Bir kütüphane düşünün, rafların bir bölümünde Che; kitaplar, belgeseller, filmler, fotoğraflar, müzikler ve üzerine yazılan çeşitli yazılar... Diğer yanda, aynı biçimde Ulrike... Ve bu ikilinin izinde sürülmesi zorunlu bir tarih... 50’lerden 70’lerin sonlarına siyaset, kültür-sanat, dünya, Latin Amerika, Avrupa ve 68’ kuşağı üzerine onca yazılar, belgeseller, görseller... Bizim Tiyatro yine tarihe not düşecek bir çalışmayla sezonu açtı: “Che ve Ulrike ne konuşuyorsunuz öyle?” Bu iki ismi yan yana görmek bile yeterli, birçok insan için bu oyunu görmesinde. Çünkü Latin Amerika’nın tüm dünyaya umut salan devrimcisi Che Guevera ile Almanya’nın kadın devrimci önderi Ulrike Meinhof’u aynı sahnede görmek, konuşmalarına tanıklık etmek yeterince merak uyandırıcı. Bizim Tiyatro, epik ve dramtik ögelerle birlikte, diyalektik bir oyun yapısı kurgusu diyebileceğimiz yöntemle, çeşitli karakterleri “oynayıp göstererek- gösterip oynayarak” şöyle diyorlar: “Biz burada birebir yaşam öyküleri anlatmıyoruz...” Ve oyunla ilgili Zafer Diper şunları söylüyor: “4 Mart 1960 günü, Havana limanına yapılan sabotaj sonucu, yüze yakın insan ölür... Fidel, CIA’yi sabotaj yapmakla suçlar ve yeni bir savaş sloganı doğar: Ya Vatan ya Ölüm... Ertesi gün Fidel ve Che, cenaze kortejinin önünde, diğer devrimci liderlerle birlikte yürürler. Fidel, balkondan kalabalığa seslenir. Kübalı fotoğrafçı Alberto Korda da oradadır. Makineyi odakladığında Che’de gördüğü, öfkeli, geleceğe cesaretle bakan, benzersiz bir yüzdür. İşte yakalar o pozu... Çektiği bu fotoğrafdünyanın her yerine yayılır sonra... Tam bu noktada oyuncular, oynadıkları kişiliklerden çıkarak sahnedeki Görevlilere dönüşürler. 2.Görevli, Fidel rolünden sıyrılarak: “İşte, bu ünlü posterinizle tanıyor herkes sizi” der. 1.Görevli de:“Herkes tanıyor yüzünüzü de” diye girer araya ve sorar Che’ye, “Ama düşüncelerinizi, Yeni İnsan kavramınızı biliyorlar mı acaba?” Oyun bu benzeri uygulamalarla sürer... Can Kolukısa’nın kurguladığı belgesel, Ulrike’nin beyaz hücresinde sonlanır... İki ana karakterin özgeçmişlerinden yararlanılan o geniş yelpazede kimi adlar ve olgular da yer almaktadır; Fidel, Küba Devrimi, 68’kuşağı, RAF bunlardan bazılarıdır... Oyunun önemli bir sorusu, bu ikilinin dünyaya yeniden gelişinin-ya da daha doğru bir deyişle oyuncular tarafından yeniden getirilişinin amacına yöneliktir. Genç Kız bunu sorar Che ve Ulrike’ye, “bu dünyaya neden geldiniz yine, bir mesaj vermek için mi?” Ulrike:“Gel de söyleyelim, ama kulağına fısıldayacağız...” Kız: “Neden?..” Che: “Herkes duysun istemiyoruz...” Kız gelir, uzatır kulağını fısıltılara...”Zafer Diper’in yazıp yönettiği Nazan Diper, Zafer Diper, Ece Erişti ve Kaan Songün’ün oynadığı “Che ve Ulrike”, 11 ve 31 Ocak saat 20.30’da, 19 Ocak saat 15.30’da Kadıköy Belediyesi Barış Manço Kültür Merkezi’nde izlenebilir.
www.bizimtiyatro.net / (0543)765 71 15