral, davulda Mertcan Bilgin ve trombonda Hazal Döleneken eşlik ediyor. Bugüne kadar alışılan tarzını genişletme çabasını cesurca gösterdiği ilk şarkı olma özelliğini taşıyan bu single’ı ve İstanbul’u Can Kazaz’a sorduk.
* Basın bülteninde ‘’Kazaz'ın bugüne kadar alışılan tarzını genişletme çabasını cesurca gösterdiği ilk şarkı’’ ifadesi var. Nedir bu tarzını genişletme isteği-çabası? Müziğin ne idi, nereye doğru evriliyor?
Aslında her müzisyenin yaşadığı, ürettiği işlerin bir süreç içinde şekillenmesini içeriyor bu değişim. Ama bu değişimi daha da vurgulamak gibi bir misyon yükledik "Yine mi Sen İstanbul"a. Çünkü "Bir Albüm" isimli ilk albümümdeki karanlık hava daha olgunlaşmış bir şekilde geri geliyor. "Yollar ve Su" albümümden beri benimle özdeşleşen huzurlu ve umutlu havayı, samimiyetle kaybediyorum. Daha da önemli bir farklılık var; o da bu şarkının baştan sona stüdyo prodüksiyonu olması. Daha önce dinlediğiniz neredeyse her şarkım evde yaptığım kayıtlardan, çoğu enstrümanı kendim çaldığım parçalardı. Şimdi enstrüman işini ustalarına bıraktım ve böylece prodüktör olarak daha etkin çalışabildim müzik üzerinde.
* Şarkıyı zor geçen 2016 yazından sonra, İstanbul’dan 3 hafta ayrı kaldıktan sonra dönünce yazmışsınız. Özlem miydi ağır basan? Yoksa şarkıda dediğiniz gibi ‘yine mi sen İstanbul’ diyorsunuz, biraz bıkkınlıkla?
Uzaklaşıp her İstanbul'a döndüğümde tokat gibi çarpan ruh halimin yansıması aslında. Kesinlikle pozitif bir yaklaşım içermiyor. Hasretin zerresi yok, geri dönmek istemeyiş var. Bıkkınlık, acı çekmek diye tanımlayabiliriz içinde bulunduğum durumu.
* Nasıl bir ilişkiniz var İstanbul ile? Kanımca (öyle ya da böyle/nefrete ya da aşka dayalı) ne olursa olsun sağlam bir ilişki olmalı ki, size şarkı yazdırmış bu şehir.
Doğma büyüme İstanbul'luyum. Kendimi İstanbullu olarak tanımlıyorum çünkü annemden babamdan, onların da anneleri ve babalarından çok dinledim İstanbul'un eski halini. Anne tarafım zaten İstanbul'lu bir kaç kuşak. Dolayısıyla kök salmış bir bağım var bu şehirle. Şehirle olan ilişkim, insanlarla olan ilişkilerimden sonra çok şekillendi tabi. Sorunlu ilişkilerimden sonra, şehri de o sorunlarla eşledim kafamda. Dengesiz karakterdeki bir sevgili gibi görüyorum İstanbul'u. O yüzden başlangıçta hayranlık duyarken, gittikçe soğuduğum ve katlanamadığım bir hale geldi. Çok sağlam ve çok katmanlı bir ilişki evet. O yüzden de yordu mu tam yoruyor.
* Plak şirketleriyle sürdürdüğü görüşmeleriniz olumsuz sonuçlanmış. Neden?
Araya 15 Temmuz'un girmesi ekonomik olarak korkuttu plak şirketlerini ve sponsorları. Onun dışında, savunduğum ve her yerde bas bas bağırdığım bazı ilkelerim var. Herhangi bir plak şirketinin kabul etmekte zorlanacağı, alıştıkları müzisyen sırtından günü kurtarmaya dayalı pasta payı kapma düzenine ters düşüyorum genelde. Hukuki konularda da özenle çalışıyoruz. Adil bir iş anlaşması yapmaya ve müziği özgür bırakmaya niyeti olan, karşılıklı güven ilişkisi kuran plak şirketlerine kapımız açık. İletişim bilgilerim de internette her yerde var.
* Sizinle Ağustos 2015’te yaptığımız röportajda ‘’Çok ciddi bir emek sömürüsü düzeni var bugün müzik piyasasında. Herhangi bir plak şirketiyle veya dağıtım şirketiyle prensip olarak çalışmıyorum’’ demiştiniz. Bu tavrınız sürüyor mu? (BML’ı hariç tutarsak..)
Evet, o zaman prensip diyordum şimdi ilke diyorum. O zamanki varsayımım, ilkelerimin asla kabul edilmeyeceği üzerineydi. Plak şirketleriyle görüştükçe, bence zaten olması gereken taleplerimin, plak şirketi tarafından da kabul edilebilir ve sözleşmeye bağlanabilir şeyler olduğunu biliyorum. Bir orta noktada buluşulabiliyor. Haliyle vazgeçtiğim tek şey, önkabullerim oldu. Tavrım sürüyor çünkü çok ciddi emek sömürüsü de sürüyor. Ben de bulunduğum çizgide devam ettim.
* Sonra da şarkıyı Araştırma Görevlisi olarak çalıştığınız İstanbul Bilgi Üniversitesi Müzik Bölümü bünyesinde, Bilgi Music Label’dan single olarak çıkardınız. BML'nin plak şirketlerinden nasıl bir farkı var?
Bilgi Music Label, menajerim Ateş Erkoç'un girişimiyle İstanbul Bilgi Üniversitesi'ni dijital müzik dağıtımı yapabilir hale getirdi. BML, Bilgi Üniversitesi mezunları, öğrencileri, çalışanları için bağımsız bir müzik ortamı sağlayan bir girişim. Üniversite dışı projelere hizmet etmiyor ve maddi çıkar motivasyonuyla hareket etmiyor. Önemli farklar bunlar. Onun dışında erişim gücü olarak da, dağıtım gücü olarak da dijitalde oldukça kuvvetli bir yapı olduğunu söyleyebilirim. BML'yi, en başta Ateş Erkoç olmak üzere, akademik kadro olarak bizler yönetiyor ve yönlendiriyoruz. Sektöre ticaret insanı olarak değil, müzisyen ve akademisyen gözüyle yaklaşıyoruz.
* 2005’ten beri müzik üretiyorsunuz ama ‘’ilk defa evimde kaydetmediğim ve her kademesine ekip halinde ciddi anlamda emek ve fikir harcadığımız bir çalışma’’ diyorsunuz. Biraz açar mısınuz bunu?
Evet stüdyoda prodüksiyonunu yaptığım başka işler oldu. Ama kendi şarkılarım için bu kapsamda bir stüdyo çalışması ilk kez gerçekleşti. Bunun ön çalışmaları, müzik dışındaki tüm aşamaları da var. Fotoğraf, görsel tasarımlar, klip ekibi, tanıtım ayağı. Koca bir ekip var. "Ekip halinde" vurgusu önemli. Çünkü her ne kadar, son kararları ben veriyor ve inisiyatifler bende olsa da, şarkıda emeği geçen herkesin kararlarını içeren estetik çözümler ürettik. Çalıştığım her işte, projeyi dikte eden biri olarak değil de, her katkıya açık ve demokratik bir şekilde davranıyorum elimden geldiğince. Öbür türlüsü çok kibirli, yıllarını bu işe vermiş ve bana zaman ayıran ustalara saygısızca olur.   
* O röportajımızda Kadıköy’le ilgili de ‘’ Bir ‘Kadıköy şarkısı’ yapmayı düşündünüz mü hiç?’’ diye sormuştum, ‘’Kadıköy biraz sabitlerse kendini olabilir. O kadar hızla değişiyor ki Kadıköy’le ilgili sabit anıların oluşması çok zor. Ha ama şarkıda inşaatlar, kalabalık, kafeler ve barlardan bahsedebilirim. En iyisi Büyükşehir Belediyesi’nin ıslahını yapmakla bitiremediği sayın Kurbağalı Dere hakkında mis kokulu bir aşk şarkısı yapmak’’ demiştiniz. İstanbul’a yazdığınız bu şarkı Kadıköy’ü de içeriyor mu? Yoksa buranın hala bir farkı var mı nazarınızda?
Kadıköy'de yaşıyorum hala ve çoğunlukla. Dolayısıyla mutlaka içeriyor. Şaka yollu bir cevap vermiştim tabi o zaman. "Durma Belediye" diye bir rant eleştirisi şarkım var. Tüm belediyeler üzerlerine alınabilirler. Güncelliğini koruduğunu düşünüyorum.
* Şubat 2017’de yeni bir albüm olacakmış, hatta 15 Mart’ta , bugüne kadar hiç görülmemiş bir Can Kazaz konseri verecekmişsiniz. Biraz ipucu vermek ister misiniz?
Albüm her şeyi tamamına erdirecektir. Özenle çalışıyorum üzerinde ve heyecanlanıyorum. Söylemeyi çok sevdiğim, samimiyetle yazdığım şarkılar var. Sahnede de herhangi bir gruptan farkını belli eden şeyler olacaktır. Çok özel bir müzisyen grubuyla çalışıyorum zaten sahnede ama minik prodüksiyon adımları olacak. Az ama öz, ülkenin daha önce gitmediğim şehirlerinde nadir konserler planlıyorum.
* Başka bir diyeceğiniz var mı?
Çoğunluğun olmaya çalıştığı gibi tepeden inme bir megastar olarak değil, tabandan yayılan, aranızdan biri olarak sizlere ulaşmaya çabalıyorum. Lütfen takipte kalın ve paylaşın. Bunun dışında müziğimin, dinlemek isteyen kulaklara erişme şansı yok.


 
Etiketler; can kazaz

ARŞİV