Buket Uzuner Moda’da okurlarıyla buluştu

İBB’nin “Yazarlar İskelede” etkinlik serisi kapsamında Moda İskelesi’nde okurlarıyla buluşan Buket Uzuner, yazarlık serüvenini, 50 yıllık edebiyat yolculuğunu ve sansürle mücadelesini anlattı

30 Ekim 2025 - 14:09

İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kütüphane ve Müzeler Şube Müdürlüğü tarafından hayata geçirilen “Yazarlar İskelede” etkinlik serisi kapsamında, çağdaş Türk edebiyatının önemli isimlerinden Buket Uzuner, Moda İskelesi’nin konuğu oldu. Moderatörlüğünü Beyza Ertem’in üstlendiği söyleşide, Uzuner’in yazma deneyimi, edebiyat yolculuğu ve unutulmaz eserleri üzerine samimi bir sohbet gerçekleştirildi.

“MODA’NIN GÖNLÜMÜZDEKİ YERİ DEĞİŞMİYOR”

Moda semtinin kendisi için çok kıymetli olduğunu söyleyen Uzuner, “Moda semti benim için çok kıymetli. Moda İskelesi, Cumhuriyet döneminde özellikle bir sembol olarak buraya yapılmış. Ben her zaman Moda’yı Kadıköy’ün minik burnu olarak tarif ederim; haritadan baktığınızda gerçekten bir burundur. Son 5-6 yıldır çok turistik bir yer haline gelmesi, gelen insanların burayı bir tüketim alanı gibi görmesi burada yaşayanları oldukça incitiyor. Ama hiçbir şey Moda İskelesi’nin bizim tarihimizdeki ve gönlümüzdeki yerini değiştirmiyor.” dedi.

Uzuner, Moda’nın hayatındaki yerine dair şunları söyledi: Bir zamanlar Cemal Süreya’nın, Sait Faik Abasıyanık’ın bu sokaklarda yürümüş olduğunu; Atatürk’ün İran Şahı’nı Moda Deniz Kulübü’nde misafir ettiğini; Haldun Taner’in ise elinde balonlarla sevdiği kıza balonları vermek üzere bu iskeleden vapura bindiğini hayal etmek... Bizden önce burada yürüyen, kültürümüze büyük katkılar yapmış bu insanları düşündüğünüzde burası sadece bir mekan, bir bina olmaktan çıkıyor. Aynı atmosferde bizden önce yaşamış ve bize armağanlar bırakmış insanların soluduğu havayı yeniden solumak, gerçekten çok özel bir his.”

“50 YILIN GEÇTİĞİNE İNANAMADIM”

Uzuner’in yakın zamanda 50 Yılın Toplu Öyküleri kitabı yayımlandı. Yayımlanmış 7 öykü kitabının bir araya getirildiği kitap hakkında konuşan Uzuner, “Bana yayınevinden telefon edip ‘Sizin 50. yılınızı kutlamak için bir kitap basıyoruz.’ dediklerinde çok şaşırmıştım. Gerçekten 50 yılın geçtiğine inanamadım. Toplu öykülerimin yayımlanacağını duyduğumda, eski öykü kitaplarımı çıkardım. ‘Buradan herhalde üç yüz sayfa kadar çıkar.’ diye düşünüyordum. Sekiz yüz sayfa olunca gerçekten şok oldum. O yüzden kitabın girişine, 50 yılın samimiyetiyle bir önsöz yazdım. Çünkü insan, kaç yaşında olursa olsun, bir gün durup neler yaşadığını düşünmeye başladığında ortaya bir envanter çıkıyor. Neleri aşıp aşamadığımızı, nelere gereksiz yere değer verip, gerekli olan şeyleri nasıl atladığımızı, kimleri kırdığımızı ve kendimize değer vermemiz gerekirken vermediğimizi fark ediyoruz.” ifadelerini kullandı.

SİYAH ŞERİDİN HİKAYESİ

Uzuner, 50 Yılın Toplu Öyküleri kitabında bulunan siyah şeritli bölüm için ise şunları söyledi: “Sansür aslında hayatımızın her alanında var; sadece edebiyatta değil. Otosansür ise dünyanın en korkunç şeyidir. Bir insanın, bir toplumun, edebiyatın ve sanatın gelişmesini engelleyen en önemli şey otosansürdür. Çünkü otosansür baskısı altında hiçbir şey üretemezsiniz. Eskiden kitaplar yasaklanıyordu, ama insanlar o kitapları ezberliyorlardı. Hiçbir güç, insanın direnme isteğini yenemez. ‘Ayın En Çıplak Günü’ adlı öyküm, yaklaşık 30-40 yıl önce yazılmış olmasına rağmen, bir kişi tarafından ‘gençleri kötü yola sürüklüyor’ gerekçesiyle Kadın ve Aileden Sorumlu Bakanlığa şikayet edilmişti. Oysa öykü, Moda’da geçiyor ve bir sabah kadın olarak uyanan Modalı bir erkeğin 1 gün boyunca yaşadıklarını anlatıyordu. Rüya mı, gerçek mi olduğu belirsiz, sürreal bir öyküydü. Yayınlandıktan 30-40 yıl sonra bu öykü yasaklandı. Yaklaşık iki–üç yıl kadar yasaklı kaldı. Ancak sonunda biz kazandık. Anayasa Mahkemesi’nde beş yargıçtan dördü, öykünün yasaklanmasını ifade özgürlüğüne aykırı buldu. Şimdi, 50. yılım için yayımlanan toplu öyküler kitabımda, o dönemde hala yasaklı olan bu öykünün sansürlü satırlarını siyah bir şeritle kapatarak bastık. Böylece, her ne kadar acı bir deneyim de olsa, tarihe böyle bir anı bırakmak istedik.”


ARŞİV