Kadıköy’de her Çarşamba yapılan ücretsiz mitoloji seminerleri, sizi mistik bir dünyaya davet ediyor
Gökçe UYGUN
Deniz kızları, korkusuz kahramanlar, at adamlar, iyi kalpli periler, korkunç canavarlar ve onların var olduğu gerçeküstü bir alemi tarifleyen efsaneler, masallar, mitler, söylenceler…
Mitolojik konulara ilgiliyseniz, tam da size göre bir kurs var; Mitoloji Seminerleri… Her Çarşamba akşamı Kadıköy Belediyesi Caddebostan Kültür Merkezi’nde (CKM) ücretsiz olarak düzenlenen bu seminerde, İstanbul Kültür Üniversitesi Sanat ve Tasarım Fakültesi Sanat Yönetimi Bölümü Öğretim Görevlisi Mehmet Sarıoğlu, meraklılarına ‘söylenbilim’i yani mitolojiyi anlatıyor. Derslerde, müzik ve görsel eşliğinde mit’leri anlatan Mehmet Sarıoğlu, kimi zaman Rönesans dönemi tablolarının mitolojik ve semiyotik (anlambilimi) çözümlemelerini de yapıyor. Mitoloji derslerine CKM’nin müdavimi Kadıköylüler, öğrenciler, emekliler, akademisyenler katılıyor. Seminerlerin, şimdilik Şubat ayına dek sürmesi planlandı ancak talebe göre uzatılması da mümkün.
İnsanın antik öyküleri
Pek çok mitolojik hikayeye evsahipliği yapan, antik dönemdeki adıyla Khalkedon olan Kadıköy’de görüştüğümüz Mehmet Sarıoğlu, mitolojiyi “İnsanın hikayesini yine insana anlatmaktır. O sihirli bahçeye bir kez girdiniz mi, artık hiç sıkılmazsınız…ˮ sözleriyle tanımlıyor. Sarıoğlu, Anadolu topraklarının, tüm mitolojik hikayelerini Cevat Şakir Kabaağaçlı ve Azra Erhat gibi mitologlara borçlu olduğunu belirterek, “Bu ülkenin her bir santimetrekaresi binlerce efsaneyi barındırıyor. Bence özellikle Anadolu gibi kültürle yoğrulmuş bir toprağa dair tüm değerleri, bilmek, anlamak, okumak, keşfetmek gerek. Mitoloji bu açıdan önemli ve gerekli. Düşünsenize; size dedenizden bir köşk miras kalmış ama o köşkte hala hiç girmediğiniz, gezmediğiniz odalar var!ˮ diye konuşuyor.
İstanbul mitolojisinden….
Öykülerin, şiirsel bir dille aktarılması olan mitoloji, geçmişi 8500 yıl öncesine dayanan İstanbul’a ve elbette Kadıköy’e dair de pek çok söylence barındırıyor;
Efsaneye göre Bizans önderliğinde gerçekleşecek yeni bir göç öncesinde, kâhinlere danışan insanlar kurulacak kentin “körler memleketinin karşısında olması gerektiği” yanıtını alırlar. Byzantion’u kuran Bizans’ın önderliğindeki göçmenler yarım adanın güzelliğini hayran kalır ve kâhinin cevabını çözmüş olurlar. Byzantion’daki güzelliği görmeden karşıya geçip kent kurmuşlardır. Antik yazarlar, ‘körler’ anlamına gelen Khalkedon ismini bu yüzden kullanmışlardı ve zamanla kentin adı giden Khalkedonluların kenti olarak anıldı.
Antik dönemde Khalkedon rıhtımının palamutları meşhurdu. Bu balıklar, ‘deniz tanrısı Posedion’un çocukları’ diye anılırdı.
Kızkulesi hikayesine göre; güzeller güzeli Hero ile Boğaz’ın karşı kıyısında oturan yakışıklı genç Leandros birbirlerine aşıktır. Ama önlerindeki engel, rahibe olan Hero’nun evlenmesinin yasak olmasıdır. Leandros, bir gece kıyıdan Kule’ye bakarken, Kızkulesi’nin tepesinde bir ateşin yandığını görür. Hero, elindeki meşale ile Leandros’a yol göstermektedir. Dayanıklı bir yüzücü olan Leandros, Hero’ya kavuşma hayaliyle Boğaz’ın sularına atlar ve yüzerek Kule’ye varır. Kızkulesi o günden sonra her gece iki gencin gizli aşkına ve yasak sevişmelerine tanıklık eder. Ancak fırtınalı bir gecede Hero’nun meşalesinin sönmesi üzerine Leandros, Boğaz’ın karanlık sularına gömülür. Sabaha dek sevgilisini bekleyen Hero, Leandros’un cansız bedenini karşı kıyıda görünce, bu acıya dayanamaz ve kendini Kızkulesi'nden Boğaz’ın sularına bırakır.
Detaylı bilgi için; 0216 444 55 22