Çiçek tezgahında sanat!

Cadde’deki bir çiçek tezgâhı, 4 saatliğine bir sergiye ev sahipliği yapacak. Ekin Anıl’ın “PATRON” adlı geçici sergisi, sanatın kime ait olduğu sorusunu sokağa taşıyacak.

18 Haziran 2025 - 10:11

Kadıköy’ün ana arteri Bağdat Caddesi’nde bir çiçek tezgâhı, 14 Haziran Cumartesi günü dört saatliğine sanat mekânına dönüşüyor. “PATRON” adlı bağımsız pop-up sergi, 17.00–21.00 saatleri arasında Selamiçeşme ışıklarında, “Fatoş Abla” olarak bilinen çiçekçinin tezgâhında izleyiciyle buluşacak. Sadece bir kez seyircisiyle buluşacak olan sergi, “patron” kavramını merkeze alarak sanat üretimi ve sunumundaki güç ilişkilerini sorguluyor. 

Serginin düzenleyicisi Ekin Anıl, reklamcılık okumuş ve mesleğini yapmış, yüksek lisansını ise sanat alanında bitirmiş bir isim. Markalarla ve sanatçılarla iş birlikleri yapan, eserleri çeşitli karma, kişisel ve uluslararası sergilerde yer alan, tasarımları ile ulusal ve uluslararası ödüller kazanan Anıl’la konuştuk.

“KADIKÖY EVİM OLDUĞU İÇİN SERGİ DE BURADA”

  • Bodrum’da doğup İzmir’de büyümüşsünüz; ardından İstanbul’a uzanan bir yolculuğunuz var. Bu sergi için Kadıköy’ü seçmenizin nedenini merak ettim.

Üniversite yıllarında uzun süre Avrupa yakasında yaşayan biri olarak 2004’ten beri Kadıköy’deyim. Burada yaşıyor ve üretiyorum. Artık Kadıköylüyüm diyebilirim kendime. Sergimi de mahallede, mahallemizin sokak çiçekçisi ile dayanışarak Kadıköy’de yapıyorum. Yani Kadıköy evim olduğu için sergi de burada.

  • Neden özellikle Fatoş Abla tezgâhını seçtiniz?  

Kendisi benim komşum ve mahallemizin 30 yıllık esnafı. Evime çiçek almayı da severim. Her gün en az iki kere önünden geçtiğim tezgahında Fatoş Abla ile tamamen organik bir bağ kurduk.

  • Sergi fikrini söylediğinizde nasıl karşıladı? O’nun beklentisi ne? Mesela; vesileyle insanların dikkatini çekerek daha fazla çiçek satışı yapmak gibi…?

Bir süredir küçük eskizlerimi orada sergiliyorduk zaten, Fatoş Abla’nın eşi Erhan Abi’nin önerisi ile. Bu sergileme bir süre sonra dayanışmaya dönüştü. Beni takip eden insanlar boş çerçevelerini getirdiler, ben de içlerine yeni resimler yaptım. Bir sergileme mekanı olarak orayı kullandığım için de tezgahın sahibi olan Fatoş Abla’yı bağlı bulunduğum galeri gibi konumlandırdım. Onun beklentisi tabii ki daha fazla çiçek satmak (çünkü çiçekçi tezgahları yazın şehirliler sayfiye yerlerine göç edince kapanıyor), bir yandan da bana destek olmak.

  • Serginin adı “PATRON”. Bu kelimeyi seçme nedeniniz nedir?

Sergi mekanı, serginin ana fikrini destekliyor. Patronlardan, yani bir galeri yöneticisinden, seçkinci bir küratöryel bakıştan bağımsız, kamusal alanda, gerilla ve sadece dört saat sürecek bir sanat etkinliği ile hem bir sanatçı olarak kendi patronumu seçiyor hem de izleyiciye kendi hayatındaki patronları sorgulaması için alan açıyorum.

“HERKES PATRON”

  • Sanatın gerçek patronu kim? Sanat üretiminde ve sunumunda ‘patron’ kimdir?

Benim kendime bu sergi için patron olarak atadığım kişi Fatoş Abla. Elbette bunu bir metafor olarak da kullanıyorum. Çünkü ben bir sanatçıdan önce bir yurttaşım. Seçme hakkı olan, kendini ölümsüz zanneden politikacılara karşı bu hakkını kullanabilen herkes patron.

  • Serginizi galeri yerine sokakta açmanız, galeri sistemine eleştiri mi? 

PATRON; bizi patronize eden tüm sistemlere karşı bir eleştiri.

  • Sanatı sokakta halkla doğrudan buluşturması yönüyle bu sergi, izleyiciyi pasif bir izleyiciden aktif bir sorgulayıcıya dönüştürmeyi hedefliyor mu?  Ziyaretçiden nasıl tepkiler bekliyorsunuz?

Evet, hedefim bu. Sergiyi ziyaret edecek veya uzaktan haberdar olacak herkesin, patronun kim olduğuna dair o büyük soruyu kendine sormasını çok istiyorum.

  • Eserleriniz daha önce nerelerde sergiledi? Galeri deneyimlerinizle sokak sergisi arasında nasıl farklar var?

İşlerim, hem ulusal hem de uluslararası karma ve kişisel sergilerde yer aldı. Daha önce bir galeri sanatçısıydım. Bağımsız bir sanatçı olmaktansa galeri sanatçısı olmak daha kıymetli görünüyordu o zaman. Şimdi aradaki farkın ne olduğunu biliyorum. Galeri sanatçısı kendini daha güvende hissediyor, bir anlamda patrona sırtını yaslayarak ona bağlı çalışıyor. Patron neyi seviyorsa onu yapması gerekiyor. Bu benim kendi deneyimim elbette. Şimdi sanatta durduğum, patronsuzlaştırdığım topraklar zor ve mücadele gerektiriyor ama bundan memnunum. Kendi seçtiklerimle ilerliyorum.

  • Bu sergideki eserler satışa sunulacak mı? Yoksa bu proje ticari sistemin dışında mı?

Ticari sistemin dışında durmak bir hayal. Eserler satışta olacak elbette ve geliri patronum olarak seçtiğim Fatoş Abla ile paylaşacağım.

  • Sizin gibi alternatif yollarla sanatını kamusal alana taşıyan başka sanatçılar da var. Örneğin Ece Haskan atölyesinin camında sergi yapmıştı, ressam Adyali, eserlerini tanıtmak için ‘İnsargi’ (sokakta eserlerini üzerine asarak geziyordu) yöntemini kullanıyordu.  Bu tür işleri takip ediyor musunuz? Kendi üretiminizi bu kolektif hareketin neresinde görüyorsunuz?

Saydıklarınıza ekleme yapmak isterim; çok iyi bir başka örnek de çok sevdiğim sanatçı dostum Sadi Tekin’in 2020’de Kuzguncuk’ta mahalle esnafını ve çarşıyı mekan olarak seçtiği “Kürkçü Dükkanı” sergisidir. Bir başka örnek ise genç bir illüstratör arkadaşımızın pazarda tezgah açtığını görürüz. Bu kolektif bir hareket değil bence ama patronsuzlaştırdığımız topraklarda yaşamayı seçmiş bağımsız çalışan sanatçılar olarak hepimiz görünür olmak, sanat izleyicisiyle buluşmak veya sesimizi duyurmak için çeşitli yollar üretiyoruz.


ARŞİV