1935’lerden beri çocuk tiyatrosu yapılan Türkiye’de ilk kez bu alanda bir birlik kuruldu. Tiyatro Eleştirmenleri Birliği (TEB), 20 Mart Dünya Çocuk ve Gençlik Tiyatrosu Günü'nde “TEB Çocuk Birimi”ni kurdu. Prof. Dr. Nihal Kuyumcu, Doç. Dr. Zerrin Yanıkkaya, Doç. Dr. Fatma Keçeli, Dr. Handan Salta, Ragıp Ertuğrul ve Tijen Savaşkan’dan oluşan ekipten, Prof. Dr. Kuyumcu ile konuştuk.
Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz?
İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tiyatro Eleştirmenliği ve Dramaturji bölümünde yüksek lisans ve doktoramı yaptım. Doktora konum çocuk tiyatrosu idi. Bu konuda çeşitli kitaplarım, makalelerim, yayınlarım var. Şu anda emekliyim. Ama akademisyenlikte emeklilik olmuyormuş, okuldan ayrılınca çocuk tiyatrosu konusunda çalışmak için daha çok vaktim oldu. Umarım düşündüğüm şeyleri gerçekleştirebilirim.
“ÇOCUK TİYATROSU DA TİYATRODUR”
Çocuk tiyatrosu, çocuk oyunu nedir? Nasıl olmalıdır?
Çocuk tiyatrosu da tiyatrodur. Bir yetişkin oyunu hazırlarken hangi kaygıları duyuyorsanız çocuklar söz konusu olduğunda da aynı kaygıları duymalısınız. Tek fark oyunun süresi ve bazı pedagojik kriterleri dikkate alma zorunluluğudur. Nasıl ki 5 yaşındaki bir çocuğa çok resimli, resimleri öyküyü kendinden açıklayan, az yazılı bir kitap seçerken, ilkokuldaki bir çocuğa daha çok yazılı, daha az resimli bir kitap seçiyorsak oyunları hazırlarken de hedef yaş grubu belirleyip o yaş grubunun özelliklerini dikkate almak zorundayız. Bir yetişkin çocuğunu götürdüğü oyunda, telefonuyla meşgul olmuş, sahneyle ilgilenmemişse, oyun onun ilgisini çekmemişse o oyun yetişkin için olduğu kadar çocuk için de kötü bir oyundur.
“KAZANÇ KAPISI OLDU”
Türkiye’de kaç tane çocuk tiyatrosu var?
Maalesef elimizde böyle bir istatistik yok. Ama, sadece İstanbul’da 450’den fazla çocuk tiyatrosunun perde açtığı bilgisi var elimizde. Diğer yandan çocuk tiyatrosunun iyi bir kazanç kapısı olduğunu, bir sektör haline geldiğini gözlemliyoruz. Ebeveyn kendine kıyıp da veremediği bilet parasını çocuğu için veriyor ve gidemediği tiyatroya fedakârlık yaparak çocuğunu götürüyor. Çocuk oyunlarına gittiğimde dolu salonlarla karşılaşıyorum. Hele ödenekli tiyatrolara -bilet fiyatları daha uygun olduğu için- yer bulmak mümkün değil. Devlet Tiyatroları Anadolu’da birçok merkezde yerleşik sahnelerle ve turne programlarıyla çocuklarla buluşuyor. Ayrıca yine niteliği tartışılsa da okullara giden tiyatro gruplarının da bu alan içinde bir kitle oluşturdukları bir gerçek. Sonuçta sayısal olarak oldukça fazla sayıda çocuk tiyatrosu yapan ekip var.
Sizden Türkiye’de çocuk tiyatrosunun genel bir çerçevesini çizmenizi istesem neler söylerdiniz?
Bir tiyatro eserinden, bu ister çocuk ister yetişkin oyunu olsun, nitelik olarak sanat, edebiyat, estetik ve öğreticilik açısından dengeli ve tutarlı olması beklenir. Bu özelliklerden birinin fazla ya da az olması o oyunu “bir sabun köpüğüne” ya da kuru bir okul müsameresine çevirebilir ki çocuk oyunlarında hep öğretici, eğitici boyuta ağırlık veriliyor. Çocuk seyirci söz konusu olduğunda, tiyatrocu mutlaka bir şeyler öğretme çabasına giriyor. Elbette çocuk tiyatroda bir şey öğrenebilir. Ama bu her türlü sanatsal ve estetik kaygıdan uzak, adeta çocuğun gözüne sokularak yapıldığında, kuru, didaktik, basit düşme kalkma üzerine kurulmuş espri anlayışının hâkim olduğu oyunlar ortaya çıkıyor. Tabii burada çocuğu ciddiye alan, bir yetişkinin de zevkle izlediği, her türlü kaygının gözetildiği oyunların, tiyatro gruplarının da var olduğunu dile getirmeliyiz. Ama ne yazık ki bu grupların sayısı iki elin parmaklarından az!
TEB içinde böyle bir birim kurma ihtiyacı nasıl hasıl oldu?
1998’den bu yana bu alanda çalışıyorum, her hafta sonu çocuk oyunları izledim, birçok ulusal ve uluslararası çocuk tiyatrosu festivallerine gözlemci olarak davet edildim. Kanada’dan Hindistan’a, İtalya’dan, İngiltere’ye, Belçika’dan Tunus’a festivallerde çocuk oyunları izledim. “Tiyatro…Tiyatro…” dergisinde oyunlar hakkında yazılar yazdım. Türkiye’de yapılan oyunları yurt dışında izlediğim oyunlarla karşılaştırma fırsatım oldu. Ve gördüm ki tiyatrocu dostlar hep aynı çizgide kalmayı, hep aynı bakış açısıyla çocukları görmeyi ve çevrelerinde var olan çocukları gözlemlemek ve onlar için oyun yapmak yerine kendi dünyalarında yarattıkları, düşündükleri çocuklar için oyunlar yapmayı ısrarla sürdürüyorlar. Bu durumu nasıl değiştirebiliriz sorusuna yanıt arayışı bu ihtiyacı görünür kıldı.
Bir ekip oluşturmak ve bu ekiple bir şeyler yapmak istiyordum. Son katıldığımız Bursa Uluslararası Çocuk ve Gençlik Tiyatroları Festivali’nde bir araya gelen ekip arkadaşlarımla bu düşüncemi paylaştım. Konuya olumlu yaklaştılar. Yola çıktık!
“YOL GÖSTEREN DEĞİL YOLDAŞ OYUN”
Çocuk tiyatrolarının evrensel niteliklere ulaşması için bu birimi kurdunuz. Nedir bu bahsettiğiniz evrensel nitelikler?
Çocuklara her şeyi anlatabilirsiniz. Neyi anlattığınız kadar nasıl anlattığınız da önemlidir. Günümüzün çocukları çok farklı. İlgi alanları, iletişim, dostluk, arkadaşlık sevgiyi ifade etme biçimleri, ihtiyaçları çok farklı. Farklı olması da bir o kadar doğal. Teknolojiyle daha çok iç içeler, daha çok şey biliyorlar ve dikkat süreleri daha kısa. Artık televizyon kültürünü aştılar internet ortamında birçok şeye ve hızlı olarak ulaşıyorlar. Göçlerden, savaşlardan, toplumsal cinsiyete dayalı eşitsizliklerden, ekoloji ve çevre sorunlarından, Ege’de boğulan çocuklardan onların da haberi var. Bu konuların hepsi çocuk oyunlarında yer alabilir. Eleştirel bakış kazandıran, çevreye yaşadığı dünyaya duyarlı, her türlü ayrımcı, ötekileştirici dilden uzak, otoriteyi sorgulayan ve otoriteye karşı çıkan, çocuğa yol gösteren olmak yerine yanında yoldaş olan oyunlar için evrensel niteliklere sahip oyunlar diyebiliriz.
TEB Çocuk Birimi olarak çocuk tiyatrosu alanına nasıl yenilikler getireceksiniz?
Bugüne kadar çocuk tiyatrosu alanında birçok eğitim çalışmaları ve atölyeler yapıldı. Örneğin 1998 yılında “Tiyatro…Tiyatro…” dergisi Almanya’dan uzmanlar davet ederek bir dizi atölye programları, Kadıköy Belediyesi ise bir çalıştay düzenledi. Ben doktora çalışması için kaynak kitap aradığımda çocuk tiyatrosu konusunda sadece Tekin Özertem’in bir kitabı ve Özdemir Nutku’nun bir iki yazısına ulaşabilmiştim. Oysa bugün bu konuda çalışan birçok araştırmacı, bu konuyu ele alan çok yayın var. Ama okumayı sevmiyoruz. Ayrıca dışarıdan, hatta tepeden bakışla yapılan eleştiriler çok kabul görmüyor. Biz konuya biraz daha farklı yaklaşarak izlediğimiz oyunları daha önce dile getirdiğim evrensel değerler doğrultusunda ele alarak kendileriyle tartışıp, sorun olarak gördüğümüz yerleri ekiple paylaşmak istiyoruz. Birebir oyundan yola çıkarak sorunlu yerlere dikkat çekmenin ve böylece bir farkındalık oluşturmanın gerekli olduğuna inanıyoruz.